1. 501.
    0
    bu çelişki içinde gidip gelen beynimin zikzakları sona ermek bilmiyordu..

    bickle, pazartesi sınavların var ve sen hala kafa peşindesin..

    hayır ben rahatlamak istiyorum..

    daha rahatlayamadın mı? 5 duble rakıdan sonra? ne diyeceğimi şaşırmış vaziyette; evet veya hayır bu sorunun cevabı değildi.. o suçluydu, benliğimin, kişiliğimin vazgeçilmez, unutulmaz, silinemez gerçeğine cevap vermeye çalıştım;

    toprağım ben ece, bana suyu tutan sensin, beş saat önce tanıştık ve ben seninle uyumak istiyorum.

    varlığıma sancılanan öfkeme bu kız dermandı, beni tek uyutabilecek kişi eceydi.

    dostlarımı, çakallarımı, tilkilerimi kafamın en dip yerinde mapusa tıkmıştım zaman gelmişti artık, o na onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyecektim. 6 saatte tanıştığın bir insana kafanın içinde durmadan seni rahatsız eden varsayımlardan bahsedebilen gerçekten delikanlıdır. ama ben ettim işte. ondan öncesi ve sonrası olarak ayırıyordum zamanı, süreksizliğimizin içinde, süreklilik arama çabasında değilim, aldanmak, sevmek, sonsuzluk umurumda değildi, kafamın dönmesi onu ne kadar çok sevdiğim anldıbına da gelmiyordu, şaşkın mıydım, evet!

    ece, eskişehir e geldim, sana rastladım, sen bana inanmadın, kalp atışlarını yavaşlattım, gözlerini karanlığa boğdum, var olmanın en derin sancılarını sana hissettirdim, ben çok kötü birisiyim, sana yalan söyledim, dedim, tüm içtenliğimle. gözleri görmez olmuştu. sadece onun değil tüm dünyanın gözleri kördü. karşısında bir zorba vardı, istemdışı yükselebilen, her kelimesi ile ruhunun derinliklerine inip bam teline dokunabilen bir zorba, ve onu ne görebiliyorlardı, ne duyabiliyorlardı, nede hissedebiliyorlardı..
    yalan hiç çıkmaz aklımdan. alıştım, kalbimi kandırdığımda, söyleme asla, ne şimdi ne sonra, çalıyordu mp3 de, kurbandan..


    o kadar kilitlendim ki şarkıya, ve bastıra bastıra sakın söyleme diyordu şarkı...

    ece nin gözleri kan çanağına dönmüş ve uykuya ihtiyacı olduğu her aksak hareketinden belli eden bir bünyesi vardı..

    şöyle geç artık, gidip kanepede yatacak halin yok.. dedim,

    sen bana karışma istediğim yerde yatarım dedi..

    benden nefret ettiğini biliyorum, diyerek büyük bir adım atmış oldum, gerçek düşünceleri şimdi geliyordu..

    söylemekten çekindiği cümleler ağzının içinde hiçbir zaman yer etmemişti ecenin ama, nefret ve kin senin gibi egoistlere yakışır bickle, ben nefret etmeyi hayallerime yenik düştüğüm an yere bırakmıştım, dedi.. bu boyutta söylenebilecek hiçbir kelime yoktu.. anlamamazlıktan gelip, burada yatmanı istiyorum dedim, 7 saatlik dialogumuz gereği, ve ciddiyetimi bozmadan yatmazsan şu anda bu evden çıkıp, gibtir olup gidiyorum dedim.

    isteseydi, gibtir git lan, ihtiyacım var mı sana diyebilirdi. ama demedi.
    ve son;

    sahte yüzleri hiç geride bırakmak istedin mi?

    evet. ya sen ?

    huzurun sesini yakında hiç duydun mu?

    yalnız mısın ?

    evet. sen?

    hayır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster