1. 1.
    0
    Gül, Pembe Panter resimli sıcak kahve fincanını küçük bir çocuk gibi iki eliyle kavrayarak dudaklarına zütürdü. Önünde durduğu geniş kemerli salon penceresi yapraklarını dökmüş ağaçlarla çevrili toprak yola bakıyordu. Çıplak ağaçlar salonun içinde gibilerdi…Genç kadın, başındaki havluyu düzeltti ve yanındaki koltuğa çöküp, dolu dolu gözlerini arkadaşına dikti.
    -- Ne zaman bu hale geldik, anlamadım ki. Ne zaman, nasıl kaybettik her şeyi? Sabah uyanıyorum, midem bulanıyor. Resimlerimize bakamıyorum.
    Diğer kadın, yattığı yerde yüzünü kapattı elleriyle.
    -- Ayy... içim daraldı güzelim, sus noolur!. Ya da ben gideyim, sen havagazını aç.
    -- Uzun zamandır birlikte hiçbir şey yapmıyoruz. Ama hiçbir şey… Aynı evde yaşıyor, değişik zamanlarda aynı koltuklarda oturuyoruz, o kadar… Biz her yere birlikte giderdik. Çarşıya, arkadaşlara, sinemaya, işe, parka, annemlere.
    -- işte doğal sonuç!
    -- Sana göre değil tabi, böyle bir ilişki.
    -- Böyle bir ilişki çatal bıçak setine göre güzelim. Ne o öyle!. Biriniz ayrılırsa, takım mı bozulur?
    -- Takım bozuldu işte. Eve üç günde bir geliyor. Aslında benim çekip gitmem lazım burdan.
    -- Film icabı tabi. Dünyada gitmezsin sen. Ona haftayı geçirmesi için iki çeşit et yemeği, bir de zeytinyağlı fasülye yapıp, annenin evinde seni almasını beklersin.
    Arkadaşının sitemli bakışları üzerine " Bırak bunları Gül ! ” diye bağırdı, yattığı kanepede doğrularak…
    -- Sen kendin için bir karar ver önce. Bu evde çok emeğin var. Gitmek istiyorsa, alsın o astragan yakalı komik paltolarını çeksin gitsin… Biraz kendini düşünmeyi öğren, sana ait şeylere sahip çık.
    -- Ne diyorsun ya! Eşyalardan mı söz ediyorsun ? Umurumda değil ki Su!..
    -- O, eşyaların sözünü etmedi mi?..Ben öyle hatırlıyorum.
    Gül başını önüne eğdi. Kahvenin dumanı sıcacık dolaştı yüzünde.
    -- Dedi valla! Her şeyi ikiye bölelim dedi bana. Baktım öyle yüzüne... Mutfak takımları geldi gözümün önüne. Ne saçma... Neleri ikiye böleceğiz? Ağzına doladı bir ara bunu... Hastalandı… Bu, hastalık gibi bir şey herhalde… Daima, kendisine haksızlık edildiğini düşünüyor.
    -- Ne meymenetsiz herifle evlenmişsin be kızım!.. Herif para içinde yüzüyor, karı yüzünden karı boşuyor, evin eşyasını da ikiye bölecek ha ? Bana bunu telefonda söylediğinde kulaklarıma inanamamıştım. Sen ona şeyi söylesene. Bir laf vardır. Hem canım cennette, hem şeyim Selanik’te olmaz derler.
    Gül, parmağındaki kalın alyansa bakarak iç geçirdi..
    -- Onu hala seviyorum Su. Beni sinirlendirmek için yapıyor bunları, bi nedenle bana kızgın olmalı...
    -- Kandırma kendini kızım. Paylaşmayı hiç bilmiyor bu adam. Servetini gözümüzün önüne bile getiremeyiz. Bir düşünsene ... Senden her şeyi esirgiyor...
    -- Neyse... Keselim artık şu eşya muhabbetini !..
    -- Eşyasız kalırsan, görürsün umursamamayı. Bir şeylerin yokluğunu çekmeyi unuttun tabii. Bu evlilik seni hem tembelleştirdi, hem de köreltti.
    -- Anlamıyorsun. Şimdi buzdolabını, çamaşır makinesini, kevgiri düşünemem! Ben, adam eve gelene kadar gözümü kapıdan ayıramıyorum, sen eşyadan söz ediyorsun.
    -- Tamam güzelim, boşver. Tereyağını tel dolapta saklarsın… huur çocuğu seni işinden gücünden çıkarmak için günde on sekiz takla atıyordu önünde. Hatırlıyor musun? Sevmez göze çarpan kadınları... Ne oldu? Yedi yıldır yatak topluyosun. Her taku o mu kazanmış oldu şimdi ? Sen düşünme tavayı, kevgiri. Romantik ol. Kocan kızlarla fink atarken, sen mutlu günlerinizi düşün. Sonra, kirlilerini getirirsin, bende yıkarız. işe girersin, ilk seneki bütün maaşın eşya taksitlerine, yeni evin kirasına falan gider. O sırada başka bi salak herif daha bulur, mutlu sonun nihayet geldiğine inanırsın...
    -- Necmi'nin hayatında başka biri yok. Olsa söyler.
    -- tak söyler!
    -- Ayrılmak istemesinin nedeni bize ait sorunlar. Anlaşamadığımızı, pek bir şey paylaşamadığımızı düşünüyor.
    -- Şimdi mi anladı, anlaşamadığınızı ? Herif yedi yıl birlikte olduğu karısına bakıp, ‘seni hiç gözüm tutmadı’ diyor. Uyuma artık ne olur... Kaç tane vukuatı oldu bugüne kadar... Yok iş yemeğiydi, yok bilmem neydi... Her taka inanıyorsun...
    -- Ne zaman susarsın sen ?
    -- Hemen. Sinirden tansiyonum düştü çünkü. Nerdeydi şu kahve !
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster