1. 1.
    0
    -neden insan bir kelime, bir cümle yüzünden kaybediyor?

    -seviyemin altında yaşıyorum, yüz olabilirken bir oluyorum, sürümden kazanıyorum.

    -beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra beni kimse okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.

    -sana muhtaç olmadık ya, herkesin rızkını allah verir, ben de bundan bir şey çıkarırım, ne çıkardığımı sen anlamazsın, anlasaydın çıkaramazdım, o zaman dünyada ıstırap olmazdı, bu çeşit ıstırap olmazdı demek istiyorum.

    -“elinde neden o korkunç dergiler var güzel şey, neden o kahrolası kitaplara bakıyorsun? mesela canım kant’ı filan tutamaz mıydın o güzel parmaklarının arasında?”
    çok güzel kızlar varmış, kant’ı da su gibi okuyormuş diye söylentiler çıkarıyorlar, doğru mu acaba?... onlar da kant’ın kendisini isterler, hem de güzel bir kant isterler…

    -… güzel kızlar, bazen yanınızda yaşlılar görüyorum. sakın paraya kıymet vermeyin olur mu?

    -canım sen hiç tarih okumadın mı? tarihin tekerrürden ibaret olduğunu filan da duymadın mı?

    -insan bir kadını severse ona her şeyi sorar ya neyse…

    -ben, ergenlik öncesi hayallerimin sıcak bir görüntüyle teselli edilebilmesi uğruna bütün sorumluluklardan vazgeçiyorum.

    -düşünce ve eylemler her an sonsuz değişik görünümlere bürünebilir.

    -insanı ancak hafıza kurtarabilir.

    -ne kadar dinlensem, yaşayışıma ne kadar özen göstersem o kadar bitkinleşiyorum.

    -hayallerimde bile yenik düşüyorum.

    -insanları tanımıyorsun, çünkü onların ilgisini çekmek ve kendini dinletmek isteseydin, merak uyandırıcı ve sürükleyici maceralarını bir roman kahramanı gibi bütün teferruatlarıyla gözlerimizin önüne sererdin.

    -karşı tarafı yeteri kadar kötülemediğin için, seni dinleyenler senden yana olmuyorlar.

    -geri kalmış bir ülke insanının iç dünyası olamaz diye vazgeçtiler.

    -aslında dış yaşantılarım çok fakir olduğu için, herkesin büyük bir titizlikle sakladığı bilinçaltı zenginliklerimi açıkça ve utanmazca kullanarak bitirdim.

    -ben bugüne kadar hiçbir ıstırabımı bilinçaltına itmeyi başaramadım, o yüzden çok boş kaldı orası.

    -bu ülkede ekgibliği duyduğum “insanın kendiyle hesaplaşma meselesi”ni bizzat kendime uygulayarak bu meselenin ilk kurbanlarından oldum. aslında meselenin ciddiyetine dayanamadığım için, oyunlarla durumu örtbas etmek istedim.

    -kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üstünde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.

    -ben de beynimi yıllık izine çıkarmak istiyorum.

    -… o liman senin, bu liman benim (hiçbir liman onların değil).

    -ülkeyi sahte asillerin elinden kurtaracağız.

    -aklımızı kullanmalıyız albayım.

    -herkes tek başına ve aynı zamanda bir arada, kaderini istediği biçimde yaşayabilirdi.

    -dünyada her insan başkalarından çıkar sağlamak için sabahtan akşama kadar asık bir suratla dolaşır.

    -akıl ve ruh proletaryasının en büyük akılsızlığı, akıl ve ruh burjuvazisinin nimetlerine kavuşacağını umarak onlara hizmet etmesi ve bu arada kaçınılmaz istismar kanunları yüzünden zayıf aklını ve ruhunu da parça parça onlara kaptırmasıdır.

    -gerçekler sizden yana değildir, bu oyuna gelmeyiniz, siz onları kendi oyununuza getiriniz!

    -kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktur. kendi gücümüzün nerede olduğunu görmenin zamanı gelmiştir.

    -kendi benliğimizi bulmalıyız. yalvarıp yakarmaktan vazgeçmeliyiz. rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız gerçekleri rüya yapmalıyız. çelişkisiz, dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. sözümüzün eri olmalıyız: kırılacak kafaları kırmalıyız. bize acınmadığı için acımamalıyız. dünyada çok yalan var albayım!

    -biz değişmedikten sonra albayım, sözlerin ne önemi var?

    -benim özel bir kişiliğim yoktu ki, benimle istediğini gerçekleştirebilirdin.

    -insanlar her şeyi duyuyorlar, bunun için de çabuk tükeniyorlar. hiçbir şeye şaşmaz oluyorlar zamanla.

    -dünyada bedava hiçbir şey yoktur albayım.

    -herkes işini beceriyor, herkes zor zamanlarında istemediklerini görmüyor. ben boş yere kendimi ele veriyorum.

    -insan korktuğu halde yaşıyor, bir şeyler yapmak istediği için, korkunun gölgesinde kendini oradan oraya vuruyor. çok acıklı durumlara düşüyor insanlar, dostlarım!

    -hikmet ıı, hikmet ı’e hiç benzememek ve herkese benzemek için evlendi.

    -bir kadının yumuşaklığını ve senkimsegibideğilsinciliğine ihtiyacı vardı. iyi romanların okuyucusu olmaktansa, kötü romanların başkahramanı olmak istiyordu.

    -yaşamak, yaşlanmak demektir; ölmek demektir.

    -bütün mesele kelimelerse, kelimelerle istediğim gibi oynayacağım. kelimelerle yeni bir akıl kuracağım.

    -yoruldum albayım, yoruldum, yoruldum, yoruldum.

    -ne olurdu bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım, ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım.

    -kendime söyleyecek söz bırakmadım, kuvvetimi büyütmüşüm gözümde.

    -ben ölmek istemiyorum, yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum, bu nedenle mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim.

    -kötülüğüm kelimelerin arasında kayboluyor.

    -bazen nurhayat hanıma gidiyorum; karşılıklı susarak oturuyoruz. konuşmamak ne iyi bir bilsen. insan elbette konuşmak istiyor, dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor, kendinden nefret ediyor.

    -nurhayat hanım hiçbir söze karışmaz, aman işte biri konuşmaya başladı, varlığını ortaya koydu, dur ben de bir şeyler söyleyeyim, kişiliğimi göstereyim gibi küçük çabalar içinde değildir.

    -soyut bir durumdayız, her şeyin özüyle ilgileniyoruz, meyvelerin yalnızca suyunu içiyoruz.

    -hikmet merdivenleri koşarak çıktı, odaya hızla daldı: “siz de hep bulunuyorsunuz albayım! işte bu kolaylık beni çıldırtıyor!”

    -en iyi savunma saldırıdır.

    -herkes kendine bakmalı, herkes kendini sever, aziz varlığımızı koruyalım, aziz aklımızı koruyalım. bizi biz olduğumuz için sevmezler; sağlam olalım.

    -insanlar her gün birbirlerine neler yapıyor. her gün başkalarını görüyoruz da bize bulaşmasın diye susuyoruz bu kötülüklere.

    -insanın düşünceleri gerçekleşmez. kötü şeyler düşünürsen kötü şeyler gerçekleşmez. korktuğun her olaydan, başına gelmesinden ürktüğün her kötü rastlantıdan kaçınmak için onu ayrıntılarıyla düşünürsün hemen. ayrıntılarıyla düşünmek şart. yoksa bir noktayı bile düşünmeyi unutursan, o nokta başına gelir. yalnız yaşayanlar her şeyi hesaba katmak zorundadır. başka türlü korunamazlar, başka türlü yaşayamazlar. düşün ki başına bunlar gelmesin ha-ha. iyi şeyleri düşünmekten kaçın sadece. onlar başına gelsin. mesele bu kadar basit işte.

    -sevmesini bilmeyenler kaderlerine razı olmalıdırlar.

    -yoldan geçenlerin görünüşü iyi, demek dünyanın durumu iyi. ben de iyiyim.

    -kusura bakmayın sıkıntım var, kendimi yaşamak zorundayım.

    -bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım. ne olacak endişesine kapılmayalım. bırakalım zaman her şeyi halletsin. bu söz bize korkunç gelmesin.

    -günlük yaşantıların küçük koşuşturmaları içinde bunalmayalım, nefes nefese kalmayalım. insan kendini kaybediyor sonra.

    -insanlar birbirini anlamadan da sevebilir.

    -sancı filan da çekme olur mu? dünyada yeterince acı var zaten.

    -uzun ve durgun bir yaşantı için aklımızı koruyalım. çünkü en büyük hazinemiz aklımızdır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster