1. 1.
    -1
    @12 yabancı okulları kapatması, kapitülasyon devrini sona erdirmesi ve dediğin patrik haneleri kapatması yada eline almasının tek sebebi "emperyalizmin din, eğitim yada ekonomik yoldan ülkede varlık saglamaması içindi"
    atatürkü atatürk yapan sadece savaşları dğeil, devrimleriydi.
    atatürk aynen kurbağa deneyinde olduğu gibi halka bir anda "saltanatı kaldırcam, halifeliği bitircem, laiklik getircem" deseydi "içerde çıkan isyanlar 10 kat artardı".
    bu yüzden denge politikası kurdu, zaman zaman sosyalistlerle rakı içti, muhafazakarla cami açılışına katıldı, türkçülerle yani jön türk kalıntılarıyla "otak toplantıları" yaptı.
    fakat senin gibi lise tarih dersinden başka bir şey okumamış insanların bu şekilde sanması normaldir.
    bunlarda bütün devrimler bittikten sonra, yani cumhuriyet zihinlere yerleştikten sonra söylediği sözlerdir

    "... din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir (etkili) olduğunu söyleyenler vardır. fakat biz, bizim gözümüz önündeki türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.

    türkler arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne arapların ne de aynı dinde bulunan acemlerin ve ne de mısırlıların vesairenin türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. bilakis, türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. bu pek tabii idi. çünkü muhafazid’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil (üstünde) bir arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu (gidiyordu). bu arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu.

    muhafazid’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe (adamaya) mecburdular. bununla beraber, allah’a kendi milli lisanında değil, allah’ın arap kavmine gönderdiği arapça kitapla ibadet ve münacatta (yalvarmada) bulunacaktı. arapça öğrenmedikçe, allah’a ne dediğini bilemeyecekti.

    bu vaziyet karşısında türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler. başlarına geçebilmiş haris serdarlar, türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan, dini hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler (olarak kullandılar). bir taraftan arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan avrupa’da allah kelimesinin ilâsı (yüceltilmesi) parûlası altında, hıristiyan milletlerini idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler. ne onları ümmet yaptılar, ne onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. mısır’da belirsiz bir adamı halifedir deye yok ettiler, hırkasıdır deye bir palaspareyi (eski püskü), hilafet alameti ve imtiyazı olarak altun sandıklara koydular, halife oldular. gâh şarka, gâh garba veya her tarafa birden saldıra saldıra türk milletini, topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, allaha mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.

    milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaat ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatına kavuşmak telkin eden dini hissi; dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, türk düşmanları olan arap çöllerine gitti. türk vicdanı umumisi, derhal yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle (açıklıkla, ferahlıkla) büyük heyecanlarla çarpıyordu. ne oldu ? türkün milli hissi artık ocağında ateşlenmişti. artık türk, cenneti değil, eski, hakiki büyük türk cedlerinin mukaddes miraslarının, son türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu.

    işte, dinin, din hissinin türk milliyetinde bıraktığı hatıra... "

    kaynak

    prof. dr. afet inan - medeni bilgiler ve mustafa kemal atatürk’ün el yazıları, ttk, ank. 1988
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster