1. 76.
    0
    sabahçılar öğlenciler olurdu. öğlenciler başka gezegenden gelen mültecileri gibiydiler. onları tanımazdık. bayramlarda seyranlarda ya da okul korosunda görürdük. ben sabahçıyken bir öğlenciye aşık olmuştum. "çok zeki" bir arkadaşımın tavsiyesine uyarak, kızın masasının altındaki göze, 'senden çok hoşlanıyorum, lütfen benimle arkadaş ol' yazdığım bir kağıdı hem de buruş buruş ederek bırakmış, altına adımı bile yazmamıştım. ertesi gün gelen yanıt düşündürücüydü: 'ben de senden hoşlanıyorum ama yapamam. seninle arkadaş olamam'. anlam verememiş ağlamıştım. sonra okul çıkışında mandalina yiyerek eve giderken 'öğlenci ekrem' yolumu kesti. bana kızdı ve taşaklarıma diziyle vurdu. mandalina burnumdan akmıştı. bu ilkel tepkiye anlam verememiş, koşarak eve gitmiş, ekreme bildiğim tüm küfürleri -içimden- saydırmıştım. takip eden günlerde ekrem i kızdıracak şeyler yapmamaya özen gösterdim. ama bu sefer de bir coşkun peydah olmuştu. 18 yaşından aşağı gözükmeyen irice bir çocuk olan coşkun sınıfın en tembeliydi. sürekli bana sataşıyor, annemin 'o evde' çalıştığını söylüyordu. bütün iyi niyetimle ona karşı çıksam ve annemin çalışmadığını, ev hanımı olduğunu söylesem de o, acımasızca gülüyor, benimle alay ediyor ve canı çok sıkkın olduğu zamanlarda da gelip kulağıma vuruyordu. takip eden yazın bir günü coşkun'u bir kamyonetin kasasında kendi gibi genç irisi bazı çocuklarla gördüm. hareket halindeki arabadan bana seslendi ve kafama karpuz kabuğu fırlattı. coşkun azılı bir hayduttu. pisin tekiydi. okul açıldığında onu bir daha görmedim. hatta bir daha coşkun'u hiç görmedim. ekrem'iyse yıllar sonra bir tatil beldesinde gördüm ve görmezlikten geldim. ama bu sefer içimden geçirdiğim küfürlerin dağarcığı beni bile şaşırtacak kadar genişti ve hiç kimsenin ne ekrem'i ne de coşkun'u benim andığım gibi andığını sanmam. ilkokul güzeldi. sanırım çevresi kötüydü.
    ···
   tümünü göster