0
musunuz? Durumumun püf noktası, bütün rezilliği de burada ya... Benim asıl kızdığım sey,
en sinirli anlarımda bile içimde bir öfke ya da hıncın bulunmaması, bütün cartcurtları yalnızca
gönlümü hos tutmak için yapmamdı. Öfkeden ağzım köpürmüsken biri biraz gönlümü alsa ya
da önüme bir bardak çay sürse hemen yelkenleri suya indirirdim. Bununla da kalmaz, ona
karsı bir yakınlık duyardım; ama sonra kendime kızar, utancımdan birkaç ay uykularımdan
olurdum. Yaratılısım böyleydi iste.
Yukarıda ters bir memur olduğumu söyledim ya, yalan! Hırsımdan öyle söyledim. Đs
sahiplerine de, subaya da caka satardım; gerçekte hiçbir zaman ters biri olamamısımdır. Her
an içime bunun tam karsıtı bir sürü duygunun dolduğunu hissederdim. Bu duygular içimde
kıpır kıpır eder dururlardı. Bunların yasamım boyunca böyle kaynastıklarını, dısarı tasmak
için fırsat kolladıklarını bilirdim, ama bırakmazdım, bile bile bırakmazdım. Utancımdan yerin
dibine girecek durumlara mı düsmedim, beni çarpıntılar mı tutmadı bu yüzden: bıktım,
canımdan bezdim! Bunları yazarken sanki bir seylere pisman olmusum, sizden özür
diliyormusum gibi bir halim mi var beyler?.. Kalıbımı basarım, öyle düsünüyorsunuzdur.
Bununla birlikte sizin ne düsündüğünüz vız gelir bana...
Benim nasıl bir adam olduğum da belli değil: Ne ters bir adamım, ne uysal; ne alçağım, ne
onurlu, ne kahramanım, ne de korkak... Kendi köseme çekilmisim; zeki insanların önemli bir
is tutamayacakları, tutanlarınsa aptal oldukları gibi kin dolu, hos bir avuntuyla günlerimi
doldurup gidiyorum. Evet efendim, 19. yüzyıl insanı en basta iradesiz olmalıdır, böyle olmak
onun boynunun borcudur; is beceren, iradeli adam aptal, dar kafalıdır. Đste benim kırk yıllık
yasamımda vardığım sonuç! Kırk yasındayım artık; saka değil, kırk yıllık koca bir ömür,
yaslılığın ta kendisi! Kırkından fazla yasamak ayıptır, asağılıktır, ahlaksızlıktır. Kim yasar
kırkından fazla? Haydi, bana açıkça, elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin! Đsterseniz size ben
açıklayayım: Aptallar, namussuzlar yasarlar kırkından sonra. Bütün ihtiyarların, o ak saçlı,
güzel kokular sürünmüs saygıdeğer ihtiyarların yüzüne karsı söylerim bunu! Hatta çıkar,
sokaklarda haykırırım! Buna hakkım var, çünkü kendim de altmıs yasına kadar yasayacağım!
Üstelik yetmisimi, ciksenimi bulacağım! Öf! Đzin verin, biraz soluk alayım!..
Beyler, sizi güldürmek istediğimi sanıyorsunuzdur belki de. Đste bunda da yanıldınız. Ben
sizin düsündüğünüz ya da düsünebileceğiniz gibi sakacı bir adam değilim; ama bütün bu
gevezeliklerime sinirlenerek (sinirlendiğinizi epeydir hissediyorum), benim ne biçim bir adam
olduğumu sormak istiyorsanız yanıt vereyim: Küçük bir memurdum. Yalnız karnımı
doyurmak için (yalnız bunun için) çalıstım; geçen yıl uzak akrabalarımdan biri bana altı bin
ruble miras bırakınca hemen istifamı bastım ve oturduğum su köseye yerlestim. Eskiden de
burada otururdum, ama simdi iyice yerlestim. Kentin kıyısında kötü mü kötü bir oda burası.
Hizmetçim, ahmaklık derecesinde hırçın, yaslı bir köylü karısı; ondan pis bir kokunun
yayılması da her seye tuz biber ekiyor. Petersburg ikliminin sağlığıma zararı dokunmaya
basladığını, ufacık gelirimle baskentte yasamamın güç olacağını söylüyorlar. Bu deneyimli,
akıllı, evet efendimci öğütçülerden daha iyi bilirim ben ne yapacağımı. Yine de burada,
Petersburg'da oturacağım, buradan bir yere adım atmam! Niçin mi gitmek istemiyorum?
Hiç... Gitmisim ya da gitmemisim, ne fark eder?
Aklı basında bir adamın sözünü etmekten en çok zevk alacağı konu nedir, bilir misiniz?
Yanıt: Yine kendisi...
Öyleyse ben de kendimden söz edeyim biraz...
Tümünü Göster