1. 1.
    0
    Can sıkıntısından insan neler neler uydurmaz! Zaten altın iğneler de can sıkıntısından
    batırılmaktadır, daha bu kadarıyla kalınsa çok iyi. Đsin kötüsü, (Bunu da gene ben
    söylüyorum.) bakarsınız, altın iğnelere sevinenler bile çıkar. Çünkü insanoğlu ahmak bir
    yaratıktır, hem de görülmemis derecede... Daha doğrusu ahmak değil de nankördör, esine
    raslanmayacak kadar nankördür. Çünkü, sözün gelisi insanlar demin anlattığım mantık
    düzeninde yasayıp giderlerken, bayağılığı yüzünden akan, daha doğrusu gerici, alaycı bir
    beyefendi ansızın ortaya çıkıp elini böğrüne dayayarak, hepinize: "Ne dersiniz beyler, su
    mantıklılığa bir tekme vurup bütün logaritmacıları bir anda cehenneme yollasak da, gene
    eskisi gibi ahmakça, basımıza buyruk yasasak nasıl olur?" diye bağırırsa hiç sasmam! Onun
    böyle bağırması gene neyse, ama pesinden sürüyle geleceklerin çıkması insanın zoruna
    gider. Đste insanın yaratılısı budur! Bütün bu olanlar, bakın, ne denli önemsiz, sözü edilmeye
    değmez bir sebebe dayanmaktadır: Đnsanoğlu -her zaman, her yerde, kim olursa olsunmantığının
    ve çıkarlarının buyurduğu gibi değil de, gönlünün çektiği gibi davranmıstır;
    çıkarlarımızla çatısan seyler de istenebilir, hatta bazen bütünüyle böyle olmalıdır. (Bu benim
    kendi düsüncem.) Bağımsız, sınır tanımaz isteklerimiz, en azgınına kadar kaprislerimiz,
    bazen çılgınlık derecesine varan hayallerimiz... Đste size hiçbir sınıflandırmaya girmediği için
    unutulan, bütün dizge ve kuramları allak bullak eden, öbür çıkarların basında bulunması
    gereken çıkarın ta kendisi! Kimi bilgin kisiler insanlara birtakım normal erdem sınırlarını
    tasırmayan isteklerin yeteceğini de nereden çıkarırlar! Ne diye bizlerin mantık ve
    çıkarlarımıza uygun seyler istememiz gerektiğini ileri sürerler! Đnsanlara gerekli olan tek sey,
    sonunun neye varacağı, neye mal olacağı bilinmeyen bası bos istektir. Bu istek dedikleri de...
    VIII
    - Kah-kah-kah! Ama gerçekte istek diye bir sey yok ki! diye gülerek sözümü keseceksiniz.
    Bilim, insanı su zamanda bile öyle bir açıklığa kavusturuyor ki, hep biliriz, istek, özgür irade
    dedikleri sey...
    Durun biraz baylar, ben de bundan söz açacaktım, ama ne yalan söyleyeyim, göze
    alamamıstım. Đsteklerimizin bilmem hangi sebeplere bağlı olduğunu ağzımdan kaçırmak
    üzereydim ki, çok sükür, bilimi anımsadım da sustum. Tam o sırada bu konuyu siz açtınız.
    Diyelim, gerçekten günün birinde bütün istek ve kaprislerimizin formülü bulunuverse; daha
    doğrusu isteklerimizin neye bağlı olduğu, hangi yasalara göre olustuğu, nasıl gelistiği,
    değigib durumlarda ne gibi yönler aldığı üstüne kesin matematik formülleri ortaya çıkarılsa...
    O zaman, iste o zaman insanlar belki de isteklerinden vazgeçecekler, hem de yüzde yüz
    vazgeçeceklerdir. Çizelgeye bakarak istemenin ne tadı kalır? Bundan baska insan, insanlıktan
    çıkıp bir org vidasına ya da bunun gibi bir seye dönüsecektir. Çünkü isteği, iradesi olmayan,
    istemeyi bilmeyen insan org silindirindeki bir vidadan baska nedir ki? Siz buna ne dersiniz?
    Bütün olasılıkları göz önüne alalım da, böyle bir seyin olup olmayacağını bir düsünelim.
    - Hımm!.. diyeceksiniz. Biz çıkarlarımızı anlamadığımız için, ne istediğimizi de çoğunlukla
    bilemeyiz. Gözümüze kestirdiğimiz bir çıkarı elde etmekte en kolay yolu seçiyoruz diye,
    bazen aptallığımızdan bir sürü saçmalık yaparız. Oysa bütün bunların dökümü yapılıp kâğıda
    geçirilince (Olmayacak bir sey yok bunda, çünkü ileride insanların doğa yasalarının hepsini
    öğrenemeyeceklerine simdiden inanmak çirkindir, anlamsızdır.) içimizde istekten de eser
    kalmaz. Đstekler bir gün mantıkla karsı karsıya gelince, artık bizler istek duymayı bir yana
    bırakıp yalnızca düsünmeye baslayacağız, çünkü aklımız basımızdayken birtakım saçmalıkları
    istemek, böyle göz göre göre mantığa aykırı davranıp kendi kuyumuzu kazmak
    olanaksızdır... Nasıl olsa özgür irade yasaları açıklığa kavusturulacağı için, bir gün bütün
    istek ve düsüncelerin dökümü de yapılarak -saka bir yana- belki birtakım çizelgeler
    düzenlenecek, biz de bu çizelgelere bakıp istekte bulunacağız. Sözgelisi bir gün birine nanik
    yapsam, hesaplar, kitaplar benim gerçekten öyle yapmam, hem de hangi elimi kullanmıssam
    o elimi kullanmam gerektiğini ortaya koysa, benim özgürlüğümden ne kalır? Üstelik bir de
    okumus bilgin bir kisiysem? Đste o zaman yasamımı otuz yıl ilerisine kadar hesaplayabilirim;
    kısacası, bütün bunların gerçeklesmesiyle her seyi önceden görüp anlayacağım için, bana da
    yapacak bir sey kalmaz... Aslında sunları aklımızdan hiç çıkarmamalıyız: Doğa neyi, ne
    zaman yapacağımızı bize hiç sormaz; onu hayalimizde canlandırdığımız gibi değil, gerçekte
    olduğu için kabul etmeliyiz; bir çizelge, bir takvim, hatta bir imbik pesindeysek, bunları
    kabul etmekten baska çaremiz yoktur! Böyle yapmasak bile, bize kendini nasıl olsa kabul
    ettirir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster