0
ilk gün hesapta çalıştık.
hastaneyi gezdim muratla. ne nasıl işliyo öğrendim falan.
akşam olunca cebimde kalan paralarla dandik bi telefon bi de kontorlu hat aldım.
hat ertesi gün açıldı.
hemen mavi'yi aradım. zaten bana fasulye muamelesi yapıyolardı kimse giblemedi bile iş saati telefonla görüşmeye gitmemi.
yine ilk aramamda açmadı.
ikinci aramamda açtı.
"alo" dedi ben yine kitlendim ama uzun sürmedi. yuzume kapamasın diye "alo" dedim ben de.
"adnan" dedi.
"evet benim" dedim.
o konusmadı ben devam ettim "nasılsın" diyerek.
"iyiyim" dedi.
15-20 dakika konustuk. benim hayatımda olmuyomus sadece önemli gelişmeler onun da hayatında değişiklikler olmuş.
haftasonu sınava girecekmiş, öss.
yeniköyden taşınmışlar. karşıya, bostancıya.
bi süre eften püften konustuktan sonra onu çok özlediğimi söyledim.
aslında ben söylemedim öyle çıktı ağzımdan. zaten oralarda bi yerde hep mavi'ye söylenmek için sevgi sözcükleri bırakırdım.
"adnan" dedi guzel olduğunu düşündüğüm o özlem esanslı cümleyi duyunca.
"efendim" dedim. ben sandım ki o da beni çok özlediğini söyleyecek.
"adnan... yine başlamayalım" dedi.
onun için benim ona hislerimin açılımı "yine başladı yaa"dan ibaretmiş.
"neden başlamayalım?" dedim umutsuzca.
"adnan olmayacak" dedi.
salağa yattım çaresiz.
hani biliyodum ne anlattığını o cümlenin ama anlamamazlıktan gelmek de bi seçenek lan. ve ben o seçeneği kullandım.
"olmayacak çünkü ben seninle yarım kalan bişeyi tamamlamak için bi nesne olmak istemiyorum adnan" dedi.
ulan yarımı mı var? ne yarım kalmış?
başlamayan şeyin yarımı mı olur?
"mavi" dedim.
konuşturmadı beni.
"adnan konsantre olmam gereken bi sınavım var. kafamı boşaltmam lazım" dedi.
"ben senin için senin o kafanı boşaltarak kazanmaya çalıştığın üniversiteyi bıraktım lan" diye bağırdım içimden.
dışımdan ise sessizce "bi kere buluşsak, bi dışarı çıksak beraber?" dedim. ne kadar gurursuzdum ona karşı o ise benim kullanmadığım gururu ve kibir kendi gururu ile toplayıp üzerime yıktı.
"adnan senle çıkamam. eğer senle bi geleceğimiz olsa senle evlenirdim. ama olmaz" dedi.
"neden?" dedim sorumun yanıtını bekledim.
çok sonra anladım telefonu son cümlesinden sonra yuzume kapadığını.
bıktığımı farkettim.
mavi'den değil, reddedilmekten bıkmıştım. zaten insan hiç başlamadığı bi ilişkiden, hiç tatmadığı bi zevkten nasıl bıkabilirdi ki?
o günden sonra yine eskisi gibi oldum.
o hastanede altıma alma potansiyelim olan bütün hatunlarla saçma sapan 3-5 defalık buluşmalar ile ikişer üçer postalık zevkler yaşadım.
unuttum ya onu hesapta kendime ispatlıyorum amk.
ama işte işin tak tarafı aldığım bi harita metot telli deftere her gece ona dair satırlar karalıyodum.
kaptanın seyir defteri hesaabı...
rotasız geminin ne seyiri ne defteri olucaksa.
ben buna, onsuz da yapabileceğime inanmaya , inandırmaya çalışsam da kendimi ve çevremi kolay mı lan kendini kandırmak?
daha sen kendine bile inanmazken, her gece ona ayrı bi mektup yazarken onun haberi olmadan senin onu unuttuğuna kim inanır?
tabii ki kadir inanır...
öğğğ amk buraya kadar okuyan varsa bundan sonra daha bırak bu hikayeyi okumayı sözlüğe girmez.
Tümünü Göster