0
@62 benden copy paste yapmışsın bin
yerin dibindeki suyun kaynağını görenin öyküsünü dinle, yurdum!
dünyada her şeyi bilen adamın adını ünlendireyim:
onun görmediği hiçbir şey yoktur.
dünyanın bütün bilgeliklerini bilip,
torunlarına bırakan bir adamdır.
gizleri görüp bunların perdesini yırtan bir adamdır.
tufandan önce olanın haberini getirdi.
uzun yoldan gelip yorgun düştü; ama gücünü yitirmedi.
bütün çektiklerini bir anıt taşına kazıdı.
uruk'un dört bir yanına duvar çektirdi.
kutsal e-anna'nın (3) ve temiz hazinenin duvarına bak!
o duvar, didilmiş yünden örülen bir urgan gibidir.
onun köşe burçlarını da gözden geçir!
onun eşini hiç kimse yapamaz.
ta öteden beri orada duran taş merdivenden yol alıp
i̇ştar'ın oturduğu e-anna tapınağına yaklaş!
sonradan gelen hiçbir kral onun eşini yapmadı.
uruk duvarının üstüne çık! i̇leri yürü!
temeli gözden geçir! tuğla duvarı incele.
acaba bunun tuğlaları pişmiş (4) değil midir?
temeli yedi bilge kurmamış mıdır? (5).
(burada 25 satır ekgiblik vardır. bu ekgiblik etice yazmadan
aşağıdaki biçimde tamamlanabilir.)
ulu tanrı gılgamış'ı en yetkin biçime soktu.
bütün tanrılar, ona en iyi erdemleri vermek için birbirleriyle yarış ettiler.
güneş tanrısı ona, erdemin en yükseğini,
yeraltındaki tatlı su okyanusunun tanrısı ea, bilgeliği bağışladı (6).
büyük tanrılar gılgamış'ı şu ölçüde yarattılar:
boyunun uzunluğu on bir endaze, göğsünün genişliği dokuz karış (7).
(gılgamış'ın bedeninin betimlemesini, son yeni babil yazmasında korunmuş
olan ufacık bir parçadan, aşağıdaki gibi tamamlamaya çalışabiliriz.)
adımlarının genişliği ... idi. sakalı yanaklarından aşağı uzamıştı.
güzel bıyıkları vardı. başındaki saçlar gürdü.
bedeni her bakımdan ölçülüydü.
onda üçte iki tanrılık, üçte bir insanlık vardı.
gövdesi pek iriydi.
(altı satır ekgib)
bütün ülkeleri dolaştıktan sonra uruk kentine vardı.
uruk caddelerinde kurumundan kafasını dik tutuyordu.
caddelerde yabanıl bir boğa gibi böğürürdü. eşsizdi.
silâhları kalkıktı.
i̇nsanlara dirlik vermemek için eli durmazdı.
dirliksizliği yüzünden uruk halkı gittikçe eksildi.
gılgamış, oğulu babaya bırakmaz, gece gündüz kudurup sağa sola çatardı.
gılgamış ağılı bol (8) uruk'un ne biçim çobanıdır? (9)
öylesine güçlü, üstün, bilgiç, bilge olan bir kral,
oğulu babaya, sevileni sevene, kocayı karıya hiç bırakır mı?
gılgamış'ın savaşçılarının kızları, erlerin karıları,
bundan ötürü tanrıların huzurunda ağlayıp sızlandılar.
bunların ağlayıp sızlanmalarını tanrılar dinlediler.
gökyüzünün tanrıları da,
uruk kentinin baştanrısı anu'ya başvurarak şöyle dediler:
"sen, ipe gelmez, yabanıl, vahşi boğayı,
uruk halkını tedirgin etmek için mi yarattın?
eşsizdir. silâhları kalkıktır.
i̇nsanlara dirlik vermemek için eli durmaz.
gılgamış, oğulu babaya bırakmaz.
gece gündüz kudurup sağa sola çatar.
gılgamış ağılı bol uruk'un ne biçim çobanıdır?"
öylesine güçlü, üstün, bilgiç, bilge olan bir kral
oğulu babaya, sevileni sevene, kocayı karıya hiç bırakır mı?
gılgamış'ın savaşçılarının kızları, erlerinin karıları
bundan ötürü ağlayıp sızlandılar.
bunların ağlayıp, sızlanmalarını büyük gök tanrısı dinledi. (10)
büyük tanrıça aruru (11) çağırıldı:
"ey aruru, sen büyük anu'yu yarattın. şimdi onun rakibini yarat!
o istediği denli gılgamış'a karşı dursun.
bu iki yiğitin birbirlerine karşı güçlerini ölçmelerinden
uruk şehri soluk alsın!"
tanrıça aruru bunu duyar duymaz
gök tanrısının rakibini kalbinde yarattı.
aruru ellerini yıkadı; bir parça çamur koparıp yazıya attı.
ve yazıda yiğit engidu'yu yarattı.
çamurdan yaratılan engidu, demir gibi sertti (12).
bütün gövdesi kıllarla kapkara olmuştu.
kadın gibi uzun saçları vardı.
saçının lüleleri tıpkı buğday başağı gibi filizlenmişti.
o, insan ve kent yüzü görmemişti.
üzerinde, yazının hayvanları gibi bir giysi vardı.
bu durumda ceylanlarla ot yiyor,
yabanıl hayvanlarla itişe kakışa suvata (13) iniyor;
suyun kalabalığıyla (14) gönlü açılıyordu.
günün birinde suvatın karşı yakasında bir avcıya,
bir tuzak (15) kurana rasgeldi.
birinci, gün, ikinci gün
ve üçüncü gün suvatın karşısında ona rasladı.
onu gören avcının yüzü dondu;
hayvanlarıyla olduğu yerde saklandı;
korkudan titremeye tutuldu; sesi soluğu kesildi,
i̇çini sıkıntı bastı; çehresini bulut kapladı;
gönlünü gam, üzünç sardı;
yüzü uzun yolculuk yapan bir yolcunun yüzüne döndü.
avcı, konuşmak için ağzını açıp babasına dedi:
"baba, dağdan bir adam geldi. bu yörenin en güçlüsüdür.
gökten inen yoğun cevhere (16) benzer.
gücü büyüktür, hep dağda dolaşıyor.
her zaman yabanıl hayvanlarla ot yiyor.
ayağı suvatın karşı yakasından hiç eksilmiyor.
korkudan ona yaklaşamıyorum. açtığım çukurları (17) doldurdu.
gerdiğim ağları yerden koparıp çıkardı.
kırın kalabalığını, (18) avı elimden kaçırıyor,
kırdaki işime engel oluyor."
babası konuşmak için ağzını açıp avcıya dedi:
"biliyor musun oğlum, gılgamış uruk'ta oturuyor.
onu yenecek kimse yoktur. gökten inen yoğun cevhere benzer.
gücü büyüktür. ona, krala yüzünü dön!
güçlü adam hakkında ona bilgi ver.
o sana bir fahişe versin. onu kıra zütür.
o kadın, bu adamı orada, güçlü bir adam gibi yensin.
yabanıl hayvanlar suvata yaklaştıklarında,
o kadın giysisini atsın ve o da zevke dalsın.
kadını görür görmez, ona yaklaşacaktır:
fakat kırlarda onunla birlikte yürüyen hayvanlar,
onu yadsıyacaklardır."
babasının öğüdü üzerine kalkıp, avcı yaya olarak gılgamış'a gitti.
yolunu tuttu, uruk'un ortasında durdu:
"gılgamış, beni dinle ve bana öğüt ver!
dağdan bir adam geldi.
bu, ülkenin en güçlü adamıdır.
gökten inen yoğun cevhere benzer; gücü büyüktür.
her zaman dağda dolaşıyor, hep yabanıl hayvanlarla ot yiyor,
ayağı suvatın karşı yakasından hiç eksilmiyor.
korkudan ona yaklaşamıyorum.
açtığım çukurları doldurdu.
gerdiğim ağları yerden çıkarıp kopardı...
kırın kalabalığını, avı elimden kaçırıyordu.
kırdaki işime engel oluyordu!"
gılgamış, ona, avcıya dedi:
"ey avcı, git; yanında bir fahişe, bir huur görür!
yabanıl hayvanlar suvata yaklaştıklarında,
kadın, giysisini atıp şehvetini kabartsın;
kırlarda onunla büyüyen hayvanlar, onu yadsıyacaklardır."
avcı gidip yanına bir fahişe, bir huur aldı.
bunlar doğru gidecekleri yerin yolunu tuttular.
üçüncü günde belli yere vardılar.
avcı ve fahişe yerlerine oturdular.
bir gün, iki gün suvatın karşısında beklediler.
hayvanlar gelip suvatta su içtiler.
su kalabalığı geldi (19) ve yüreği rahatladı.
ne de olsa engidu, dağda yaşadığı için,
ceylânlarla ot yiyor, su kalabalığıyla yüreği rahatlıyordu.
huur bunu, bu yabanıl adamı,
kırda dolaşan bu cellat (20) herifi gördü.
"huur! i̇şte budur. göğsünü gevşet,
kucağını zevkine aç, dalsın! korkma!.. onun saldırısını karşıla.
bir kez seni görür görmez sana yaklaşacaktır.
üstünde yatması için giysini aç.
o yabanıla kadınlık becerini göster.
kırlarda onunla büyüyen hayvanlar onu yadsıyacaklardır.
onun tutkusu (21) senin üstünde zevke doyamayacaktır."
huur, göğsünü gevşetti. kucağını açtı.
ve o, kadının zevkine daldı.
kadın korkmadı. onun saldırısını karşıladı.
üstünde yatması için giysisini açtı.
yabanıl adama kadınlık becerisini gösterdi.
onun tutkusu kadının üstünde zevke doymadı.
engidu, altı gün, yedi gece uyanık kalarak
nefsine uyarak huuryla bir oldu.(22)
... (23)
engidu'yu gören ceylânlar mertleyip (24) kaçtılar.
artık kırın hayvanları onun yanından uzaklaştılar.
hayvanların ondan uzaklaştığı sırada, engidu,
bedeni bağlanmış gibi ürperdi. dizleri tutmadı.
engidu zayıf düştü. yürüyüşü eskisi gibi değildi.
sonra aklı başına geldi; işi anladı.
geri dönüp huurnun dizlerine oturdu,
onun yüzüne bakarak sözlerine kulak verdi.
huur ona, engidu'ya dedi:
"engidu sen bilgesin, sen bir tanrı gibisin!
neden bu kalabalıkla kırda dolaşıyorsun?
gel, seni uruk'a, anu'nun, i̇ştar'ın evi olan
görkemli tapınağa zütüreyim. gılgamış'ın olduğu yere,
gücü tam olan adamın, yabanıl boğa gibi
i̇nsanlara zorbalık eden yiğitin yanına."
fahişenin bu sözleri engidu'nun hoşuna gitti;
bilge gönlü bir arkadaşa gereksinim duydu.
engidu ona, huurya dedi:
"gel huur, beni birlikte zütür!
anu'nun, i̇ştar'ın evi olan görkemli tapınağa;
gılgamış'ın olduğu yere, gücü tam olan adamın,
yabanıl boğa gibi insanlara zorbalık eden yiğitin yanına.
ben ona meydan okumak istiyorum.
yiğit gibi konuşmak istiyorum.
uruk'a gidince uruk'un yazgısını değiştiririm.
kırda doğanın gücü yamandır!"
Tümünü Göster