1. 76.
    0
    elele verip silâhçı ustasına gittiler.
    ustalar oturup birbirleriyle danıştılar.
    büyük baltalar dövdüler. üç okkalık nacaklar dövdüler.
    yalımı iki okkalık büyük kılıçlar dövdüler.
    kabzaların başı on beş okkalık,
    kılıçların kını on beşer okkalık; altından.
    gılgamış ve engidu, her biri 300 okkalık silâhlar taşıdılar.
    adamlar, uruk kentinin yedi sürgülü kapısına vardılar;
    halk bir araya birikti; uruk sokaklarına neşe saçıldı.
    gılgamış, uruk sokaklarında halkın neşesine tanık oldu.
    o, karşısında oturan halka seslendi:
    "ben, ejder yapılı humbaba'ya gitmek istiyorum.
    o söylenen şeyi, ben gılgamış, görmek istiyorum!
    onun adı ülkelere yayılmıştır.
    katran ormanına koşmak istiyorum.
    uruk çocuğunun nasıl güçlü olduğunu bütün ülkeye anlatayım.
    katranları devirmek için elimi bulaştırayım.
    kendim için sonsuzlaşacak bir ad yapayım!"

    uruk mahallesinin yaşlıları dönüp gılgamış'a dediler:
    "gılgamış, sen genç olduğundan,
    gönlün seni böylesine ileri zütürdü.
    sen burada ne yaptığını bilmiyorsun.
    bizim işittiklerimiz, humbaba'nın çok acayip olduğudur.
    onun silâhının karşısına çıkacak olan kimdir?
    orman iki kez on bin saat uzaklık çekiyor.
    yukarı çıkıp onun içine girecek olan kimdir?
    humbaba, onun böğürtüsü tufandır, evet,
    onun soluğu ateş, onun saldırısı ölüm.
    neden dolayı böyle şeyleri yapmaya heves ediyorsun?
    humbaba'nın oturduğu yer için savaşan hiçbir kimse ona dayanamaz!"

    gılgamış, öğütçülerinin sözünü dinledikten sonra,
    gülümseyerek gözlerini arkadaşına dikti. (40)
    (dokuz satır ekgib)

    "korucuyu meleğin seni sıkıntılardan kurtarsın;
    barış içinde uruk kıyısına (41) dönmen için sana kılavuz olsun!"

    gılgamış, diz çöküp elini kaldırdı:
    "söyledikleriniz yerini bulsun. şimdi gidiyorum.
    şamaş!.. ellerimi sana kaldırıyorum:
    oraya varınca canım sağ esen kalsın!
    beni uruk kıyısına geri döndür! gölgeni üstümden ekgib etme!"

    bundan sonra gılgamış, arkadaşını çağırdı,
    falına onunla birlikte baktı. (42)
    (yedi satır ekgib)

    gılgamış'ın gözlerinden yaşlar boşandı:
    "hiç gitmediğim bir yol. sonu belli olmayan bir yolculuk.
    burada sağ esen kalırsam seni gönlüme göre sevmiş olurum.
    kendimi senin zevkine kaptırmak isterim,
    seni tahtlara geçirmek isterim."
    artık köleler silâhlarını getirdiler.
    büyük kılıçları, yayı, sadağı eline teslim ettiler.
    baltaları aldı, sadağı ve anşan (43) yayını bir yanına astı,
    kılıcı kemere taktı. yolda yürümeye başladılar.

    i̇nsanlar gılgamış'a sordular:
    "sen ne zaman kente geri döneceksin?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster