1. 1.
    0
    küçük iskendere saygıyla:

    PERiLER ÖLÜRKEN ÖZÜR DiLER

    Ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
    Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs

    Sana bugün bir mektup yazdım:
    En çok
    En çok güllerden sözettim
    Saydam renksiz tutkun güllerden
    Bir gül olmak korkusundan
    Nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
    ‘canım..’ diye başlanılıp
    Vazgeçilmiş bir sürü kağıt parçası
    Ruh parçası Aşk parçası
    Buğu parçası Haz parçası
    Vazgeçilmiş bir sürü kağıt parçası

    Her ihtimale karşı kurşun kalemle yazılan
    Ayrılık mektuplarını rüzgar taşır

    Sen istesen gitmezsin
    Sen bunu bana yapmazsın

    Karanlığı aralık bıraksan içeri peri sızar
    Sıkı sıkı kapatsan karanlığı
    Ben sende mahsur kalırım
    Sevişirken yüzüne düşen gözyaşım
    Eski bir falcının sihirli küresi
    Tut onu avucunda ve bana oku geleceğimi:
    Serüvenler, aradenizler, araırmaklar, aşkla alevlenmiş günler mi?

    Aşktan bana her mevsim çığ düşüyor
    Kalbim aşka değil düştüğünde dar bir kuyuya düşüyor
    içinde kuğuların öpüştüğü bilinen öldürülmüş bir kuyuya

    Yüzün yüzüme şüphesiz bir gizli geçitti
    Saramadığım, beni saramayan bir fırtınaydı dizginsiz yüreğin gitti!
    Bütün çocukluğumu çalıp da gitti.

    Bir film adıydı değil mi: ‘herkes seni seviyorum der’
    Ve bir şarkı adıydı: ‘bütün aşklar tatlı başlar’
    ‘şimdi uzaklardasın gönül hicran…’
    hayati önemi olan acılardan başka ne kattık
    birbirimizin yüreğine sevgilim: ‘gittiğn bu gidiş bence ölümden beter…
    …’

    yok bir köyde ilkkorku öğretmeniydim
    dersimin adı: ölmek istemiyorum pgibolojisi
    öğrencilerimse: toprak ve ruh, eylem ve sis-
    o kızlar arka sokaklarda yakışıklı oğlanların çirkin kalplerine yakın
    kendimle savaşır ve ağlardım

    bir gazeteydim:köşe yazarım: hüzün, magazin ekim: umut

    sen istesen gitmezsin
    sen bana bunu yapmazsın

    kalbim göremeyeceğin bir köşede açan
    bir yenik çiçek
    kalbin ulu orta açmış bir sahte çiçek

    Oysa söz vermiştik
    Seninle birlikte kurtaracaktık rapunzel’i
    ilk biz uyandıracaktık uyuyan güzeli ilk biz
    Kırmızı başlıklı kız için kurtla dövüşecektik
    Pamuk prenses’in cam tabutu başında en çok ağlayan biz olacaktık
    (bugün ağlama!)
    Hansel ve Gratel’e biz ormanda arkadaş olacaktık
    Sen masallar severdin beni bir masala inandıracaktın
    Sabahlara kadar kızmabirader de oynayacaktık

    Çok uzak artık
    Çok uzak
    Çok uzak artık
    Çok uzak

    Çok geç olacak yarın. Yarın çok geç olacak. Çok geç olacak yarın. Yarın çok
    olacak geç.
    Yok olacak.

    insan karanlıkta koklamamalı bir gülü
    Kör olabilir tutkusundan

    Bilsen öyle seviyorum ki seni
    Bir tavşanın ürkek kaldırıp başını dağda
    Yağan yağmuru seyretmesi gibi;

    Ah sevgilim
    Bu masalın sonuna kan yazdın:
    Ovdun ve okşadın beni
    Çıktı içimdeki cin;
    Ondan ölümümü diledin.

    Mayıstı.

    Seni o yüzden bağışladım!
    Ben en çok mayısta su içerim
    Ben en çok mayısta başımı öne eğerim
    içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar
    Avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı
    mayısta öğrendim ben
    Ve teraslarda Leonard Cohen dinlemek en çok mayısa yakışırdı
    Tiril tiril
    bembeyaz bir giysiyle
    Rüzgarda ayakların çıplak
    Kolların saracak gibi mayısta ölüp dirilen tüm çiçekleri
    Öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta durmak
    Durmak
    Durmak

    Sevgilim periler ölürken özür diler
    Sevgilim..

    Kartpostallardan tanıdığın bir şehri düşünmek gibi
    Bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi
    Ekgib, yarım, farkına varmaktan kaçınılan
    Tam
    Tam yaza girecekken
    Yazın omzuna yüzünü dayayacakken
    Çekip giden
    Ayaklarının altından o son sığınak terası da
    Acılarının velihatı Leonard Cohen de
    Çekip gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir
    Yani.. anlıyor musun.. mayıstı..

    Seni o yüzden bağışladım!

    Bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan
    Biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz
    Ne güzel çocukluktu
    Büyük çocukluktu yaptık işte
    Ne yapalım, iki ömür odamıza hapsediliriz, cezamızı çekeriz, kulaklarımızdan değil yüreklerimizden çeker
    Öğretirler bize
    Yetişkinler gibi sevimsizce aşık olmayı, ama

    Sevgilim periler ölürken özür diler
    Sevgilim..

    Hatırla, sana bileklerimi, sana dizlerimi
    Sana topuklarımı sundum
    Hatırla senin gözlerin çokulusluydu
    Ve usluydu gözlerin

    Bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum
    Bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan
    Telaşlanır, ağlar
    Adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin
    Talanım!
    Artanım!
    Ekgib kalanım!
    Yarım kalanım!

    Nasıl yedirdim ihanetini kendime
    O dev hisle sen mayıstın ben mayıstım
    Her şey ama her şey elele mayıstı
    Seni o yüzden bağışladım!

    Uzanıp topraktan çıkardın beni
    Tozumu sildin, hohladın, parlattın
    Ovdun ve okşadın beni
    Çıktı içimdeki cin;
    Ondan
    -gidecektin, mecburdun, hepsi gibi-
    Affını diledin.

    Mayıstı. Mecburdum. Seni o yüzden bağışladım!
    Ah sevgilim
    Nihayet
    Oyun biter ve yırtılır kapanırken perde

    Cin düşmüş dolunaylarda ben peri
    şan, sen gül
    yabani.

    Sevgilim
    Periler ölürken özür diler

    Kimi aşklar bitmesi için yaşanır
    Sen bunları hiç önemseme
    Git gülümse başkalarına
    Beni burkulmuş bırak
    Beni ısırılmış
    Beni emilmiş

    Sevgilim söylesene
    Seni ne ağlatır
    Sevgilim
    Söylesene
    Söz kalbine dokunabilmek için
    Daha hangi biçime bürünsün
    Sevgilim ağlarsan kalbin olduğuna inanacağım
    Söyle seni ne ağlatır

    Söylesene seni ben niçin bağışladım

    Yani bir ayrılık sonrası suçlamaları
    iade edilen buz tutmuş armağanlar
    iade edilen öpüşmeler, sevişmeler
    Çok özlediğin birinin ölümünü duymak gibi aniden
    Çekip giden bir sevgili
    Çekip giden bir düş
    Çekip giden bir sıfır
    Sana uzatılan
    ilk sahte çiçeğin peşinden
    Koşarak giden sen
    ihanet bir kent adı mıdır sandın sevgilim

    Senden sonraydı
    Gökyüzüne teslim oluyordu ayışığı
    Ah senin zarif parmaklarına dolanmış kuğular,
    Ve kalbi delik bir melek sabahlıyordu
    Yeryüzünde
    Ümit:kurugül! Ümit:aksigül!

    Biliyorum kavgada bile söylenmez bu söz ama söyleyeceğim:
    Seniseviyorum

    Bir insan ne sır verebilirdi ki gölgesine

    Dağlar dağlarına dürüsttür
    Dağlar sularına alev içercesine dokunurdu
    Dağlar dağlarına bir kez bağlandı mı kendi doruklarından mahşeri vurgunlar yerdi
    Dumanıyla
    isiyle,
    Dermanıyla
    iniyle,
    inlenen ismime nakış gibi işlenen yazık fermanıyla
    Kapına dayanan tanrı misafiri sevdam
    Aşkımla belalanan dağım!
    Dağlara adak adamış bir toprağın yangınıyım ben de!

    Bakma!
    Kumumda tuz var
    Bu dağ kanayacak
    Aşkında ihanet var
    Kalbim dağlanacak
    Kızma korkma kaçma acıma ağlama utanma unutma
    Ama sakın unutma Seniseviyorum

    Ama senin kulağına eğilip
    Dağ diye fısıldayan bu dudak
    Ya elinden ya ayağından
    Ya eteğinden ya alnından
    Öfkelenme: öpmeyecek,
    Mutlaka çok isteyecek öpmeyi fakat
    Öpmeyecek, sen istemedikçe.
    Sadece bir hayalet nehir gibi fışkırıp
    Dört nala kan olup akacak göğsüne
    Öfkelenme: senin değil
    Ölü bir meleğin göğsüne

    Sevgilim ağlarsan
    Göz yaşların hatırlayacak
    Sen ne çok şeyi unutmuşsun
    Sevgilim

    Söylesene
    Külün de yanışının ardından ne kalır geriye
    Bu kez ağla sevgilim
    Ağla ki benzeyesin o yitik benzersizliğine

    1-hala benden söz ediyor musun?
    2-unutmak ne mümkün
    3-biliyorum
    4-orada olacak mısın?
    5-Korkarım ki başka şansım yok. Vücudumu dolaşan tenim bunu söylüyor. Ağrıyorum. Her şeyi yitirmişim meğer, bütün eski fotoğrafları attım.
    6-Hissettim bir yerlere fırlatıldığımı
    Orada olacak mısın?

    Bu mektubu yırt at.
    Sen istemezsen gitmezsin. Sen bana bunu yapmazsın. Biliyorum.
    Beni hatırlatacak ne varsa yırt at. Kalbini ve tenini ve dudaklarını…

    Sevgilim periler ölürken özür diler
    Sevgilim.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster