0
ne kadar oturdum o altı delik delik mavi demir koltukta bilmiyorum ama geldi bizim deli karı.
ben onu görünce hemen ayaklandım.
"follow me baby" dedim.
şaka lan şaka amk.
bi tak demeden direkt büfe gibi bişeyler vardı onlara gittim.
büfe dediysem öyle sosili satmıyo adam sadece. iğne iplik bile var adamda amk.
bi üç çeyrek köfte yaptırdım bi de büyük ayran aldım.
para var ya amk cebimizde bi iki de kek bisküvi falan koydum poşete.
en son çıkarken gözüm ilişti ip vardı bi tane de ip aldım karının ip artık benim göbek deliğimdeki pamuğa dönmüştü neredeyse.
poşeti aldım sallaya sallaya gittim bekleme salonuna.
baktım bizimki takılıyo yine tek başına.
yaklaştım yanına. zaten bunun yanına kimse gitmezdi, boştu yan koltuk.
oturdum.
"hi" dedi, tanıdı beni.
elimdeki poşeti uzattım ona.
deli ingilizcem var ya amk "this is a gift from a friend, for a friend" diyerek.
bi de ağzı yüzü büzüyorum, pronunciation'ın dibine dibine vurarak.
sevindi lan kadın.
kim bilir kaç sene olmuştu biri ona bi gift,
siz turklağ nassı diyoğ?
hediye.
bir hediye vermeyeli.
inanın o yerken benim karnım doydu, o sevinirken ben derdimi tasamı unuttum amk.
ama bitiremedi üç çeyreği.
kalan ekmeği bi sarışı var ki yok amk lan açlık kötü bişey.
bu yedi yemeği karnı doydu.
ipi de gördü poşetin içinde, ip oyunu oynayacaz.
oynadık la. hem de bayağı bi oynadık.
hatta ben değil o bıraktı oyunu.
sonra yine kolları bağladım uyku pozisyonu..
sabah olmuştu uyandığımda.
hemen ayaklandım oradaki seyahat şirketlerini dolandım en erken samsun arabasını bulmak için.
saat 10a metro turizm arabasında yer buldum.
aldım bileti koydum cebime.
bi süre içerde bi süre daha önce izotaş'ın gitmediğim bölümlerinde zaman geçire geçire saati 9 buçuk ettim.
sonra metro turizmin önğnde bittim tabii.
20 dakka gecikmeli geldi amk otobüs.
yine valizsiz, çantasız, yetim gibi bindim amk arabaya.
ama bu sefer boştu otobüs. hatta bayağı boştu. meğer yolda topluyomuş yolcuları bunlar ben ne bileyim amk.
dolmuş gibi arabayı doldura doldura gittik samsuna.
bi ara bi yerde mola verdik de indim bi tshirt aldım kendime.
üstümden çıkanı da direkt çöpe attım.
sonra bindim otobüse cicilerimle, devam ettik samsun yoluna.
metro'nun da şöyle bi güzelliği var, her yere servisleri var adamların.
samsunda inince direkt atakum servisini sordum. hava daha kararmamıştı ama akşam üstü dyolar ya o saatlere de girmiştik.
bindim servise, şöföre en yakın koltuğa da tünedim ki tam atakumda ineyim geçmeyeyim amk ineceğim yeri.
atakuma gelince indim.
tarığı aradım direkt.
evi yakınmış muallaknin 15 dakka sürmedi gelmesi.
gelince bi sarıldık "hoşgeldin" hesaabı.
"bu ne lan teke gibi kokuyosun amk" dedi.
"doğrudur amk" dedim. kaç gündür moron gibi turluyorum gibtiğimin yerinde. tshirt değiştirdiysek de deri değiştirmedik ya amk.
çok oyalanmadık orada.
bu beni aldı turlatıyo atakum'u.
yolda "oğlum rahatsızlık vereceksem ben kalırım otelde falan" dedim.
"la mal kim var da kimi rahatsız edeceksin? millet gitti memleketlere. bi tek yılmaz diye bi arkadaş var" dedi.
amk benim kafa gitti tabii.
nerdeyse haziran'a gelmiştik. finale giren gibtirip gidiyo tabii memlekete.
biz atakumda turlarken bi tekelin orda durduk.
bu gitti 5-6 tane bira aldı geldi.
"gel lan sana bira içircem. sen de bana anlatacaksın ne taklar yediğini" dedi.
"tamam" der gibi salladım başımı.
bu bizi sahile zütürdü ama sahil dediysem kumsal amk. samsunda sahil şeridi hep öyle kumsalmış çok çok az bi kısım hariç.
bayıldım amk.
denize de girecektim de başka üst baş yok ki amk.
oturduk kumların üstünde boş bi bank vardı ona, başladım ben anlatmaya o dinlemeye.
anlattığım her parttan sonra "beynini gibeyim" dedi tarık.
15-20 "beynini gibeyim"den sonra "işte böyle" dedim. bitti hikaye manasında.
bu elindeki birayı dikti kafaya, sonra bana baktı "adnan ben sana bu şişeyi soksam kimse bana niye soktun demez. lan oğlum sen malmısın amk? ne evden kaçıyosun ergen kızlar gibi. yok aile ile arası kötüymüş yok kız yüz vermemiş. sanki herkesin hayatı süper bi senin kötü" dedi.
"lan oğlum sıkma canımı" dedim.
"senin canını giberim amk. evdekiler ne halde sen konuştun mu hiç ananla babanla? burda delikanlılık yapıyosun. adamın sesi titriyodu lan benle konusurken öldün mü kaldın mı haberleri yok amk. aradım da söyledim biraz rahatladılar" dedi.
"aradın mı? ne arıyosun amk. ben sana haber ver diye mi geldim" dedim kızgın kızgın.
kaşları çattı, ters ters baktı.
babam kaçtı içine sanki amk.
"ebenin amı! sana mı soracam iyi bişey yaparken? çok delikanlısın madem o kadar öfken var istanbuldakilere al amk arayayım da konus soyle içindekileri" dedi çıkardı cebinden telefonu.
hemen kaptım elinden.
"lan oğlum malmısın amk? ne konuscam simdi ya" dedim.
"yemedi di mi amk?" dedi.
bu sefer bozuldum amk.
"sen ne diyosun ya ne yemedi amk?" dedim.
"oğlum sen haklı olduğuna inansan ben senin gözünden anlarım. sen bi tak yemişin gaza gelip sonra pişman olmuşsun da geri dönemiyosun kararından. kimi gibiyosun amk? ben bi tak yesem sen anlamazmısın gözümden?" dedi.
"anlarım amk" dedim.
"ben de anlarım amk" dedi.
ne dediyse doğruydu amk.
hakkaten her tak aynen onun dediği gibi olmuştu.
bi tak yemiş daha sonra kararımdan dönememiştim.
o gece o benim ağzıma sıçtı, ben ne dediyse alttan aldım.
biliyodum iyiliğimi istiyodu amk.
sonra eve gittik. evleri de bi 4 katlı apartmanın zemin katı.
tam öğrenci evi. kirası 150 mi 200 mü bişey dedi. kombili falan lan ev. şaşırdım amk.
eve girince ben bu yılmaz denen çocukla tanıştım. trabzonlu bi çocuk. tam trabzonlu tipi var amk.
herifte bi burun var böyle bişey olamaz amk.
al bunu sırt üstü denize sok. millet o burnun sudan çıkan kısmını görünce "jaws geldi" diye bağıra sıça kaçar plajdan.
bu tanışma falı bitince tarık geldi elime bi havlu verdi "gibtir git gir lan şu banyoya" dedi nasıl koktuysam amk artık.
abartısız bi saat durdum o banyoda.
göbektaşında uyumuş gbi temiz hissederek çıktım züt kadar duşakabinden.
üstü başı çıkarmış koymuştum kirli sepeti gibi bişeyin üstüne ama baktım başka bişeyler var amk.
ben dustayken tarık girmiş almış onları atmış makinaya. yerine de başka ıvır zıvır vermiş bana.
giydim çıktım.
çok oturmadık gece. daha doğrsu ben oturmadım, oturamadım.
kaç gün olmuştu amk adam gibi bi yatakta yatmayalı.
gerçi adam gibi yatak dediğim de öğrenci çekyatı amk.
oturulan yerinin yayları çökmüş, sırt yaslanılan yer ilk günkü gibi. yatıyosun sanki merdivene yatar gibi falan...
ama nasıl rahattı bi bilseniz.
kaç gündür amk bekleme salonunda oturarak uyuyan adam için ananenin köydeki evindeki yer yatağı gibi rahattı o çekyat.
sabah oldu, daha doğrusu öğle oldu.
uyandığımda bi kaç saniye nerede olduğumu anlayamadım. unuttum amk tarıklara geldiğimi.
bi kalktım, ayaklanır gibi oldum evden bi iki kız sesi geliyo amk.
yavaştan gittim içeri doğru baktım çıtı pıtı iki tane kız var.
beni görünce bi tanesi "tarııık adnan uyanmış" dedi.
"tarığın ses geldi içerden "uyandıysa uyandı banane amk"
aha dedim tamam doğru evdeyim.
iki kızdan biri tarığın sevgilisiymiş.
bizimki bana hiç anlatmadı.
zaten yeniymiş mevzu. bu bi ara bi kıza yanıktı kız buna yuz vermiyodu ya. bezmiş amk onun peşinde gezmekten. sınıflarında zehra diye bi kızla yakınlaşmışlar. tarık "zaman geçtikçe nasıl ben kaç senedir burnumun dibindeki bu kızı farkedemedim" diyecek kadar sevmiş bu zehrayı.
öbür kız da zehra'nın arkadaşı. adı ayşe. aynı zamanda da bu yılmaz dediğimin manitası.
bizim tarıkla yılmaz gibi zehra ile ayşe de ev arkadaşıymış.
oturduk tanıştık. ikisi de çok kafa dengi kızlardı.
kzıı mızı bırak bildiğin okeye dördüncü amk ikisi de.
oturduk yedik içtik, biraz dışarda gezdik, akşam kızların eve misafirliğe gittik. yemek falan orda yedik.
gece eve geldiğimizde tarık'ın telefon çaldı.
saat 1 falan.
tarık açtı telefonu çok konuşmadı, bana uzattı.
"adnan seni arıyolar" dedi.
şaşırdım amk.
kim arayacak beni?
hem de tarığın telefondan.
sonra aklıma geldi kim aramıycak?
herkes biliyo, söyledi ya tarık.
babam olsa soylerdi. babam değilse kim diyerek kulağıma zütürdüm telefonu.
halamın kocası arıyo.
o da çok kral bi adamdır.
eskiden beyolğlunda bi mekanın işletmecisiydi.
sonradan beyaoğlu'da çalışmanın zorluğundan bıktı bi hastane kafeteryası aldı. onu işletiyodu.
tipik bi abi kardeş konusması oldu.
kızılacak şeylere kızdı ama yanımda olduğunu da hissettirdi.
geleceksin dedi başka bişey demedi.
başta "abi şimdi olmaz" gibilerinden reddetmeye çalışsam da istanbula dönme işini o kadar çok ısrar etti ki, o kadar çok istetti ki bana istanbul'a dönmeyi tamam dedim gibe gibe.
yerini söyle dedi.
"atakum" dedim.
"yarın sana ptt ile para yollayacam" dedi.
"abi param var" desem de giblemedi.
ben de soyledim tam olarak postanenin ismini, yerini falan tarığa sorup. hani yanlış yere gitmesin hesaabı.
hem tırsıp hem sevindim o gece.
uyumadım sabaha kadar.
Tümünü Göster