0
devam ediyorum canımın içi bin panpalarım. almanya gibetir demedi demeyin.
üniversitedeki ilk yılımda kalmıştım. okuldan ayağımı kestikten sonra bütün kış malak gibi eve kapandım. geceleri uyuyamama alışkanlığım da o günlerde başladı. öğrenci evinde can hiç sıkılmaz. bilenler bilir. evdeki elemanlardan biri mimarlık, biri kimya müh. liği diğeri de iktisat okuyordu. bunların sınav zamanları acayip mutlu oluyordum çünkü sabahlıyorduk. hele mimarlık okuyan eleman çizim falan yetiştirmeye çalıştığı zaman yapıyorduk kahveleri sabaha kadar geyik çeviriyorduk. arıza bir tip gibi görünsem de tuhaf bir şekilde tutarlı biriyimdir. evdeki elemanlar da bu tutarlılığıma saygı duyuyorlardı. bir anlamda evin reisi gibi bir şeydim. arada atarlanırdım alttan alırlardı. anlayacağınız mutluydum binler. kafa dengi ev arkadaşları. kendi düzenim var, yattığıma karışan yok kalktığıma karışan yok. karnım tok sırtım pek. ama dediğim gibi, ben bir şey arıyordum. geceleri yüreğime oturan bir sızının kaynağını bulmaya çalışıyordum. bulmam gereken bir anlamın varlığını hissediyordum.
kış bitti. mart ayındaydık. aldım elemanları karşıma, dedim ki: " beyler ben yazlığa yerleşip orada inzivaya çekilicem. hakkınızı helal edin." evdeki bütün eşyalarımı bıraktım binlere. yalnız kişisel eşyalarımı alıp yazlığa yerleştim. o sıralar peder by-pass ameliyatı olmuştu. yazlık boştu yani. mart ayından haziran sonuna kadar hayatımın kendime yaklaştığım en güzel 4 ayını geçirdim. 100 er metrelik 2 tane balık ağı aldım. 5 çiftle başladığım güvercin kümesi dağıtırken 15 çiftti. akşam güneş battıktan sonra ağları atıyordum, sabah gün doğmadan topluyordum. bir gün tekir sürüsü denk geliyordu, bir gün istavrit, bir başka gün çift halinde kolum kadar kırlangıç denk geliyordu. bir keresinde üzüm salkımı gibi jumbo karides denk gelmişti. yengeçleri, iskorpitleri ayıklayıp denize fırlatıyordum. meğer o iskorpitin hastası çokmuş, sonradan öğrendim. deliyürek'in kuşçusu gibi akşamları terasa çıkıp kuşları uçuruyor, hava karardığında güvercinleri guguklamaları eşliğinde demlediğim çayı içiyordum. yorgunluktan titreyerek boşalıyordum adeta binler. ağları ayıklamak sabah 7 den öğlen 12'ye kadar sürüyordu. balıkları ayıklayıp, ağları temizleyip dürdükten sonra üzerime çöken o yorgunluğun keyfini tarif edemem size. bazı günler şınorkeli takıp midyeye dalıyordum. bir midye tava yapayım şukuya boğarsınız beni binler. rakı-balık abisi değilim yalnız. öyle kendime rakı sofrası kurmadım hiç. ben kafam hep ayık olsun isterim. içki mayhoşluğuyla hiç avutmadım kendimi. kafa hep açık olmalı benim. yazlık dediğim yer yaz ayları hariç kırsal bir yer. insan gördüğünüz zaman heyecanlandığınız bir yer düşünün işte, öyle bir yer. robinson crusoe'a taş çıkartacak saltanatım bir haziran günü 99 model kırmızı bir polo'nun evin önüne demirlemesiyle son buldu binler.
yoruldum binler. reserve desteklerinizi bekliyorum.
Tümünü Göster