1. 1.
    +1
    Tekrar yatakta bornozumla sırtüstü yatıyordum. Olanları hatırlamıştım. Aynı cinayet, farklı adam. Neden başkasının imzasını taklit etmeye calıştı ve kaçıyordu. O yüzü tanıyordum. Çok tanıdık eski bir yüz. Kendine ve insanlara zarar vermekten korkan o adam. Hem neden böyle bir şey yapmak istesin. Üstelik mesleği ve karakteri bu cinayetten çok uzaktı. Bir anlık düşünmeyi bırakıp uykuya dalma isteğine kapıldım. Uyandığımda saat yediydi. işe geç kalmama düşüncesiyle bornozumu çıkarttım ve takım elbiselerimi giydim. Kuru temizlemeden yeni almıştım. Üzeri kan, kusmuk, ve ter kokuyordu. Ölüm kokuyordu. Kahvaltıya vaktim yoktu. işyerinde kuruvasan ve sıcak çayla yapacağımı hayal ederek evden çıktım. Güneşli bir hava vardı. Nihayet kara yağmur bulutları biraz olsun aralanmışlardı ve güneş ışıkları şehrin tepesindeydi. ileride havanın ne olacağını kestiremediğimden şemsiyemi hep yanımda taşırım. Durağa kadar yürüdüm. Otobüsümün gelmesini 3 dakika bekledikten sonra nihayet otobüsüme binmiştim. Çünkü durakta bıraktığım yaşlı şişman komşum ben hala otobüse binmeme rağmen arkamdan sorular sorup duruyordu. Hiç birine kulak asmadan sadece arkamı döndüm ve hafif bir tebessümle kafamı salladım, hızlıca arkaya giderek koltuklardan birine oturdum. işyerim 45 dakika uzaklıktaydı. Bolca düşünecek vaktim vardı. Bir sonraki cinayetimin nerede ve kim olacağına dair sorular vardı kafamda. Oturduğum sokakta çoğu kişiyi tanıyorum. Bir genç aile, iki çocukkları vardı. Yan komşum ve diğerleri hep yaşlı insanlardı. Aralarında dul ve kadın olan yoktu. Şansımı bir iki alt sokaklarda denemeliydim. Ani frenle bütün düşünce bulutum bir anda patlamış, kendimi iş yerime yakın durakta bulmuştum. Departmana girdiğimde güvenlik amiri beni hemen tanıyıp kafasını sallayarak "Günaydın Bay James!"dedi. Sadece kafamı salladım ve tebessüm ettim. insanlarla ne kadar az konuşursam benim hakkımda o kadar az şey bilirler. Odam Uzun koridorun ortasındaydı. Narkotik şubesiyle bilişim suçları şubesinin ortasındaydı. Tam karşımda ise cinayet şubesi vardı. Bana günaydın diyenlere Kafamı sallayarak ve tebessüm ederek koridordan geçtim ve ofisime vardım. Ofisim ufak bir yerdi. Ne de olsa memurdum. Göze batmayacak biriydim. Eğer işler yolundaysa kimse sizin varlığınızı farketmez. Bilgi işlem memuruydum. Gelen dosyaları bilgisayara aktarmakla yükümlüydüm. Bu yüzden cinayetle aram iyiydi. Bilgileri ofisimden sızdırabiliyordum. Departman işlenen cinayetle çalkalanıyordu. Aynı katilin yaptığından eminlerdi. Boğazdaki ve midesindeki kegibler, yumurtalıkların alınması, maktüllerin dul ve orta yaşlarda olması. Kesinlikle imzaya uyuyordu. Cinayetle ilgili dosyaları almak için odamdan çıktım ve koridorun karşısındaki odaya girdim. Karşı masada oturan kirli sakallı uzun boylu Henry oturuyordu. Beni gördüğünde ifadesi değişmedi. Bilgisayarına gömülmüş olayla ilgili fotoğrafları inceliyordu. Fotoğrafları gördüğüm anda hatıralarım tekrar canlanmaya başladı. Anılarımdaki tek değişiklik fotoğraflardaki numaralardı. Her yerde cinayetin izini arayan numaralandırmalar ve sarı şeritlerdi. Oda kırmızı kandan beyaz pudraya dönüşmüştü. Yüz ifademi değiştirmeden Henry'e "Demek yeni bir cinayet ha" diye sordum. Henry'de "Evet. Katil'in öteki olaylarla aynı izleri taşıyan bir cinayet. Elimizdeki tek delil kadının vajinasındaki katile ait spermler. Fakat spermlerin kime ait olduğunu bilmiyoruz." diye cevap verdi. Anladığımı ifade etmek için kafamı aşağı yukarı sallıyordum. Yanılıyordu. Aynı cinayetti fakat cinayeti işleyen farklı insanlardı. Peki neden bir katil başka bir katilin imzasını taklit etsin ki? Kendimi ele vermemek için aptal rolüme devam etmem gerekiyordu." insanlar çok kötü. Kim bir insana böyle bir şey yapmak istesin ki?" diye sorumu yönelttim. Henry'de hafif bir gülümsemeyle "James bunu asla anlayamazsın. Hadi işinin başına. Al bunlar geçen haftanın dosyaları." diyerek dosyayı masaya fırlattı. Dosyaları aldım ve tekrar odama döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster