1. 176.
    0
    akşama dogru hazırlandı.
    dışarı çıktık, mavi bir ford focusun açtı kapısını, bu ne dedim
    annemin arabası bende kalacak artık dedi... insanların bir arabaya sahip olmak için
    kredi çekip bogazlarından kıstıgı bir dünyada, ne kadarda bedava bir hayattı
    gittigimiz restorant ancak tefecilerin yada pekekentlerin gidebilecegi
    bir yerdi
    oturduk masaya adını bilmediğim yemekler, hatta söyleyemediğim
    yemek yerken şarap geldi şu pahalı olanlardan
    şarapları açtırıyordu, garson açtıgı şarabın tıpasını bana koklatıyordu
    sanki al zütüne sok dermiş ğibi
    birde peynir istedi bir kaç şarap açtırıp tadını begenmeyip geri ğönderdi
    -ne yapıyorsun sen dedim
    -o sahildeki içtiğimiz şarabın tadını arıyorum dedi
    -nazlı o şarap güzel falan degildi onu begenmen tamamen ortamdandı dedim
    öyle deyince burunello diye bir şarapta karar kıldı
    şarabın içimi o kadar yumuşaktıki içerken etrafa baktım
    retorantın kaısında en pahalı jipler,yan masada duran daha çocuk yaşataki binte laptopla oynuyor
    o zamanlar laptop pahalı bir aletti
    ülkede köylüler üzerlerine giyecek dogru dürüst bir kıyafet bulamazken
    paçavralar içinde gezerken, açlıktan nefesleri kokarken
    bu muallaklerin yaşadıgı hayata bak...
    yanımızda da canlı müzik çalıyor
    müziğin reddedilemez
    bir yanı vardır benim için, müzik gelecegin kendisidir
    masalarda oturan insanlar bol para kazanan, serbest meslek sahibi
    ciddi insanlardı gorsonlar onlara hizmette kusur etmiyorlardı
    memleketim aklıma geldi şimdi daglardaki karlar erimeye başlamış bahar gelmiştir diye hayal ettim
    yanda oturan kadın fransız romanlarındaki ğibiydi
    buradan eve gidince olacakları biliyordum
    nazlı yine aglayacak sonra boynuma sarılı beni öpücüklere bogacaktı
    başka çaresi yoktu
    bana bakıyordu sanki ğözleriyle beni soyuyordu
    -insan sevdiğini böyle aşşalık bir yere getirir mi
    küçük düşürürmü dedim
    dilini çıkardı salak
    ben dindar biri degilim ibadet etmem ama güzel müzikler dinlerim
    müşterilerden biri piano çalmak istedi ve pianonun başına geçip
    çalmaya başladı, yanındada galiba karısı olan insancık şarkı söylüyor ingilizce
    sözleri benim anladıgım kadarıyla şöyleydi
    +ruhum tanrıyı yücelt
    +tanrıda bizi yüceltsin
    +aglayanlara yas, tutanlara yardım edelim
    +ayaklar altında sürünenler mutludur aslında
    +önlerinde bir ömür uzanıyor... gibi bir şarkı
    igrendim bu insanlardan kendi zütlerinden başka bir şey düşünmeyen insanlar
    kendilerini bunu söyleyerek tatmin ediyorlardı
    tıpkı pasif solcuların bella ciao dinleyerek kendilerini tatmin ettiği gibi
    restorantın duvarında goya nın hani meşhur fener önünde kuşuna dizilen adam lı kopya tabloosu var
    hafif gölğeli bir yerde duruyor, onu görünce tüylerim diken diken oldu
    bu tabloyu gören bir insanın iştahı kaçar ruh hastaları bunu duvara asmış...
    herkes halinden memnundu ben hariç
    canım sıkılmaya başladı
    -sen benim kalbimi kırdın dedi(senin kalbini gibeyim)
    -sende benim kalbimi kırdın bir böcegi dünyanın en aptal insanı bile ezip öldüre bilir
    ama bütün insanlık bir araya gelse bir böcegi canlandıramaz kalbin kırıldıysa bunu tamir demem
    iyi yanı sende benimkini kırdın ödeştik artık kapat bu konuyu dedim
    ve lafı agzına geri soktum...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster