0
@97 panpa diğerlerini zaten açıkladım ve birazdan baştan alıp daha detaylı bilgi vericem şimdi zamandan münezzihtir olayına biraz değinmek istiyorum. tüm zamanların tek bir an olması neyi değiştirir. şimdi ben karşımda duran kardeşime anı bi refleksle bi yumruk attım bir anda oldu bu.ama ben bu bir anı durup geniş bi zaman olarak düşünebilirm. o anda kardeşime vururken kardeşimin ruh hali nasıldı benim nasıldı? kardeşimin canı çok mu yandı ben vicdan azabı çektim mi? ya da bu anın sonuçları ne olacak babam bana kızacak mı o da beni dövecek mi gibi anlatabildim mi demek istediğimi. allahın zaman kavramı farklı ise herşey bir anlıksa bu dediklerimi çürütmezki. sonuçta biz bu anı geniş bi zzaman dilimi olarak yaşıyoruz ve güya onun verdiği aklı kullanarak çıkarımlara varıyoruz.ve o da anlaşılamaz olma çabasında değildir heralde herşeyi anlayabilmemizi ister ki kendisine daha iyi iman edelim. yani allah herşeyden münezzihtir diyerek benim bazı şeylere aklımın yetmeyeceği çıkarımına ulaşılamaz ki böyle bi çıkarıma ulaşılırsa allah bana mükemmel bir beyin vermemiş demktir ki herşeye gücü yetmesine rağmen ve eğer kendisini aklımla bulmamı istiyorsa mükemmel bir akılla yaratırdı.
şimdi şunu iyi oku panpam...
Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?
Yok eğer hür irademiz varsa, niye bazı şeyleri seçtiğimizde cehenneme atılıyoruz?
Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden çıkmaya kalkmayın. insan verdiği kararları çevresindeki koşullara ve faktörlere göre verir. Bu koşullar ve faktörler ise Tanrı'nın kontrolü altında, hatta onun sebep olduğu şeyler olduğundan, Tanrı eğer denilen vasıflara sahipse, insan gerçekten özgür olamaz. Durum bu olmasa ve Tanrı insanı gerçekten özgür kılabilecek (ve kılmış) olsa, yani insanın kararları konusunda Tanrı'nın hiçbir kontrolü olmasa, o zaman da bu durum Tanrı'nın özgürlüğünü kısıtlar. insanın özgürlüğü ve iradesi Tanrı'nın mutlak iradesiyle çelişir. insan gerçekten seçimlerinde özgürse ve Tanrı'nın bunda hiçbir rolü yoksa, fonksiyonu sadece bunları baştan bilmekten ibaretse, bu Tanrı'nın gücüne sınır koyar. Tanrı her şeye kadir olduğuna göre, bizim seçimlerimiz de onun onayı ve bilgisi dahilindedir. Hatta çevremizdeki her şeyi o yarattığından, seçimlerimiz de dolaylı olarak onun sebep olduğu şeylerdir. Dolayısıyla, hem Tanrı hem de insan bir arada özgür olamaz. Cüz-i irade ve külli irade ayrımı da bu işi çözmeye yetmez. Bu çelişki dinlerin doğasında vardır ve din adamları bunun içinden ağızlarıyla kuş tutsalar çıkamazlar. Kendilerine sorun, alacağınız hiçbir cevap sizi tatmin etmeyecektir
Seçme yeteneğimiz var, fakat bazı şeyleri seçmememiz isteniyorsa bu yeteneğin ne kadar anlamı var?
Tanrının gerçekten varolduğunu farz edelim. Benim niye ona tapınma zorunluluğum var? Eğer benim herhangi birine, bu biri benden çok daha güçlü bile olsa, tapınmayı reddetme yeteneğim varsa (eğer bunu seçebiliyorsam, böyle bir yeteneğim var demektir), o zaman bu yeteneği kullanmaktan dolayı neden ceza görmem gerekiyor? Eğer itaat istiyorsa, neden itaat etmeme yeteneğini de veriyor insana? Yok eğer başka türlüsünden zevk alamıyorsa, o zaman "Peki bu Tanrı sadist midir?" sorusu gündeme gelir.
Tanrı her şeyi biliyorsa (geçmiş, gelecek, vs), o zaman geçmiş de, gelecek de daha yaratılış anında belli demektir. Belli olan bir şeyi değiştirmek için, kitap, peygamber, vs göndermenin mantığı ne o zaman?
Jean Paul Sartre’a göre, Tanrı varsa bile ona savaş açıp yok etmeye çalışmalıyız, çünkü o bizim özgürlüğümüze engeldir. Tanrı varsa bile, eğer iddia edildiği gibi adilse, hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir. O zaman kendisi iyi niyetli ve adil olmaz. Gaddar, despot ve adaletsiz olur.
anlatabildim mi?
Tümünü Göster