1. 1.
    0
    ‘tanrı’nın eli’ adı verilen bir seri katil uzunca süredir cinayetlerini sürdürmektedir. polis ve fbi henüz katille ilgili somut bir ipucu elde edememiştir. derken fbi’a, ‘tanrı’nın eli’ davasıyla ilgili yetkili ajanı görmek isteyen genç bir adam gelir. katilin kim olduğunu bildiğini, çünkü katilin kardeşi olduğunu açıklar. ajan, ilk başta adamın anlattıklarını şüpheyle karşılar. fakat dinledikçe, duyduklarının gerçek olduğuna ikna olmaya başlar.

    düşük bütçesine rağmen sürükleyici ve gerilimli bir film olmayı başarıyor. özellikle beklenti düşük tutularak izlendiğinde daha keyifli olan film, izleyiciyi şaşırtma potansiyeline sahip.

    imdb puanı: 7.3

    --- (bkz: eastern promises) (2007)---

    genç bir hemşire olan anna, küçük yaşta doğum yapan bir kızın doğum esnasında ölmesi üzerine, annesiz kalan yeni doğmuş bebeğin akrabalarını bulmaya karar verir. ölen kızın kişisel eşyaları arasından çıkan günlük elindeki en önemli ipucudur. ancak günlük rusça yazıldığı için bu dili bilen birisinin yardımına ihtiyacı vardır. araştırmalarını sürdürdükçe yolu lüks bir lokanta işleten köklü bir rus ailesiyle kesişir.

    imdb puanı: 7.8

    --- (bkz: taegukgi hwinalrimyeo) (brotherhood of war) (2004)---

    ayakkabı boyacılığı yaparak annesi, nişanlısı, erkek ve kız kardeşinden oluşan ailesini kıt kanaat geçindirmeye çalışan jin-tae lee’nin tek amacı lisede okumakta olan erkek kardeşini üniversiteye gönderebilmektir. bu esnada kuzey kore’nin güney kore’yi işgal etmesiyle savaş patlak verir. sınıra yakın bir bölgede yaşayan aile, daha güvenli olan ülkenin iç kesimlerinde yaşayan akrabalarının yanına gitmek üzere yola çıkarlar. ancak küçük kardeş yolda askere alınır. onu korumak isteyen ağabeyi de orduya katılır.

    güney kore sineması özellikle son 10-15 yılda, hemen her türden gayet başarılı filmler çıkartmakta. “brotherhood of war” da güney kore sineması dendiğinde aklıma gelen ilk filmlerden biri. i·lk bakışta savaş filmi gibi görülse de aynı zamanda dram, aşk ve aksiyonun da yer bulduğu, gerçekçi öyküsü ile son derece başarılı bir yapım. filmin -bence- tek kusuru iki saati aşan süresi. güney kore sinemasına ilgisi olanlara ısrarla tavsiye olunur.

    imdb puanı: 8.1
    (sadace aq ?, 10.01.2012 00:25)
    --- (bkz: source code) (2011)---

    jake gyllenhaal' ın canlandırdığı yüzbaşı stevens karakteri bir tren cdıbına kafasını yaslamış halde dalmışken uyanıyor. karşısında güzel bir çıtır, etrafında tren yolcusu sıradan insanlar. bulunduğu ortam hakkında en ufak fikri yokken zamanı doluyor ve bu seferde bir kapsülün içinde uyanıyor. i·lerleyen dakikalarda yüzbaşı stevens' in görevini tamamlamak için 8 dakikası olduğunu yüzbaşıyla beraber biz izleyiciler de öğreniyoruz. kendisi de bizler de ilk başlarda bunun bir simülasyon mu olduğu fikriyle boğuşurken taşlar yerine oturmaya başlıyor..

    imdb puanı: 7.5

    --- (bkz: green street hooligans) (2005)---

    “futbol asla sadece futbol değildir.”

    harvard’da gazetecilik okuyan matt, mezun olmasına kısa bir süre kala işlemediği bir suç yüzünden okuldan atılır. bir süre her şeyden uzaklaşmak isteyen genç, bir i·ngiliz’le evlenip i·ngiltere’ye yerleşen, son birkaç yıldır göremediği ablasının yanına gider. eniştesinin ateşli bir west ham taraftarı olan erkek kardeşiyle tanışır. i·lk başta istemeden girdiği ve yabancısı olduğu bu ortamda zamanla kendini bulduğunu hisseder. üniversitede asla görüp öğrenemeyeceği deneyimler yaşar.

    her ne kadar futbolla alakalı biri olmasam da filmin çok keyifli olduğunu söyleyebilirim. taraftarı olduğu takımı dünyadaki her şeyden daha önemli bulan; hayatlarındaki yegâne şeyler futbol, içki ve şiddet olan i·ngiliz holiganların dünyasına içeriden bir bakış. farklı bir şeyler izlemek isteyenlere tavsiye ediyorum. “i·yi ama ben futbol sevmem ki” diyenlerin bile beğeneceğini düşündüğüm bir film

    imdb puanı: 7.5

    --- (bkz: 13 assassins) (2010)---

    feodal japonya’da barış dönemi hüküm sürmektedir. ancak shogun doi’nin farklı bir anneden doğma kardeşi lord naritsugu anlamsız şiddet gösterileriyle halka zulmetmektedir. zalim kardeşinin ileride güçlenmesi durumunda ülkedeki huzur ve barış ortdıbının tehlikeye gireceğini fark eden doi, bu tehdidin ortadan kaldırılmasına karar verir. fakat bir lord olan kardeşini açıktan açığa öldürtemeyeceği için çok güvendiği birkaç samuraya bu işi sessiz sedasız halletme görevini verir. böylelikle bu intihar görevi için bir grup seçkin samuray bir araya toplanır. durumdan haberdar olan naritsugu’nun hizmetindeki samuraylar da efendilerini hayatları pahasına savunmak için tedbir alırlar.

    takeshi miike, japon sinemasının en üretken ve en nevi şahsına münhasır yönetmeni. her yıl birkaç film çekmeden duramıyor. kısa sürede film çekiyor oluşu sizi yanıltmasın, filmlerinin çoğu kalburüstü ve sıra dışı yapımlar. örnek vermek gerekirse quentin tarantino’nun da ufak bir rol aldığı, western ve samuray filmi kırması “sukiyaki western django”; zamanla külte dönüşen, sadizmin tavan yaptığı “ichi the killer”; david lynch filmlerini ‘normal’ gösterecek denli tuhaf ‘yakuza’ filmi “gozu”; bir müzikal olan “the happiness of katakuris”; görüp görebileceğiniz en garip filmlerden biri olan, hemen her türlü cinsel sapkınlığın yer aldığı “visitor q”; ürkütücü gerilim filmi “audition”… sanırım yönetmenin sinemasına yabancı olanlar genel bir fikir edinmişlerdir.

    “13 assassins” yönetmenin diğer filmlerine kıyasla ‘normal’ diye tabir olunabilecek bir film. abartıya kaçmayan, eli yüzü düzgün, gerçekçi bir samuray filmi izlemek isteyenlere öneriyorum.

    imdb puanı: 7.7

    --- (bkz: [rec]) (2007)---

    film başladığında 1 saat 15 dakika olduğunu görünce niye bu kadar kısa? diye düşünmüştüm. meğer gerçek zamanlı gittiği içinmiş. kurgusu harikalar yaratıyor olmasa da gerçek zamanlı akan bir konu için ortalamanın üzerinde.

    yerel bir tv kanalından büyük balığı yakalayıp kurtulma duygusunu kameraya her hareketiyle veren esas hatun angela, hem başlardaki sempatik hareketleriyle hem de ilerleyen dakikalardaki cinnet anlarıyla gayet iyi.

    filmin içerisinde müzik ya da gerilim efekti hiç duymadım diyebilirim. dayatma bir germe yok yani. avrupa yakası' ndan sırf kahkaha efekti yüzünden tiksinmiş tonla insan olduğunu düşünürsek, gereksiz efekt kullanımı kaka bir şeydir diyebilriiz.

    bu detayların dışındakilere pek değinemiyorum. zombi filmi olduğunu sırf merak edip imdb linkine tıklayanlar bile göreceklerdir zaten. zombie makyajları kıvamında.

    filmi izledikten sonra okuduklarıma göre bazı sahnelerdeki olan olaylarda oyuncuların bile haberi yokmuş. nasıl exorcist' de william friedkin, setin bir yerinde silahla ateş edip oyuncuların aklını alıyor - merdivenlerden yuvarlanan anne karakteri kemiklerini kırdığında yüzündeki gerçek acıyı kaydediyor - duman vermek yerine kızın odasını soğutucularla soğutup, milleti tir tir titretiyorsa
    burada da yönetmen benzer yöntemlere başvurmuş.

    saçma sapan filmlere korku - gerilim deyip, insanları pazarlamayla korkutmaya çalışan birçok yakın dönem filmine göre gayet iyi, izleyin derim...

    imdb puanı: 7.6
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster