1. 76.
    0
    aklıma gelmişken bu taylan bininden intikamımı da buzlar kralı olduğumda almıştım.
    bunu yendikten sonra diğer rakiplerimi de yendim. ama onlara iş yaptırmadım.
    bu taylan binine emir verdim; "yağ tenekesi bulunacak, bul!"
    lojmanın arkasında bi çöplük vardı, daha doğrusu çöplük değil de kimse dışarı çıkamadığı için apartmanda oturanlar balkondan, pencereden ne çöpü varsa oraya sallardı. bu taylan da oraya gitmişti.
    orası bizim hazinemiz gibiydi lan. ordan ne servet biriktirmiştim. kullanılmış enjektör, serum hortumu, bir bıçak, dolu mermiler... işte bu taylan bini de oraya gitmiş tenekeyi bulmak için, orda dolandığını gören bi mal teyze de camdan üzerine su atmış salağın. tenekeyi aldı geldi ama titreye titreye geliyo. bıraktı, evine gitmek için izin istedi. "çabuk gel ama adilik yapma" diyerek gönderdim ben de.

    bakmayın taylanı sevmediğime. ben bir komutan olarak her zaman askerlerime ve emrimdekilere iyi davrandım. yenilen tarafı olsun siz de kötü değildiniz diyip moral verdim. annesi çağırdığı zaman gidenlere çok kızarlardı bizim çocuklar, ama ben varken emrimdeki birini annesi çağırırsa anneler önce gelir deyip gönderirdim. kendi annem aklıma gelirdi.

    iş ciddiydi yani binler. ben de bu ciddi işlerin başında muzaffer bir komutan, cevval bir kraldım. o vakitler amerikalılar bizden haberdar değildi iyi ki, demokrasi getirmeye kalkarlarsa sıçarmışız. ehehhe (sosyal mesaj da verdim içim rahat)

    o dönemde yine bi arka sokaktaki bi kasabın at eşek sattığını duymuştum. yanıma en sevdiğim adamlarımı aldım. bi davut abi vardı, onun kardeşini de almıştım. davut abi bana iyi davranırdı çünkü, bayağı severdi. o yüzden ben de kardeşini severdim ama şimdi adını hatırlamıyorum sadece dabut abinin kardeşi oalrak aklımda çocuk.

    birlikte bir macera yaşamaya karar verdim. tehlikeye atılacaktık.
    tenekemiz hazırdı. bakkal tayfun abiden çakmak ya da kibrit bi de gazete alması için de bir askerimi yolladım.
    param yok deyince de söyle benim istediğimi annemden aldığımda veririm dedim.

    fedakar bir komutan askerleri için maddi manevi her şeyini verebilmeliydi dostlarım.

    biz de kasabın yolunu tuttuk. dediğim gibi, kar bayağı yüksekti ama gün içinde kullanılan yollar sabahtan açılıyordu.
    içeri girerken benim vücudumda karıncalanma başlamıştı bile, şırıngam her türlü tehlikeye karşı elimdeydi. eğer bize saldırmaya kalkarsa önce davranıp şırıngayı saplayacaktım haine!

    -amca dedim.
    bize at eti versene.

    adam ne diyonuz siz çoocuklar dedi.
    at eti dedim. sen satıyomuşsun. paramız yok ama zaten çok bi şey istemiyoruz. (bunun onu kızdıracağını biliyordum. kötü adamlar yaptıkları gizli işler ortaya çıktığı zaman bir çılgına dönüşürler gençler. gözleri döner. bunu bildiğimiçin cümlemi tekrar ederken vücudumdaki karıncalanma artmıştı. şırıngayı sıkıca tuttum elimde, hazırlıklı olmam gerekirdi adamlarıma bir şey olmaması için)

    adam bi kaç küfür saydı sonra önümüze bir göz, bir kaç da ne olduğunu bilmediğim parça parça et attı. torbayı da attı.
    alın zütürün gidin başımdan tarzı bir şeyler söyleyip et kesmeye devam etti. küfür etmeye de devam etti tabii.

    gencler, ben askerlerimin yanında küçük düşmeye tahammül edemem. onların gözünde şefkatli bir komutan olabilirim ama kendime küfrettirip altta kalmam. önümüzdeki etleri ve gözü torbaya atıp kapıya yöneldim. herkes çıkınca da kuzi kere gibtir lan diye bağırıp koşarak kaçtım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster