1. 1.
    0
    Metrobüs'teyim. Eve gidiyordum. Kalabalıktı, çünkü Metrobüs Edirnekapı istasyonu’nu geçmişti. Hep geçerdi ve hep de kalabalık olurdu. Neden kalabalık olduğuna dair de bir fikrim de yoktu. Aslına bakarsanız çok da önemsemiyordum. Metrobüs Zeytinburnu'nu geçmişti işte ve Bahçelievler'e geliyordu. inecektim. Önemli olan buydu. Sağ elimi Burak’a uzatıp, “Görüşmek üzere, iyi davran kendine.” dedim, gülümseyerek. Gerçek bir gülümsemeydi, evet. Ancak gerçek dostlar gerçek bir gülümsemeyi hak edebilirdi; arkadaşlar, kadınlar, ya da dünyanın geri kalanı değil. Sadece gerçek dostlar. En azından o günlerde öyle düşünüyordum. Metrobüs Bahçelievler istasyonu’nda durdu ve ben indim. Hava kararmıştı ve soğuktu. Ellerimi üşütebilecek kadar soğuktu ve bu gerçekten de soğuk olduğu anldıbına gelirdi. “Her neyse.” dedim içimden, neye dediğime dair bir fikrim olmadan ve yürümeye başladım. Eve gidiyordum; bana bıraksanız o an ev dışında her yere gidebilirdim, ama eve gidiyordum işte, bilirsiniz. On iki, on üç dakikalık bir mesafeydi. Yürürken birçok şey düşünebileceğiniz ve yol bittiğinde düşündüğünüz her şeyi bir çırpıda unutabileceğiniz, ne kısa, ne de uzun bir mesafeydi. Öylesine bir mesafeydi işte ve ben yürümeliydim. Yürüdüm.

    şuku vermesende olur panpa
    ···
   tümünü göster