1. 1.
    +1 -1
    "Fakat şimdi sormuyorsun, servetim ne kadar!.. Geberttiğim 3 kocakarının elmasları, kuyuya yolladığım Müslümanlar'ın banknotları fena bir yekûn değil... Fakat bu ganimet hiçtir, Mihail, hiç!.. Yanımdaki 9 metresin her birine IRZLARINA TECAVÜZ ETMEMEK şartıyla aramızda bir mukavele var. Fakat karşımızda çırılçıplak oynayacaklar, raksedecekler, bize içki dağıtacaklar! Buna mukabil bütün mücevherlerini ve elbiselerini teberru(!) ettiler. Evlerine gittik. En gizli yerlere gömdükleri servetlerini çıkarıp bize teslim ettiler!"

    - "Bütün mallarını aldığımıza kanaat getirdikten sonra, muahedeyi parçaladık. Ahdi bozduk! Böyle mahkûm ve esir adamlara verilen sözün kıymeti olur mu?"

    - "Avrupa siyasetçileri hakikaten çok güzel bir kaide koymuşlar: Kuvvet, hakka üstündür!"

    - "Bilirsin, ben Atina'dan diploma alarak YANYA'daki eniştemin yanına geldiğim zaman, çok züğürt idim. Bakkallık eden eniştem, HASAN BEY isminde şişman bir Türk beyine beni takdim ettiği zaman, bir saat içinde herifi kandırdım. Haftasında eczane açıldı!.. HASAN BEY bütün zengin aileleri bana getirdi."

    - "Asıl anlatmak istediğim meseleye geldim. Bunun en küçük kızı o kadar dilber, o kadar sevimli idi ki, bizim Atına'nın güzellerinden (Venüs) olabilirdi. Her gün toplar patlarken bunların konaklarına gider, teselli verirdim. YANYA düştüğü gün, bunları da öbürleri gibi kandırarak evime getirmiştim... "

    - "Bir akşam ihtiyar HASAN BEY sancılandı. Hemen eczaneye koştum. Bir bardak süte AKSELMEN eriterek üstüne bir kaç damla NÂNE RUHU koydum. ihtiyarı, bir daha duymamak üzere sancıdan kurtardım!.."

    - "(HASAN BEY'in) iki genç hizmetçi kızlarını, tanıdığım bir Yunan çavuşuna hediye ettim. Yalnız Hanım'la, Büyük Hanım kaldı. Büyük Hanım gayet ihtiyar olduğu için bana zahmet vermedi. Boğazını mendil ile sıktım. Gözleri fırladı, dili sarktı. (Devamlı) elinde tuttuğu çekmeceyi bıraktı."

    - "Hanım'ı cennete yollamak pek kolay olmadı. Gece boğazlamak istedim. Meğer uyumuyor, küçük kızı NiHAL ile titreyerek sabaha kadar otruuyorlarmış. Zehirlemeye teşebbüs ettim, farkına vardı. (Endişeden) Kahve tiryakisi kesildi."

    - "Küçük bir ispirto ocağına eter doldurdum, Kahve pişirmeye uğraşırken benzin tutuştu. Sevgilim NiHAL, çılgın bir halde annesinin üzerine atılacağı zaman kavradım, menettim. Kucağımda bağıra bağıra bayılıncaya kadar annesinin yanmasını seyretti!"

    - "Fakat bir türlü bana teslim olmuyordu!.. Şiddet kullandım, olmadı. Ölümle tehdit ettim, korkmadı. Elbiselerini parça parça ettim, Artık karşımda çıplak bir Venüs gibi duruyordu. Yalnız yine elleriyle göbeğinin altını örtüyordu. Kollarını büktüm, beni ısırmaya başladı! O hiddetle hançeri sol bileğine sapladım. Bir kolu tutmaz oldu. Fakat öbür avucuyla gene avret yerini örtüyordu. Bu defa ikinci kolunu da sakatlamak mecburiyetinde kaldım. Bacaklarını kuvvetle birbirine sardı. Bacaklarının da damarlarını kestim. Ben bile kuvvetten düşmüştüm. Nihayet teslim oldu!.. Yunanlar dünyayı fethetseydi, bu kadar zevk hissetmezdim. Ne var ki, ben visâle nâil olurken, o ruhunu çoktan teslim etmişti. Doğrusu pişman oldum... O dilber perinin tombul memelerini keserek eczalı bir şişeye koydum. Saklıyorum." (Türk Kaatilleri ve Yunanlar, istanbul Matbaa-ı âmire , 1332/1916)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster