1. 1.
    0
    Yakın savunma mevzilerine çıktım. On yedi şehit, elliden fazla yaralımız vardı. Sonradan, zırhlı araçta kör bir kurşunla yaralanan Mehmedim de şehit oldu. Teröristler kendi yazdıkları bir kitapta bu çatışmadan bahsederken’’ kaldıramayacağımız kadar ağır zayiat verdik’’ diyeceklerdi.

    Karakolun hemen 20 metre kadar ilerisindeki mevziye doğru ilerlerken muhafız,“Komutanım bu asker teröristleri vurmuş, ama nasıl vurmuş bir anlatsın” dedi. Askere baktım. “Anlat oğlum” dedim.“Komutanım. Geceden teröristler bizim mevzinin yanına kadar gelmiş, ama biz görmedik. Gün ışımak üzereyken yoğun roket ve makineli tüfek atışı başladı. Biz üç kişiydik. Biz de ateş etmeye başladık ama bir şey görmüyorduk. Yanımdaki iki arkadaşım şehit olunca etrafımda kim var kim yok görebilmek için beklemeye başladım. Gün ışıdı ve on metre kadar ileriden bir terörist bana seslendi:‘Teslim ol. Apo adına söz veriyorum, sana bir şey olmayacak.’ inanmadım onlara. Beni de şehit edeceklerdi. Biliyordum. Ben de onlara,‘Gelin teslim alın o zaman’ dedim. iki kişi kalktı, bana doğru gelirken ateş ettim ve kendimi kurtardım” dedi. Askere sarıldım. Yoğun bir duygu seli içinde ağlamak istedim ama ağlayamadım. Bir müddet öyle sarılı kaldık. “Aferin oğlum. Arkadaşlarının kanı yerde kalmadı” diyerek yürüdüm. Cansız yatan iki teröristi gördüm. Baktım, baktım ama bir şey göremedim, bir şey düşünemedim…

    Şemdinli’ye döndüğümde herkes beni bekliyor, olay hakkında bilgi istiyordu. Büyük bir coşkuyla karşıladılar. Hepsinin yüzlerinde gerçek bir sevinç parıltısı gördüm ve mutlu oldum. Çatışmayı bütün ilçe duymuş, benim takviye olarak gittiğimi öğrenmiş, benden haber alınamayınca ilçe kaymakamı Ahmet Bey bile öldüğümü düşünmeye başlamış. Konuştuk, anlattım. Bu çatışmada ölü olarak ele geçen teröristler artık onların bizim gibi bir insanoğlu olduğu yolunda kuşku bırakmamıştı çünkü mermiyi yiyen oracıkta ölüyordu.

    1992 Türkiye Almanak ne demiş bu çatışma için tarihe geçen:Almanak Türkiye 199230 Ağustos: iran'dan Türkiye'ye giren yaklaşık 300 PKK'lı terörist, Alan Sınır Karakolu'na saldırdı. Ağır silahlarla saldırıya geçen teröristlere karşı Askerlerimiz karakolu kahramanca savundular. Çevre illerden gelen takviye birlikler sayesinde teröristler püskürtüldü. 4 gün 13 saat (109 saat) süren çatışma sonucunda 10 Er şehit oldu, 43 terörist öldürüldü.

    Tarih de mi yanlış yazılıyor biz de bilmiyorum ki. Sabah beş suları başlayan çatışma saat on ikiyi gösterirken bitmiş çevre illerden falan takviye gelmemişti. On değil on sekiz Mehmetçik şehit olmuştu. Biz yedi kişi gitmiştik, altı döndük. O çok mu çok kalabalık olan dağdakiler gelişlerinin aksine üç beşle geri dönmüştü Müslüman mı müslüman iran’a ve de iran’ın desteğinde üstelik kimi yaralı. Geride bıraktıkları ise bir dağın, bir taşın, bir kayanın altında yatıyordu hareketsiz ve de nefes almadan. Bir gece önce Alan karakolu yüz yirmi askerle pusuya çıkmıştı, şimdi ise yüz iki. Verdiğimiz sayılar, sayı değil bir can. On sekiz can o günkü kahvaltıda yoktu, öğle yemeğine de gelmediler ne de akşam. Biz ise yedi kişi gitmiştik altı döndük. Bir daha hiç göremedim bu on sekiz canı. Gitmişlerdi bir daha dönmemecesine. Acısı hiç eksilmedi yüreğimde.

    Şimdi bir yalnız başıma düşünüyorum da, ne çabuk unuttuk şehitlerimizi, ne çabuk unuttuk da ovadan siyasetten bahsediyor birileri…

    Alan olayı, terörle mücadelede yurt içinde gerçekleşen ilk ve en önemli silahlı çatışmadır. Teröristlerin de karakol saldırılarında en fazla zayiat verdikleri çatışmalardan biridir. Yine teröristlerin kalabalık gruplarla gece iran’dan bölgeye sızarak, gündüz çatışmayı kabul edip imha amaçlı karakola yöneldikleri ilk çatışmadır. Alan olayı hafızalardan silinmeyecek ve hiçbir zaman unutulmayacaktır.

    Bu çatışmadan sonra Alan’a çok gelen giden oldu. Jandarma Genel Komutanlığı olayları incelemek üzere heyet gönderdi. Tek tek erlerle görüştüler. Sonunda, kahramansınız, dediler. Aradan bir yıl geçti. 1993’te PAMUKOĞLU Paşa Tugay Komutanım oldu. Bu olayı benden de dinledi. Meşhur iki Yaka operasyonu sonrasında bu olayı da gerekçe gösterip bana “liyakat madalyası” teklif etti. Teklif kabul edildi. 1994’te Jandarma Genel Komutanlığı Protokol Şube Müdürlüğüne atandım. Madalya ve beratı geldi. Madalya iş yoğunluğundan ötürü, Disiplin Moral Şubede uzun süre kaldı. Ben ise bu madalyayı göğsüme takabilmeyi heyecanla bekliyordum. Sonunda dayanamadım ve Disiplin Moral Şube müdürü binbaşıya;“Arkadaş. Sen görmemiş ol. Ben madalyayı çekmeceden alayım. Senin bir sorumluluğun olmasın” dedim. Zira tören yapmadan madalya verilmiyordu. Madalyayı aldım. Akşam eve gittim. Hanım bir yemek hazırladı. Bir şişe küçük rakı açtım. Oğlum Murat bir konuşma yaptı ve madalyayı göğsüme taktı. işte Alan’ın madalya hatırası da bu...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster