1. 1.
    +1
    (bkz: nasıl zengin olduğumu anlatıyorum beyler)
    ama bir inci sözlük moderatörüde yuttuğu için sinirlenmiş olsa gerek silmiş 1. entry mi. sayfaları ilerledikçe bu nickle yazılan hikayeyi görecekiniz. edit olarakta yazacağım zaten bu başlık altına...
    hikaye:
    evet dostlarım.ben 1986 yılının taktan bir nisan günü doğdum istanbulda. ailemin durumu o kadar kötüydü ki hastane masraflarını ödemek için bile borç almışlar sağdan soldan. düşe kalka büyüdüm, eğitim hayatım boyunca hep birilerinin yanında işlere girdim. dönerci, giyim mağazasında satış elemanlığı, pazarcılık, bigiblet tamirciliği, elektrikçilik ve daha aklıma bile gelmeyen bir çok alanda çalıştım.ve bu meslekleri altın bilezik misali kollarıma taktım.
    lise 3 e geçtiğimin yazında şilede şezlong işine girmiştim. uzun yıllar çalıştığım paralarla ancak 10 tane şezlong yeri alabilmiştim. hergün sabah 6da kalkıp gece 11 e kadar çalışırdım. plajdaki tuvaletin arkasında bulunan yırtık pırtık çekyatta yatardım.o çekyatın kokusunu hala unutmam. iğrençti:ama benim yükselişimin ilk basamağıydı.
    şezlong işi bana çok iyi para kazandırıyordu.9 yaşımdan beri kazandığım parayı. neredeyse 1 ayda kazanmıştım. temmuz ayı olduğunda ise elimde 27 şezlong cebimde ise şimdinin parasıyla 2 bin lira kadar vardı.tek başıma çalışıyordum. plajdaki büfe ile de anlaşıp içki ve patates kızartması gibi kolay yiyeceklerde vermeye başlamıştım.27 şezlongdan daha fazla almama izin vermediler. eğer izin verselerdi bir anda parlayacaktım... yine köpek gibi çalıştığım bir gün, şezlongların 6 sını dolduran bir aile geldi plaja. apış aralarım o kadar pişmişti ki oturdukları anda fırlamamla acıdan paytaklaşmam bir oldu. ailenin babası eliyle çabuk çabuk gibi bir işaret yaptı. bende daha hızlı adımlarla hemen yanlarına gittim. hadi getir oğlum hemen soğuk birşeyler dedi. hemen dedim döndüm o sırada hop hop dedi.
    evet dedim döndüm. kısık bir sesle "yakmışsın takımları" dedi. anlamadım diye cevap verdim. pişik olmuşsun halinden belli dedi. kafamı hemde nasıl der gibi salladım. adam biraz kiloluydu. bende yazları hep böyle olurum dedi. eşinden yavaşça merhemini istedi ve bana uzattı. gerek yok efendim filan dememe rağmen yok al bunu dedi. aldım teşekkür ettim siparişlerini getirip içeriye gittim. merhemi sürüp daha düzgün bir şekilde plajı temizlemeye başladım. adam bana bakıp bakıp eşine birşeyler diyordu. dikkatimi çekmişti ama pek ilgilenmemeye çalışıyordum. akşam olduğunda ise bitkin düşmüştüm. adam çocuklarını ve eşini alıp yanıma doğru yürüdü.biz gidiyoruz evlat dedi.iyi akşamlar efendim yine beklerim dedim. beklerim mi? dedi. evet dedim.sen buranın çalışanı değil misin diye sordu. bende olanı biteni anlattım.10 şezlongla başladığımı 1 ayda ise 27 şezlongla işi büyüttüğümü ama buna rağmen işe yakın olmak için plajda uyuduğumu anlattım. adam şaşırmıştı. kadın biraz duygusaldı hemen gözleri dolmuştu. adam cüzdanını çıkardı ve:"senin gibi bir adama bahşiş verilmez evlat al bu kartım.ben antalyada, denize 0 güzel bir işletme yeri sahibiyim. eğer şilede ağustosta sezon bittiğinde bu işlere devam etmek istersen bana ulaş dedi.
    heyecanlanmıştım. antalyadan iş teklifi almıştım ve henüz 17 yaşındaydım.bir yandan yalnız başıma oralara gitmek gözümü korkuturken bir yandan da neredeyse aralık ayına kadar sezonun sürdüğünü kendi kendime mırıldanıp duruyordum. şileyi bilen bilir. ağustos'un 20sinden sonra boşalmaya tenhalaşmaya başlar.bu sırada cebimde 15 bin kadar birikmiş liram vardı ve sezonun bittiğini düşündüğüm gün biletimi alarak antalyaya gittim.o kadar hevesliydim ki;adamı yolda mola verdiğimiz esnada aramıştım. bana adresi verdi ve antalyaya indiğimde hemen kaş a doğru yola çıktım. adam beni kapıda karşılamıştı. sanki akrabasıydım ve ilgilenme isteği taşıyordu her tarafından. beni arkadaşının müdürü olduğu liseye formaliteden yazdırdı. sadece sınavlara giderek geçebileceğimi fısıldadı kulağıma. ailemi arayarak içlerini rahatlattı. veee benim şansıma 2003-2004 yılı antalyası akıllı olana para basmaktaydı...
    adamın mekanı mütevazi bir işletme olmasına rağmen oldukça güzeldi. önünden geçenler şüphe duymadan tatillerini burada sürdürmek için girebilirdi. bana doğal olarak plajın işletme işini verdi. hiç bir kural anlatmıyorum, kendine göre işlet burayı dedi. şilede günde yaklaşık 200 lira kazanıyordum. bunun içinde şezlong kirası büfeye verilen paralarda vardı. yani bana kalan yaklaşık 50 100 lira arası birşeydi. işletme sahibi bana şimdilik günde 100 lira vereceğini ama diğer sezonun başında yani 2004 nisandan itibaren 200 liraya çıkaracağını söyledi.100 liranın yanında bahşişlerde cebasıydı. deli gibi çalışmaktaydım. sabah 8 akşam 8 plajda duruyordum.8'den 2ye kadar ise kıyadaki bir barda barmenlik yapan arkadaşım faruk a yardım ediyordum. faruk benim patronun uzaktan akrabasıydı.o vesileyle tanışmıştık. gayet iyi anlaşıyorduk. bardan kız kaldırıp bazen onun eve atıp bazense direk plajda sex yapıyorduk. geceleri barda garsonluktan aşağı yukarı 30 40 lira kaldırıyordum. çok olmasada keseme katkısı gözle görünecek kadar fazlaydı. aralık ayı geldiğinde kenarda şiledeki 15 bin lirayla birlikte toplam 35 bin lira param vardı.
    2004 yılı sezonu başladığında artık lisem bitmiş. işi iyice kavramış, kaşta gerekli ortamı yapmıştım. bütün bir yaz boyunca aynı tempoda çalıştım. akşamları ciddi ciddi barda çalışıyor, gündüzleri ise plajda bir işletmeci gibi takılıyordum.2 işin bana yaklaşık geliri günde 250 liraydı. bunun yanı sıra farukun arkadaşlarıyla arada balığa çıkıyor ufak tefekte ordan kazanç sağlıyordum kendime.2005 yılının nisan ayında kenarımda 60 bin kadar para vardı.2002 model opel astram ise cabasıydı.2005 yılı benim artık tamamen aklımı başıma aldığım ve ayağa kalkmamı sağlayan yıl olacaktı...
    faruk benim gibi küçük yaştan beri çalışan bir gençti.84'lü konuşmayı iyi bilen, atılgan, çalışkan biriydi. barda çalışmaktan sıkıldığını bana söyler dururdu.2005 yılının şubat ayında faruk ile beraber güzel bir dükkan bulup cafe-bar açma fikri oluştu kafamızda. bunu hemen benim patrona söyledik. müsade almakla kalmayıp her türlü desteği vereceğini, kaş ı elinde tutan mafyayla bile konuşup işimizi rahatlatacağının garantisini vermişti. farukun kenarında yaklaşık 50 bin lira vardı.ve bendede bulunan parayla çok güzel bir dükkan açıp parayı yakın zamanda katlayabileceğimiz fikri içimizi kıpır kıpır ediyordu. kaşın güzel bir yerinde patronun arkadaşının mekanını düzgün bir paraya kiraladıktan sonra eski gazete temalı güzel bir cafe oluşturduk. faruk ile gece gündüz çalışarak cafeyi nisan ayına yetiştirmeye çalışıyorduk.
    cafeyi açmıştık. 1.ayımızda 7/24 açık olmak için belediyeden izin almamız gerekmişti. insanlar gündüzden masa rezerve etmeye başlamışlardı. artık koskoca sezonda kazandığım parayı 1 ayda, hatta 15 günde kazanıyordum. temmuz ayı geldiğinde iş o kadar büyümüştü ki,6 tane çalışanımız vardı.ama bunlar zengin olmamı sağlayacak kadar yeterli değillerdi.
    tarih 2007 olmuştu. kaşta bir dükkanda daha açarak işleri iyice büyütmüştük. faruk bir dükkanda ben ise diğerinde duruyordum. deli gibi para basıyorduk. tuvalete gidecek vaktimiz yoktu. bankada toplam 250 bin lira kadar param vardı.(bu zamanın parası ile... )herşey bir yana hala birşeyler yapmam gerektiğini hissediyordum. farukla beraber toplam birikmişimiz yaklaşık 400 bin liraydı ve bu parayla neler yapılabileceğini tartışıp duruyorduk.o müteahhitlik işine girelim diyordu.ben ise araba galerileri açamakta diretiyordum. faruk sonunda babasından kalan arazisinin değerleneceği konusunda beni ikna etti ve 2008 sonunda 24 dairelik ilk apartmanımızı dikmiştik.
    evler satıldıkça artık para içinde yüzmenin ne demek olduğunu anlamaya başlamıştık. müteahhitlik bürosu açarak başına istanbuldan getirttiğim babamı oturttum.bu sırada cafe işleride hızla ilerlemekteydi. 3.cafeyi açmış artık kaşın eğlence ve konaklama sektörüne hakim olmuştuk. yıl 2010 olduğunda kaşın farklı yerlerinde 4 tane binamız 1 tane müteahhitlik büromuz ve 3 tanede cafemiz vardı.
    ···
   tümünü göster