1. 26.
    0
    _______________________________________________________________________________________________

    ben yazıyım size devdıbını panpalar.

    Dayanamadım. Ellerim titreyerek mektubu yeniden aldım. Sanki herkes bana bakıyor, o mektubu açıp okurken kahkahalarla güleceklermiş gibi geliyordu. Oysa ne o ismi kimse biliyordu burada, ne de cinayeti onun yüzünden işlediğimi. En yakınım dahi, hatta belki onun karısı dahi bilmiyordu cinayeti onun yüzünden işlediğimi. Bir ben biliyordum, bir de Allah. Belki o da tahmin ediyordu. Çünkü bana namus ihanetini yapan oydu.
    Ellerim titreyerek mektubu açtım. Çok kısa birkaç cümle vardı. Adıma hitaben yazılan bir mektuptu:
    “Bu sırrı bir sen bir de ben biliyorum ve sana bir itirafta bulunmak istiyorum. Falan tarihte ziyaretine geleceğim. Eğer kabul edersen görüşürüz.”
    Mektubu açtığıma daha bir pişman olmuştum. Hani mektubun içinde doğru düzgün yazı da yoktu. Bu adam beni iyice çıldırtmak istiyordu besbelli. Oh olsun demek istese, öyle yazmıyor. Özür dilemek istese o yok. Sır dolu bir mektup.
    -Hayır!.. O gün ziyarete falan çıkmayacağım. ismim okunsa da çıkmayacağım. O alçağın yüzünü görmek istemiyorum.
    Mektubu yine buruşturup yastığın altına attıktan sonra, yorganı kafama çektim. Hıçkıra hıçkıra ağladım dakikalarca. Ama kimseye belli etmeden... Gururumu ayaklar altına almamaya çalışarak...
    Ertesi günden itibaren, her uyandığımda, o verilen randevuya bir gün daha yaklaştığımı hissediyordum. Nihayet işte o gün gelmiş ve ziyaret saatinde ismim okunmaya başlanmıştı:
    -Ziyaretçin var!..

    kendiniz okumak isterseniz de şuraya gidebilirsiniz: http://www.turkiyegazetes...makaledetay.aspx?ID=27445

    özet: eksileyin bini.
    ···
   tümünü göster