"ya sen şimdi bırak benim sinirimi de neden böyle yapıyosun?" diye girdim lafa.
"nasıl yapıyorum ya?" dedi.
ulan acaba bunun ikizi var da o mu bana iyi davranıyo arada diye düşündüm. ya da kız şizofren bana iyi davranıyo ama öbür kişiliği devreye girince züt gibi bırakıp gidiyo beni. başka açıklaması olamaz amk.
"ne demek nasıl yapıyorum ya? sen dün herşey güzel giderken beni züt gibi bırakıp gitmedin mi mavi?" dedim.
"ya düzgün konuşurmusun?" dedi.
ulan sen beni züt gibi bırakınca bişey yok ben sana beni ne hale soktuğunu söyleyince züt oluyorum. vay amk!
"ya mavi saçmalama. düzgün konuşacak hal mi kaldı bende? dün beni dünyanın en mutlu insanı ettin sonra bu mutluluğun bana fazla olduğuna mı karar verdin. birden tam tersi bi mavi oldun. ne bu tutarszılık ya? ben sana naptım bi söylesene bana? de ki adnan sen bana şöyle şöyle yaptın ben de seninle o yüzden taşşak geçiyorum. kafa yağpıyorum seninle de ben de kurtalayım sen de kurtul. ulan sen bana direkt söylesen bunları sonra yine bi gülsen ben sana dayanamam yine gülerim. korkma yani oyuncağın bozulmaz. ya benim suçum seni sevmek mi? sen bunu suç olarak mı görüyosun allah aşkına ya? ya ben sana ne diyeyim ne yappayım senin için söyle onu yapayım hemen. ben sana al ömrüm senin olsun diyorum sen bana bi günü çok görüyosun ya. lan bi gün bi gün! bi şans versen bana ölürmüydün? ben o şansın verilmesine değmeyecek kadar şerefsiz bi adammıyım senin gözünde ne senin derdin ya?" diye kombo yapmaya başlamıştım ki kahveler geldi amk sustum. ama kahveleri getiren az önceki garson değil. heralde arkadaşına "al şunları ver şu züte yoksa gibecem belasını" falan dedi.
neyse bizim kahveler geldi. garson hızlı bi şekilde işini halletti gitti. ben sinirli sinirli konusurken elim ayağım rahat durmaz. muhtemelen benim el kol hareketlerinden anlamıştı masada huzursuz bi muhabbet olduğunu. ben yine sazı elime alıp şarkıya başlayacaktım ki mavi aldı sözü;
"ya adnan asıl ben sana ne yaptım ya?
beni sevmediğin halde neden beni seviyo gibi yapıyosun?
sen o acıları beni sevdiğinden o kız yüzünden çekiyosun.
ben senin ikinci şansın değilim. ben mavi'yim ya sen bunu anlamıyosun. ben seninle o kız gibi bi ilişki yaşamak istemiyorum. sen beni sevdiğini söylerken bi başkasına duyduğun aşkı sunacaksın bana ben bunu istemiyorum. ben acı çekmiyomuyum sanıyosun? boyle yapmak hoşuma mı gidiyo sence? benim bi kalbim yok mu ya? sana yaklaşmak istiyorum, belki bunu senden daha çok istiyorum ama olmaz adnan. ben sırf senin eski sevgiline benziyorum diye sana deli divane aşık olamam. deli gibi istesem de bunu olamaz. yapamam. ne olur benden uzak dur istemiyorum artık seninle görüşmek. bu bana acı veriyo. ne olur bi daha çıkma karşıma. bakma bana öyle ben de bakmak istiyorum bakamıyorum. gülme bana ben de sana gülümserim sonra, istemiyorum. sevme beni böyle, seni sevmek istemiyorum" dedi mavi.
ve apar topar kalktı.
uzaklaştı hızlı adımlarla.
söylediklerine cevap bile istemeden, herşeyden emin olduğunu sanarak gitti.
ve ben arkasından baktım sadece.
oysa o kadar cevabım vardı ki ona, o kadar sorum vardı ki.
dinlemedi, dinlemek istemedi.
kalakaldım amın kodumunun sosyete kahvecisinde.
gitti amk yüreğimi yaktı.
yaş oldu gözümden aktı.
o gitti ben ardından baktım.
yıkan mavi idi, yıkılan ben...
http://fizy.com/#s/1ai4se