1. 1.
    +3
    Şantiyeler yorucudur. Ben de bu aralar, bir şantiye mimarı olarak, yorgunluktan geceleri tv karşısında uyuyakalıyorum. “Kuzey Güney”den, Hollywood yapımı romantik komedi bir filme geçen sevgilimi, ara ara gözlerimi açarak takip emeye çalışıyorum. Sevgilim, öğlen tatilinde Central Park’ta romantik bir piknik için buluşan aşıklara bakarak “Biz de bir öğlen böyle bir şey yapsak ya!” diyor.
    Gözkapaklarımı açık tutmaya yetmeyen enerjimle, uykuyla uyanıklık arasındaki sisler dünyasından duyuyorum onu…

    Üstünde tiril tiril elbisesi, elinde güzel bir piknik sepetiyle şantiyeye gelen sevgilim gülümseyerek yaklaşıyor bana. Onu gördüğüm için mutluyum fakat bir rahatsızlığım var. Tam olarak ne olduğunu bilmediğim ama iliklerime kadar hissettiğim bir tehlike kol geziyor sanki ortalıkta. Şöyle bir kafamı kaldırınca, etrafta dolaşan yarı çıplak Kıvanç Tatlıtuğ’ları görüyorum. Hiç güven vermeyen bir tanesi sevgilime çapkın çapkın gülümsüyor. Diğeri, babasının Gaziantep’ten gönderdiği baklavaları, kendi baklavalarının üzerine dizmiş “Bir tane almaz mısınız?” diyor. Sevgilimin rejimde olmasıyla bu tehlikeyi atlattığımı düşünürken sevgilim hapşırıyor. Bunun üzerine, çimento torbası taşıyan Kıvanç Tatlıtuğ elindekini yere bırakıp bir mendil uzatıyor ve “Çok sev…” diyor. Tüylerimi diken diken eden bu cümleyle kendime gelip gözlerimi açıyorum.

    “Tamam” diyorum sevgilime, “Yarın köşedeki köftecide buluşalım. Yalnız çantana dikkat et, biliyorsun tekin yerler değil oralar.”
    ···
   tümünü göster