1. 1.
    0
    “Tanrı bize müjdeli bir haber de gönderdi. Eğer onun söylediklerine uyarsak cennet saadeti bizi bekliyor.” dedi piskopos.

    “Hııı! Ama buradaki şu insanlar hiç de sevinçli görünmüyor.” diye aklından geçirdi Domuzcuk. “Hepsi canlı cenaze gibi duruyor.”

    Hayır! Domuzcuk burada daha fazla kalmak istemezdi. Ama aniden hoşuna gidecek bir şey keşfetti: Bir sürü kurabiye. Ön tarafta, altından yapılmış büyükçe bir kasenin içinde duruyorlardı. Hala karnı aç olan Domuzcuk birkaç tane kurabiyeyi ağzına atıverdi.

    Ama bu piskoposun hiç hoşuna gitmemişti. “Tanrı aşkına! Sen ne yapıyorsun orada?” diye bağırdı piskopos.

    “Karnım guruldadığı için kurabiye yiyorum.” dedi Domuzcuk.

    “Ama onlar kurabiye değil ki. Onlar efendimizin bedenidir.” diye kızdı piskopos. Çarmıhdaki adamı göstererek “Kendisini bizim için kurban eden isa’nın etidir onlar.”

    Oh! Aniden Domuzcuğun midesi bulanıverdi. Elma ve havuç yemeyi severdi, mantarı da. Ama yıllar önce ölmüş bir adamı... Asla! Aceleyle ağzındaki tuhaf kurabiyeleri tükürdü ve Kirpicik’in elini tuttu.

    “Hemen gidelim buradan!” diye bağırdı. “Bunların hepsi yamyam! Efendileri Tanrı’nın oğlunu dahi yiyorlarsa küçük domuzlara ve küçük kirpilere kimbilir neler yaparlar... ”
    ···
   tümünü göster