0
ocagın alınması işini Nazım baba, duymuş. tutup idareye bir dilekçe vererek ocagın bize geri verilmesin istedi. bunun üzerine müdür geldi, ocagı alma için Feriköylü'nün kısmına gitti. ama Feriköylü, müdüre ocagı vermedi. birde adamlarına ufak bir isyan çıkarttı. bunun adamları voltaya çıkıp bagırdılar:
"koministlere, Türkiye alehine casusluk yapanlara ocak verilmez."
şu işe bak! bir ocak amak vatan hainligi oluyor. ama işte bu hareketi ile Feriköylü de idam kararını almış oldu.. artık onu kimse kurtaramazdı. ne adamları nede onun kuklası olmus idare..
Nazım baba gidince, bizim koğuşa Bursalı Kasapbaşı Mustafa'nın oglu Şadan ile Trabzon'lu alibey'i vermişlerdi. her ikiside yiğit delikalı insanlardı. Şadan, lisesonda iken cinayet işlemiş cezaevine girmişti. daha koğuşa gelir gelmez kanlarımız birbirine kaynadı. aşagı yukarı akrandıkta.Şadan'da bu işi ögrenince içerledi.
"öldürelim"dedi. "bitirelim bu pisliklerin işini"
diger arkadaslarda aynı karardaydık. ancak silah meselesi çözülmedigi için biraz daha beklemeye karar veridik. gerçi bu arada bizim fitilli ocakta geri gelmişti ama, Feriköylü ocagı almakla bizm raconumuzu bozmuştu. bu hareketi cezasız kalamzdı.
babam, konya'dan beri beni ziyaret etmemişt. bir gün çıkıp geldi. Kasap başı Mustafa'dan on adet koç almış. bunların sekizini ceza evine verdi. ikisinide bizim kogusa. ben babamla görüş yaparken, arkadaslarda koçları parçalamış, kiraladıkları 4 adet fitilli ocakta kavurma yapmaya başlamıslardı. bir yandanda sofrayı düzenliyorlar. keyifleri yerine gelmiş durumda. birbirleri ile sakalasıyorlar, türkü söylüyorlar, zulalardaki içkileride cıkarmışlar, alemin başlaması için benimde görüştengelmemi bekliyorlar. onlar böyle neseli neseli hazırlık yaparken Feriköylü kapıya dikiliyor:
"verin bakalım kiraladıgınız ocakları.hem benden habersiz olarak koç alıyorsunuz, hemde benim opcaklarımda pişiriyorsunuz. birde türkü söylüyorsunuz. benden izn almadan hiç bir seyin olmayacagını hala ögrenemediniz mi?"
Feriköylü silahlı, adamları silahli. yapacak bir şey yok. bizimkiler ses etmiyorlar. bütün ocakları cekip almış, bizmkiler rica eder olmuşlar:
"kavurma yapıyorduk, bari pişsinde ondan sonra al."
"kim dedi size koç kesin diye? banami danııstınız?"
Feriköylü, imralı'da cinayetten yatarken bir sandalla firar etmiş. Bandırma'ya kadar kürekle gelmiş. ordan Balık esire geçmiş orda yaklalanmıştı. idareye yaptıgı tüm pisliklerden pay veriyordu. herşey onundu içerde, esrar, uyuusturucu,fitilli ocaklar hatta berberde tras olmak bile.ben koguşa dönünce olayı ögrendim. etler öylece, kıpkırmız duruyordu.
"eee! vakti zamanı geldi bu işin" dedim."bu köpegi artık bitirmeliyz."
idamlık Koca Mustafa "daha silahımız yok "dedi. kapıda bekleyen hizmetli arkadasa seslendim:
"getir bakalım, babamızın getirdigi pekmez tenekesini."
babam bir tenekede pekmez getirmişt. tenekeyi açtım, içindeki pekmezi kaplara çanaklara döktüm. herkez ne yapıyorum diye merakla bana bakıyordu. boş tenekeyi bir güzel yıkadım. sonra tenekenin dibni ortadan kestim. istavroz gibi bir kegib daha yaptım. tenekenin dibi ksildi ama altında bir dip daha vardı. işte o dibin üstünde beze sarılı bir paket duruyordu. paketi aldım, öptüm başıma koydum.
"işte rabbilaleminin hediyesi ağalar".dedim.
paketin içinde bir belçika 14'lüsü silah, üç adet tığ bibi kama ve şarjörün dışında onbeş adet de mermi çıktı. silahı belime taktım ve bagırdım:
"Feriköylü! Feriköylü! köyünün ecdadını gösterecem sana.."
YENi BÖLÜMMMMMMMMMM
ama idamlık mustafa, hemen işe müdahale etti.
"dur bakalım Abdullah. öyle yagma yok. kim işi bitirecekse kura cekicez. kura kime çıkarsa işi o bitirir.."
"olmaz"dedim."bu iş benim işimdir,o benim aşıma el koymuştur, beni madara etmiştir.bu işi ben bitirecegim."
"hepimizin şahsi işidir bu Abdullah. fark etmez kime çıkarsa kura o bititir işi."
diger arkadaslarda idamlık gibi düşününce, benim yapacak bir seyim kalmadı. hepimizin adını birer kagıda yazıp, kagıtları dürdük ve bir taşın içine koyup karıstırdık..
Trabzonlu ali bey,
"hadi bakalım Abdullah, çek bir kağıt"dedi.
besmele okuyarak,
"rabilalemin bana nasip et."deyip bir kağıt aldım tasın içinden.
ellerim titriyordu heyecandan, bana çıkması için nasıl dua ediyordum. kagıdı açtım:
"tamam"dedim."bana çıktı. rabbilalemin bana nasip etti"
idamlık koca mustafa elime yapıştı. gülüyordu:
"ver bakalım şu kagıdı birde biz görelim Abdullah."
kagıdı aldı okudu:
"Trabzon'lu Alibey!"
ben kıpkırmızı oldum. yaptıgım hileden utandım.ama Alibey benim utanmamın farkında bile degildi.
fırladı kağıdı aldı sevinçle bagırdı:
"şükürler olsun."
Tümünü Göster