1. 76.
    0
    gilgamiş destani
    i̇ki̇nci̇ tablet
    engidu fahişenin karşısına oturdu. o, onun sözcüklerini dinledi
    ve anlattıklarına kulak verdi. kadının öğüdü yüreğine işledi.

    kadın bir giysi çıkardı: birini ona giydirdi,
    öbürünü kendisine alıkoydu.
    kadın onu bir ana gibi elinden tutup çobanların sofrasına,
    hayvanların ağılına zütürdü.
    onun, yurdu dağlar olan engidu'nun,
    önceleri ceylânlarla ot yiyen adamın,
    kalabalığın sütünü emenin, şimdi önüne yemek koydular.

    o, utanarak gözünü dikiyor, bakıyordu.
    engidu ekmek yemesini bilmiyor, içki içmesini anlamıyor!
    fahişe ağzını açıp engidu'ya dedi:
    "engidu, ekmek ye! bu, yaşamın koşuludur!
    i̇çki iç! bu, ülkenin göreneğidir!"

    engidu, doyuncaya dek ekmek yedi. yedi küp içki içti.
    i̇çi açıldı, neşe buldu. yüreğine açıklık geldi, yüzü parladı.
    kıllı, pis gövdesini sıvadı, kendi kendini yağladı (29), i̇nsana döndü.
    sonra bir giysi giydi, artık adam oldu.
    arslanların üstüne yürümek için silâhını aldı.
    çobanlar geceleri uykuya daldı.
    kurtları yakaladı, arslanları kovaladı.
    eski bekçiler rahat ettiler.
    o, güçten üstün insan, o erkeklerin bir tanesi engidu,
    bunlara bekçi oldu.
    (14 satırlık boşluk... engidu fahişeyle birlikte)

    engidu, huur ile eğlenirken gözlerini kaldırdı
    ve bir adam gördü. fahişeye seslendi:
    "yosma! adam buraya gelsin! o ne diye geldi?
    söyleyeceğini dinlemek isterim!"
    fahişe adamı çağırıp ona yaklaştı, ona dedi:
    "adam, nereye acele ediyorsun? yorulman neye yarar?"
    adam ağzını açıp engidu'ya dedi:
    "benimle birlikte kız evine (30) gel!
    nişanlı seçmek için herkesin evi uruk kralına daima açıktır.
    nişanlı seçmek için herkesin evi,
    uruk kralı olan gılgamış'a daima açıktır.
    o, evlenecek olanlarla önce kendisi yatar, sonra da koca. (31)
    tanrısal yasaya göre bu, tanrının bir buyruğudur.
    bu buyruk kendisine göbeğinin bağı kesilir kesilmez verilmiştir." (32).
    adamın sözü üzerine benzi sarardı...
    (dokuz satırlık boşluk)

    engidu önden gidiyor, huur onun arkasından.
    o, uruk'a girince halk çevresine toplandı.
    uruk'ta caddenin ortasında durunca, insanlar başına biriktiler
    ve ondan şöyle söz ettiler:
    "o, aşağı yukarı gılgamış'a benzer. bedence daha ufaktır;
    ama, kemikleri onunkinden daha güçlüdür.
    (bir satır ekgib)
    ülkede en güçlü odur. güçlüdür. o, kalabalığın sütünü emmiştir."
    (bir satır ekgib)
    zayıf yavrucuklar gibi ondan korkmalarına karşın, adamlar rahatladılar,
    "o yiğite karşı, gösterişi yaman bir yiğit alandadır.
    gılgamış'a karşı tanrıya benzer, onun (33) bir eşi alandadır!
    i̇şhara'ya (34) özgü bir yatak hazırlanmıştır.
    gılgamış'ın onun yanında kalması için.
    bu gece onunla 'allahın emri' olacaktır" (35)
    gılgamış yaklaştığında, engidu caddenin ortasına dikildi.
    gılgamış'a yolu kapamak isteyip, onu yatak odasına bırakmadı.
    (yedi satır ekgib)

    gılgamış kırda büyüyen, gür saçlı, ele avuca sığmaz engidu'ya baktı.
    kendi kendisine yol açtı ve üstüne yürüdü.
    kentin alanında birbirleriyle karşılaştılar.
    engidu kapıyı ayağıyla kapayıp gılgamış'ı içeri bırakmadı.
    bunun üzerine boğalar gibi böğürerek kapıştılar:
    kapının direklerini paramparça ettiler. duvar yerinden sarsıldı!
    gılgamış ve engidu,
    evet, boğalar gibi böğürerek birbiriyle kapıştılar.
    kapının direklerini paramparça ettiler. duvar yerinden sarsıldı!
    gılgamış diz üstü yere düşünce, öfkesi indi ve göğsünü geri çekti.
    gılgamış göğsünü çeker çekmez, engidu ona, gılgamış'a dedi:
    "anan olan, ağılın yabanıl ineği, tanrıça ninsun (36),
    seni bir tane doğurdu.
    başın adamların tepesini aşmıştır!
    enlil senin alnına insanların krallığını yazmıştır!
    gücün evrenin beylerinden üstündür."
    (on satırlık boşluk)

    birbirini öptüler ve arkadaş oldular.
    (görünüşe bakılırsa bundan sonraki 14 satırlık boşluğun sonuna doğru,
    gılgamış'ın engidu'yu, bir oğul olarak kendi anasına zütürmüş
    olmasından söz ediliyor. gılgamış, engidu'dan şu biçimde söz ediyor:)

    "ülkede en güçlü odur. güçlüdür.
    gökten inen yoğun cevhere benzer, gücü büyüktür!
    kimse karşısında duramaz. ona lûtfunu göster."
    gılgamış'ın anası oğluna dedi,
    ninsun, yabanıl inek, gılgamış'a dedi: "oğlum...
    (üç satır ekgib)
    (engidu'nun hep korumakta olduğu biçiminden ötürü, ninsun'un
    şaşkınlığını belli ettiği anlaşılıyor. bundan sonraki beş satırsa,
    gılgamış'ın yanıtlarını oluşturabilir.)

    "onunla yukarı, aile ocağının kapısına gitti.
    o, bana karşı pek çok kışkırtıldı.
    engidu'nun babası ve anası yoktur.
    onun incin saçları hiç kesilmemiştir.
    o, kırda doğduğundan kimse onu eğitmemiştir."
    engidu orada durdu ve onun söylediklerini dinledi.
    gözleri yaşla doldu.
    söylenenler kendisine pek dokunduğundan acı acı içini çekti.
    gılgamış, yüzünü ona çevirip,
    oturdukları yerde birbirleriyle kucaklaştılar;
    âşıklar gibi eller birbirinin üstüne kondu
    ve gılgamış, engidu'ya dedi:
    "dostum, neden gözlerin yaşla dolu?
    söylenenler sana dokunduğu için mi acı acı içini çektin?"
    engidu ağzını açıp gılgamış'a anlattı:
    "dostum, bir acı boğazımı sıkıyor. kollarım uyuştu, gücüm azaldı."
    gılgamış, ağzını açıp engidu'ya dedi:
    (altı satır ekgib)

    "ejder yapılı humbaba ormanda oturuyor.
    sen ve ben onu öldürüp şu belâyı ülkeden kaldıralım.
    kendimize katran ağaçları devirelim."
    (dört satır ekgib)

    engidu, ağzını açıp gılgamış'a dedi:
    "dostum, ben dağlarda deneyimliyim;
    yabanıl hayvanlarla oralarda dolaştım.
    ormanın uzaklığı iki kez on bin saat çeker.
    yukarıya, onun içine dalacak kimdir? humbaba...
    onun böğürtüsü tufandır, evet,
    onun soluğu ateş, saldırısı ölüm.
    neden ötürü böyle şeyleri yapmaya yeliyorsun? (37)
    humbaba'nın oturduğu yer için
    savaşan hiçbir kimse ona karşı dayanamaz!"

    gılgamış, ağzını açıp engidu'ya dedi:
    "katransa, ben bunun dağına çıkmak istiyorum.
    bu dağ geniş ormanın ortasında bulunuyor.
    (üç satır ekgib)
    humbaba'nın bulunduğu ormana gitmek istiyorum.
    savaşta bir balta bana yeter. sen burada yalnız kal,
    ben oraya gideceğim."

    engidu, ağzını açıp gılgamış'a dedi:
    "oraya nasıl gidebiliriz... katran ormanına?
    gılgamış, onun bekçisi bir savaşçıdır. hiçbir zaman ımızganmaz. (38)
    (i̇ki satır ekgib)
    enlil onu, katranları korusun diye i̇nsanların başına belâ kılmıştır.
    her kim yukarı, ormana çıkarsa, kötürüm olur."

    gılgamış, ağzını açıp engidu'ya dedi:
    "... " (39)
    "güneş gökyüzünde durdukça tanrılar sonsuza dek yaşarlar.
    ancak, insanın günleri sayılıdır.
    onların ettikleri hep havadır.
    sen daha buradayken ölümden korkuyorsun.
    yiğit ruhundaki gücün sana yararı ne?
    öyleyse, seni ben zütüreyim de, ağzın bana:
    'i̇leri git! korkma' diye çağırsın.
    kendim ölürsem adımı yükseltirim,
    'ejder yapılı humbaba'nın düşmanı gılgamış ölmüştür,' derler."
    (sekiz satır ekgib)

    "katran devirmek için elimi bulaştırmak istiyorum.
    kendim için bir ad bırakmak istiyorum.
    şimdi dostum, silâhçı ustasına gitmek istiyorum.
    silâhlar gözümüzün önünde
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster