1. 126.
    0
    1. Hava güneşli, asfalt bir yoldan; ağaçlıklı bir yoldan yürüyorum, bir kaç tane çöp tenekesi görüyorum, (konteyner ve gri) cır cır böceklerinin ve yer yer de kuşların seslerini duyuyorum. Mangal yaktığını düşündüğüm insanlar var etrafta, duman ya da koku duymuyorum sadece kadın ve çocukların bağırışları, gülüşmeleri. Kafamı kaldırıp güneşe bakmak istiyorum fakat sallanan yaprakların arasından sızan ışıltıları görebiliyorum, gök yüzü ağaç yaprakları ile saklı sanki, Yalnız olduğumu düşünmedğim için üstümü çıkartamayıorum sadece ayakkabılarımı çıkartıyorum, yolda ağaç köklerinden dolayı irili ufaklı kabarmalar ve asfaltta yarılmalar olmuş, çam yaprakları batıyor ayağıma, bir cam parçası çok derin olmayacak şekilde ayağımı çiziyor, ayakkabılarımı giyiyorum. yolun sonu hiç görünmüyor, sağa, sola bazen de yukarı doğru meyille devam ediyor yol fakat kesinlikle dümdüz ilerisi görünmüyor.
    2. Asfalt yarığı içerisinde biraz kumlu bir su, yoldan aldığım bir çam yaprağını suyun üzerinde dolandırıyorum, titreşimleri izliyorum, sonra aldığım bir dal parçası ile dahga sert hızlıca karıştırıyorum, dibine kadar sokuyorum dalı, dipten balçıkla birlikte karıştırıyorum, suda kabarcıklar oluşuyor, sonra dal ile sertçe vuruyorum suya, şlap şlap, hatta üstüme başıma bile geliyor sular, ağzıma giriyor tükürüyorum.
    3. Bir kahve fincanı görüyorum. türk motifleri olan; mavi-turkuvaz motifler ve bir kaç kırmızı nokta var. içinde topaklanmış toprak veya kahveler var, hani çamur kurur ya o cinsten, yarısına kadar filan dolu hani, içerisindeki toprağı alıp elimle öveleyerek yürüyorum, sıkılıp fincanı atıyorum, ellerimi birbirine vurarak temizliyorum, tozun duman şeklinde elimden uzaklaşmasını keyifle izliyorum.
    4. Bronz, büyükçe eski bir sandık anahtarı, tutma yerleri delikli işlemeli, alıp, olabildiğince uzağa fırlatıyorum.
    5. Korkuyorum, sonra ayıya doğru hızla koşmaya başlıyorum. durmuyor üstüme öğürerek geliyor, tam yakalayacağı sırada sağa doğru manevra yaparak yanından geçiyorum. geldiği yöne doğru koşmaya devam ediyorum, ayının öğürmelerinden felaket korkuyorum aklımdan ölümü geçiriyorum, sesler kesiliyor. Yorgunluktan nefesim kesilmiş durumda, yere uzanıyorum gökyüzünü seyrediyorum. Midem bulanıyor hatta biraz kusuyorum.
    6. duvar çıkıyor, duvarın etrafından gitmeye çalışıyorum, ucu bucağı gözükmüyor. Bir bekçi ya da güvenlik gibi birilerini arıyorum fakat bulamıyorum, pes ettiğim sırada duvarın üzerine çıkıyorum, dikenli teller olduğu için içeri giremiyorum, aşağıda zebra ve deve görüyorum önce sonra az ileride bir aslan olduğunu farkediyorum. Burası kesinlikle bir hayvanat bahçesi değil. Bu hayvanlar küçük tepesi açık kafeslerin içerisinde. Önlerinde tenekeden bir su kabı var. aslanın önünde ise bir parça kuzu yada inek budu. hayvanları büyük bir keyifle izliyorum.bir süre sonra sıkılıp iniyorum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster