0
eskişehir e okumak için geldim, kuzenim de burada türk dili ve edebiyatı okuyor, dedi.
sonra ben sordum ya sen?, iktisat dedi, içerken gözlerinin içine bakmak istemiyordum, başka tarafa bakarken,
neden benden utanıyorsun, diye soru sordu.. bunun cevabını vermek o kadar zordu ki,
evsiz, yurtsuz, kimsesiz olan beni evine aldın, karnımı doyurdun, ben sana söyleyebilecek iki kelime bulamazken bana böyle sorular sorma, dedim.
sorun yok, dedi giblemeyerek, hayatımızın tekdüze olduğu bu zamanlarda, iyilik yapmak sadece nankörlerin işi değil, çok fazla utanmaya başlamıştım..
üstünde ki elbisesini çıkardı, kollarında izler olan bir kızdı..
insanlar ruhani acılardan kurtulabilmek için, canlarını acıtırlar, bunu anlamayan insanlar onları pgibomanyak diye nitelendirir, bunu biliyordum, daha ötesi emindim..
ama sormaktan çekinmedim?
neden kendinin katili olmak sana çekici geliyor?, dedim, hiçbirşeyi umursamayarak,
şöyle bir gözden geçirdi gözlerimi ve, biz bilenler daha kendimizi bilmiyoruz, ben herkesi kendim gibi zannettim bickle, dedi yutkunarak...
gözlerimi kapatarak, dilimizde ki zehirin, insanların armağanı olduğundan bahis ettim, birkaç dakika..
içimizde ki acıların topldıbının tecrübelerimiz olduğundan..
rakı içiyorduk, yanında ton balıklı domates ve rus salatası varken, herşey çok tatlıydı tabii ki..
70 lik yeni rakıyı, 25 dakika da tüketmiştik, artık uyuma zamanıydı,
bu kadar rakıyı içtikten sonra bana benim istediğim gibi sarılacak birisine ihtiyacım vardı...
o an bakıyordu, ben ise ona, hayatın ne kadar gerçekçilik üzerine oynanan bir oyun olduğundan, üç boyutlu olduğumuzdan, ve enerjimizin sadece ciddiyet üzerine kurulu olmuş abesle iştigal olduğundan bahis ettim.
kolumda bir sürü çizik ve dövme vardı, anlamları ve manaları önemli değildi, 5 saat içinde tanıştığım birine bunları samimiyet ile açıklayabileceğimden emin değildim, ama yine de sordu..
bu kadar yanar dönerli konuşabiliyorsun, demagoji yaptığını düşünüyorum.. sıkılmıyorum aslında, sadece yaşıyoruz ve sen hala bunun farkında değilsin, dedi (o saniye de daha ne yaşadık ki sorusunu sorabilecek kadar ego egzersizleri olan birisiydim)
hayır! içimde ki hisler, söylemek istediğim tüm duygular bunlar! dedim sinirlenerek,
kadın, erkek muhabbetine girmek benim lugatım da olmayan bir mevzuydu, bu yüzden bu söylevimi gerçekçi kılmak için, söylediklerimi ciddiye almıyorsan konuşmanın bir manası yok, dedim.
hayır ben sadece, bu kadar mozaikleşmene bir anlam veremiyorum, dedi.
beynimin içinde kıvılcımlaşan her yıkım gibi bu da derin bir krize yol açmıştı içim de.. tutamadım kendimi..
beni yanlış anlayacağını biliyorum, söylemekten çekindiğim herşey, beni ben yapan gerçeklerden ibaret aslında, dedim..
söylediğimin saniyesinde, söyler misin seni sen yapan gerçekleri dedi..
son kalam yarım dublemi içerken,
tamamlanabilmek, insanlar tarafından kırılmayı huy haline getirmiş bir cansız gibi davranmaya başladım, ben bir camım!!!
insanların gözlerinde ki isteksizliği onlara en gerekli sebebmiş gibi sunarım, beni asla red edemezler, dedim!
şaşırdı..
ben buraya, arkadaşlarıma haber vermeden, söz etmeden geldim. ama biliyordum karşıma senin çıkacağını, dedim.
saçmalama! bildiğin filan yok! hiç kimse senin zütünü senden daha iyi düşünemez, dedi, biraz sarhoş halli iken.
evet, benim zütüm, benliğim, bilinçsizliğim, senin hoşuna gitti, şu anda dinlediğin kişiye iyi bak, belki bir sene sonra göremeyebilirsin.
seni görmek istediğimi de nereden çıkardın?
Tümünü Göster