1. 126.
    0
    ertesi gün öğleden sonra tekrar federasyon'un kahvesine gittim. kahveye girmeye çekiniyordum çünkü federasyon bana bu sefer niye geldiğimi sorabilir, durumdan işkillenebilirdi. ben de kelleci memet'in içerde olup olmadığından emin olmak için hızlıca kahvenin yanından geçip içeri baktım. içeride yoktu. karşı çaprazda gazete de satan bir bakkal vardı. bir milliyet gazetesi alıp dükkanın önündeki sebze kasalarından birine oturarak spor sayfasını okumaya koyuldum. gözümün üzerinden akan silüetlere dikkat ederek kahveye kimin girip çıktığını kontrol etmeye çalışıyordum. bakkal dükkanını işleten kambur amcayla oğlu osman abiydi. kambur amca beni hatırlamasa da oğlu osman abi beni bildi. arkadaşımı beklediğimi, o gelene kadar öylesine gazete okuyup vakit geçirdiğimi söyledim. gazetenin spor sayfaları bitmeye yakın kelleci'nin ilerden usul usul kahveye yaklaştığını gördüm. tam o esnada arkamdan gerçekten bir çocukluk arkadaşım olan kerim enseme şaplağı attı.

    - sen buralara gelir miydin lan züttoş?
    - vay kerim, ebeni gibtiimin gavatı, tam zamanında geldin valla.
    - niye lan, zamanını sana mı soracaktık skik, eheheh.
    - la yok, bizim kelleci dayıyı görecektim. dur onu bi göreyim de sonra sana döneyim olur mu? acil işim var beni bekilyor.
    - la tamam gibtir git ya. bize meşgul ayağı çekme dıbına koyim. ne işin varsa gibtir git.
    - olm artislik yapma. nereye gideceğini söyle, söz gelecem az sonra.
    - biliyon olm nerde olduğumuzu. orloncu'nun önündeyiz. işin bitince gelmezsen skerim.

    koşa koşa kelleci memet'in yanına gittim. kahveden içeri girdiğimde kelleci beni gördü, el ederek masaya çağırdı. oturdum. hele bir otur çay içek azcık, sonra dışarı çıkıcaz senle dedi. sigarasını yaktı, ailemi okulumu sordu, havadan sudan muhabbet etti.
    ···
   tümünü göster