Tanrı'nın Günlüğü (Buda Şeytanın--
http://inci.sozlukspot.com/e/79515603/ )
Sevgili günlük,
Günlük tutmaya başladığımdan beri bu herhalde 76 bin katrilyoncu cilt oldu, yeni bir sayfa açtığım. Ama ne yazık ki hala değişen bir şey yok boş boş oturuyorum öyle. Çok gibICI çoook.
Sevgili günlük,
Bu gün de bir şey yapmadım.
Sevgili günlük,
Bu gün de bir şey yapmadım. Dehşet gibILIYORUM
Sevgili günlük,
Bu gün aklıma inanılmaz bir fikir geldi. Niye şimdiye kadar düşünmemişim ki.. Kendi kendime çok kızdım. inanırımsın, sonsuz zamandan beri karanlıkta boş boş oturuyordum. Birden kafamda bir ışık yandı. Dedim ki kendi kendime: “Ulan ben niye karanlıkta oturuyorum ki?”
Işık olsun dedim, her yer aydınlandı. Böyle daha güzel..
Sevgili günlük,
Her taraf aydınlık ama ben hala gibILIYORUM, ne yapsam ki. Bir şey daha yaratsam... Ama ne?
Sevgili günlük,
Işığın faydaları işte, aklıma bir bir fikirler geliyor. Bu gün sıkıntıdan patlamak üzereyken dedim ki kendi kendime: “Ulan ben niye patlıyorum ki, ortamı patlatayım”, sonra “PATLA” dedim, büyük bir patlama oldu, her taraf madde doldu. ilginç bir durum, ışıl ışıl toplar, koca koca taşlar filan fışkırdı bir anda.
Sevgili günlük,
Son bir haftadır yarattığım maddeleri çeki düzene sokmakla meşguldüm onun için yazamadım sana. Ama zahmete deydi doğrusu, minik minik gezegenleri yıldızların etrafında döndürdüm, kara delikler filan yarattım. Sonra geçtim karşısına seyrettim. Bütün sıkıntımı alıyor inanır mısın.
Sevgili günlük,
Kainatı seyrederken (yarattığım şeye bu ismi taktım) müthiş bir ilham geldi bana. Bu gazla süper bir mekan daha yarattım. Her yarattığım şeye bir isim buluyorum, baya oyalıyor bu iş beni. Yeni yarattığım mekana “Cennet” dedim. Bu yeni cennetim yemyeşil bir yer, her tarafına süs olsun diye akan sıvılar koydum (dere diyorum ben bunlara) Bu sıvılardan birisini de kafa yapıcı bir madde ile doldurdum. Adını Kevser koydum. Çok güzel oldu çok. Bakmaya doyamıyorum.
Sevgili günlük,
Cennet bile boş olunca gibIYOR valla. Bu nedenle bir sürü şey daha yarattım, ışık kullandım bunları yaratırken. Kanatları filan var, işleri güçleri bana tapınmak. He he he. Ben ne zaman ortalıkta dolansam yerlere kadar eğiliyorlar garipler. Adlarına “melek” dedim. Çok şirin oldular.
Sevgili günlük,
Bu gün cennetin bir tarafında mangal yaparken yanlışlıkla ortalığı tutuşturdum. Söndüreyim derken iyice yayıldı yangın, ben de yanan kısmı ayırdım, bir alt rafa koydum. Yansın orda kendi kendine, bir hal çaresi düşünürüz sonra nasıl olsa.
Sevgili günlük,
Bu yanan bahçeye “cehennem” ismini koydum. Söndürmekten de vazgeçtim. Güzel yanıyor, ortamı ısıtıyor.
Sevgili günlük,
Bu gün cehennemin alevlerinden bir yaratık daha oluşturdum. Herkes ışıktan olunca baya tekdüze idi mekân. Çeşit olsun istedim. Yeni yaratığımın adı “iblis”. ilginç bir karakter oldu. Melekler gibi kafasız değil. Kendi kendine yetiyor. Ama her zaman bana tapınmıyor. Zaman zaman da canımı gibIYOR.
Sevgili günlük,
Bu gün neler oldu neler. Kumda oynarken aklıma geldi, çamur yaptım, sonra yoğurdum minik minik figürler yapıyordum, bir tanesi acayip bana benzedi, çok da hoşuma gitti, dur lan dedim sunu da canlandırayım bakalım ne olacak. Canlandırdıktan sonra bütün melekleri çağırdım, “eğilin bakiyim hepiniz bunun önünde” dedim. Hepsi eğildi tabii ama bir tek iblis çıkıntılık yaptı her zamanki gibi. Neymiş efendim, o ateşten çıkmış da bu çamurdanmış onun için eğilmezmiş. “Lan oğlum” dedim, “Bak efendi efendi eğil işte, hır çıkarma durduk yerde”. Bu puşt iblis bana diklenmesin mi. Ağza alınmayacak laflar etti, canımı gibTI. Has sittir ol git o zaman dedim ben de buna. “Sen görürsün” filan diye bir şeyler geveledi. Gel lan dedim, “adam ol dobra konuş” ne istiyorsun. “Bana zaman ver ben bu çamurdan yaratığı sana karşı döndürmezsem nooliyim” dedi. Ben de dedim ki, “Kendine zaman verilenlerdensin, maçan gibIYORSA dediğini yaparsın” El kol hareketleri filan yaptı, güvenliği çağırdım attırdım yavşağı cennetten. Amaan, giderse gitsin, bu çamurdan yaratık daha eğlenceli.
Sevgili günlük,
Çamurdan yaratıktan bir tane daha yaptım, ama bunun önünde çıkıntısı yok, girinti var. Birbirine uyuyor istersen bu çıkıntı ile girinti. Girintili olanın göğüs kısmına iki de yumru ekledim. Maksat monotonluk bozulsun. Çıkıntılı olanına “Adem” dedim, girintili olanına “Havva”.
Sevgili günlük,
Adem’le Havva çok komikler. Beni çok eğlendiriyorlar. Bunlara tuhaf tuhaf yasaklar filan koyuyorum akılları karışıyor fukaraların, hehhehe.
Sevgili günlük,
Bugün canım çok sıkkın. Bu puşt iblis yılan kılığında cennete sızmış. Bütün güvenlik uyumuş resmen. Gelmiş Havva’nın aklını çelmiş, yeme dediğim meyveyi yedirmiş zorla. Havva da gitmiş Adem’e vermiş yarısını. bir kızdım ben bunlara. Aslında iblise kızmıştım ama bu gariplere patladım. Sonra da tükürdüğümü yalamayayım diye attım bunları dışarı. Kapı önünde kös kös oturuyorlar şimdi.
Sevgili günlük,
Bu Adem’le Havva’nın durumuna üzülüyorum çok. Ama tanrılığa tak sürmek de olmaz, alamıyorum geri içeri. Lafından dönenlerden olmayalım di mi. Dünya diye bir yer var, güzel bir mekân, biraz cennete de benziyor. Buraya göndermeye karar verdim kendilerini. Bakalım sonra belki geri getiririm.
Sevgili günlük,
Bu gün yine ilginçliklerle dolu bir gün oldu. Adem’le Havva’yı dünyaya gönderdim, hemen ürediler orada. iki minik yaratık daha peydahladılar, birine “Habil” dediler “ öbürüne “Kabil”. Tam “ aa ne güzel” diyordum ki, fasaryadan bir sebeple bu ikisi kavga etti, Kabil yerden bir taş alıp Habil’in kafasına ekleştirdi. Herifin ruhu çıktı geldi. Neyse kapıya geleni döndürenlerden olmayalım diye aldık içeri. Bu arada işler karıştı epey bi. Şimdi aşağıda üreyebilen sadece bir tane girintili yaratık var (dişi ismini taktım ben bunlara genel olarak) Bu da habire ürettikleri ile girinti çıkıntı olayına giriyor. Yine iblis puştunun işi anlaşılan. Naapsam bilemedim.
Sevgili günlük,
Çok üredi aşağıdakiler. Ben de yine bir dolu yasak getirdim. Bir kere aynı karından çıkanlar birbirleri ile üremesinler dedim. Sonra kendilerini üretenlerle halvet olmasınlar dedim. Eciş bücüş oluyor yoksa yeni üreyenler. ipin ucunu kaçırırsak fena olacak.
Sevgili günlük,
Son bir kaç aydır çok yoğundum yazamadım. Aşağının taku çıktı resmen. Adem ile Havva’nın ürettikleri bütün dünyayı doldurdu. iblis hayvanı da iyice gemi azıya aldı. Habire bunların kulağına bir şeyler fısıldıyor anlaşılan. Her tarafı talan ettikleri bir şey değil bir de birbirleri ile dalaşıp maraza çıkartıyorlar. Bizi de iyice unuttular arada. Hatırlatayım diye arada sırada birilerine görünüyorum (bu göründüklerime peygamber diyorum ben) ama nafile. Bunlar da çamurdan filan figürler yapıp onların önünde eğilmeye başladılar. Sonra işi iyice abarttılar çıkıntılar (erkek dedim bunlara da) birbirleri ile üremeye falan çalışmaya başladılar. Benim de tepem attı boğdum hepsini. Ama tamamen yok olmalarına da gönlüm razı olmadı bir türlü. Aralarında Nuh diye bir tanesi var, iyi bir çocuk. Seviyordum zaten keratayı. Buna dedim ki, bir gemi yap sen, ben hayvanlardan da ikişer ikişer gönderiyorum gemiye, sizi kurtarıcam. Neyse olayı reset ettik bir bakıma. Dur bakalım bu sefer adam olurlar umarım.
Sevgili günlük,
Nuh paçayı kurtardı, bunlar yine üredi epey bir. Ama arıza yaratmaya devam ediyorlar. Lan bana tapınacaksınız diyorum, yok illa gidiyorlar acayip acayip figürler yapıp bunlara tapıyorlar. Yine iblis’ten işkilleniyorum. Bu lavuk hala ortalığı bulandırıyor galiba. Yoksa durduk yerde niye arıza çıksın ki.
Sevgili günlük,
Bu iblis iyice azıttı artık, garibanların çok fena kafasını karıştırıyor. Ona buna üfürüyor, millet yok ben firavunum, yok ben güneş oğluyum filan diye ortaya çıkıp delikanlılık yapmaya kalkıyor. Ben de dedim ki adam gibi bir peygamber çıkartayım ortaya bir de eline ne yapması gerektiğini yazayım vereyim. En azından okurlarsa unutmazlar. Musa diye bir tip vardı gözüme kestirdiğim zaten. Bunun yanına gittim. Önce bir korktu filan. Neyse on maddelik bir tebliğ verdim eline. Git soyunu sopunu topla Kenan diye bir yer var oraya taşın dedim. Ama şapşal yolunu şaşırdı, deniz kenarında telef olacaklardı az daha. Denizi açtım da geçirdim bunları. Gittiler Kenan’a yerleştiler. Dur bakalım belki adam olurlar orda.