1. 1.
    0
    beyler lütfen okuyun devam okuyun la çok uğraştım amg

    türkiye'de sigara içenler toplumun %30'unu oluşturuyormuş. hala büyük bir oran. alt ve orta sınıfların ve diğer kimi marjinallerin sayısı hala kabarıkmış demek.

    eskiden holivut tarzı yaşam pompalaması nedeniyle bir üst sınıf hissiyatına binaen içilen sigara; evlerin az kullanılan misafir odaları varken, oranın bir numaralı konuğuydu. gelenlere orta masanın üstünde geniş bir tabakta türlü türlüsü sunulurdu. o sıralarda sadece sokakta kaçak sigara satanlarda rastlanacak sigaralar evin en önemli ikramları arasındaydı, öyle ki likör sonra gelirdi. küllükler desen envai türlüydü. şimdi bir çok evde küllük bulamazsın. çünkü evde sigara içirmiyor insanlar, annesine, babasına bile...

    radyo günleriydi ve teknolojik gelişmeleri, düğmesine basılınca otomatik olarak sigara sunan makinacıklarda ve kırkbin kılığa giren bildiğimiz çakmaklarda izlerdik. sonra tahttan düştüler. zaten misafir odaları çoğu yerde ortadan kalktı. sigaranın romantik dumanlarından haz üreten kolaycı yönetmenler değişti, sigaranın akıl almaz zararları ergenekon dosyalarından berbat biçimde döküldü ortalara; tütün üretmek, fabrikasını kurmak, satışını, rekldıbını yapmak biraz utanılacak işlere dönüştü. tekel işçilerinin bile çoğu bunu kavradı aslında. herkes de biliyor ki bu kavganın da en temelinde böylesi bir anakronizma var. yani bu toplumun eski günahlarıyla, modası geçmişlikleriyle yüzleşmesinde çekilen zorluklar var. bir zamanlar en moda üretimdi, şimdi demode... bir zamanlar filmlerin en şahane sahnelerinin baştacıydı, şimdi moziklenme... bir kısmımız ise bunlara gözünü kapatmaya çalışıyor. akıntıya karşı yüzmeye çabalıyor. ancak nafile...

    ekenin de, üretenin de, paketleyinin de, içenin de, içtirenin de... süratle görmesi gereken gerçek bu...

    özetle sigara, şimdilerde içen kişiyi doğrudan bir alt sınıfa "terfi" ettiriyor.

    eski belcika somurgesi. belcikalilar yarisa en son katilan ulke olarak kolonyal guclerine yarasir oyle bir vali konagi yapmaya karar vermislerdir ki 1960larda kongo bagimsizligini kazandiginda bile hala insaati bitirememislerdir. kolonyal gucler yillarca bu yuzden bir condoda yasamak sorunda kalmislardir. bunun acisini da astiklari afrikalilarin idam fotograflarini kartpostal yapip butun avrupaya dagitarak cikarmislardir. bir kartpostalda idam sehpadaki adamin hemen altinda soyle yazmaktadir:

    "askim kongo'ya yeni geldim, burasi cok guzel baris dolu bir yer."

    inanmayanlar icin (bkz: johan lagae)

    afrika'da iki tane olan ülke. ikisini birbirinden adını bilmediğim bir ırmak ayırır. ikisinin de başkenti (brazzaville ve kinshasa) bu ırmak üzerinde, karşılıklı kurulmuştur. (hani buda ve peşte hesabı, bir gün birleştirilebilirler.) ikisinin de resmi dili fransızca'dır, batıdaki eskiden fransız sömürgesiydi (fransız kongosu olarak anılırdı), doğudaki ve büyük olanı ise belçika s
    ung allgemein als das älteste in der europäischen Mugibgeschichte überlieferte Beispiel dieser mehrstimmigen Kompositionstechnik anerkannt ist. Das um die Mitte des 13. Jahrhunderts entstandene Stück wurde kurz vor 1300 erstmals schriftlich fixiert; in dieser ersten Handschrift findet sich neben dem weltlichen, volkssprachlichen Text auch ein geistlicher in mittellateinischer Sprache, der mit den Worten Perspice christicola beginnt. Als ältestes bekanntes sechsstimmig gesetztes Mugibstück, als Dokument der sich entwickelnden mittelenglischen Sprache im Allgemeinen und der Emanzipation volkssprachlicher, weltlicher Liedtexte neben lateinisch verfassten mit geistlicher Thematik sowie als außerordentlich frühes Beispiel harmonisch aufgefassten Musizierens nimmt der „Sommerkanon“ eine herausgehobene Position in der Mugibgeschichte ein
    ömürgesiydi (belçika kongosu olarak anılmıştı o zamanlar, bağımsızlık ilanıyla bunda bir kaç yıl öncesi arasında ise zaire denirdi)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster