0
Gizliden bana gönderdiği namede, "Senin gibi Cezayir Kralı olan bir adamın Büyük Türk’ün alelade bir beylerbeyiliğine tenezzül etmesi züldür. Sultan Süleyman’ın hizmetinden ayrılırsan, seni Kızıldeniz’le Atlas Okyanusu arasındaki bütün Afrika kıtasının tek meşru hükümdarı sayacağım. Ayrıca benimle ittifak etmeni bile istemiyorum. Yalnız bizimle dost ol ve Osmanoğulları ile ilgini kes, o kadar."
Bu maskaralığı derhal Divan-ı Hümayun’a bildirdim ve bir müddet önce beraberce italya seferine çıktığımız Vezir-i Azam Damat Lütfi Paşa’ya:
"Zinhar gaafil olmanız paşam, dedim; çünkü Karlos Kral, bu mezbuhane teşebbüsünün de netice vermediğini anlayınca mutlaka başka bir hınzırlık düşünecektir. Fikrim oldur ki, benim gaybubetimden faydalanıp Cezayir'e bir sefer aça!"
Lütfi Paşa bir an düşündü; sonra dedi ki:
KARLOS’UN iHANET TEKLiFi
"Paşam, Kral Karlos’u benden iyi tanırsın. Bütün hayatın onunla mücadeleyle geçmiştir. Tedbir nedir, Cezayir nasıl muhafaza olunmak lazımdır, benden iyi bilirsin. Donanma da elindedir. Ancak tavsiyem budur ki, Kral Karlos’un ihanet teklifine hemen ret cevabı verme, oyalayabildiğin kadar oyala. Bakalım akıbet ne olsa gerek!"
Bunun üzerine Karlos’un benimle müzakereden mesul tuttuğu Andrea Doria’ya haber uçurttum. Müphem bir ifadeyle bildirdim ki, "kralının tekliflerini müzakereye hazırım. Ancak bu iş istanbul’da olmaz, padişah haber alır. Elçilerini Cezayir’deki vekilim ve oğulluğum olan Hasan Bey’e göndersin." Doria kafiri kim bilir devletime ihanet edeceğimi sanıp ne kadar sevinmiştir!
Hasan’a gereken buyrukları gizlice gönderdim. Karlos Kral’ın elçilerini oyalamasını, bu müddet içinde de ülkeyi büyük ölçüde bir çıkartmaya karşı hazırlamasını yazdım. Bir müddet sonra Karlos Kral’ın elçileri Cezayir'e geldi. Bunlar, Alonso dö Alarkon ve Kaptan Vergara adlı iki ispanyol kafiri ile Tabip Romeo adlı Türk tebaası bir Yahudi idi. Bir müddet müzakereden sonra Hasan, iki ispanyol kafirini Cezayir’den kovdu. Fakat Yahudi’yi Türk tebaası olduğu için tevkif ettirip istanbul’a gönderdi. Yedikule’ye hapsettirdim. Karlos Kral’ın bu acı tecrübeden sonra artık boş hayallerle oyalanmaması gerekti. Fakat ne kadar olsa Frenk aklı, Türk aklına benzemez. Bu sefer de, sonradan Hasan’ın bana yazdığına göre, Hasan’a Cezayir Krallığı teklif etmiş. Hatta Hasan’ı ihanete teşvik etmek için Vahran Umumi Valisi Kont Alkodet’i vazifelendirmiş.
Alkodet’i tanırdım, gayetle mutaassıp bir ispanyol kafiri olmakla beraber, hakkaa ki yiğit bir ihtiyardı ve benim oğulluğum ve vekilim olan bu adamın bir krallık tacı için hakanına ve devletine ihanet etmeyeceğini bilirdi. Fakat adamcağız ne yapsın, emir büyük yerden geliyordu. Hasan’a, Kont’u ne şekilde oyalaması icap ettiğini yazdım ve bu hususta Vezir-i Azam Paşa ile mutabık kaldım. Hasan, Kont’a demiş ki:
"Benim Cezayir’i Sultan Süleyman’dan koparacak gücüm mü var sanırsınız ki, bana böyle teklifte bulunursuz? Elbet krallar arasına girmek isterim. Fakat böyle bir şey için bir tek adım attığım takdirde, Cezayir’deki Türk donanmasının binlerce levendi beni zincire vurup gemiye koyar. istanbul’a yollarlar. Ancak kralınız Karlos, büyük bir ordu ve donanmayla Cezayir önüne gelirse, ben şehri müdafaa etmem ve buradaki Türk donanması da mahvolur. Şehri ele geçirdinizmi, bütün ülke sizin olur!"
Kont’un, Doria’nın ve koskoca ispanya Kralı’nın bu zokayı yutacağına doğrusu az ihtimal veriyordum. Fakat gördüm ki, benim ve oğulluğumun ihanet edebileceğini uman bu adamlar, Hasan’ın bu teklifini de ciddiye almak çılgınlığını yapmışlar. Hasan’a, Karlos’u Cezayir’de mümkün olduğu kadar hırpalamasını, sonradan Donanmay-ı Hümayun ile istanbul’dan gelip bütün kafir gemilerini deryaya gömeceğimi yazdım. Hemen Cezayir'e gidemezdim. Çünkü Donanmay-ı Hümayun, Batı Akdeniz’de görününce Kral Karlos değil Cezayir önlerine gelmeye cesaret etmek, korkusundan en muhkem kalesi hangisiyse, ona sığınırdı. işte Preveze zaferiyle Karlos’un Cezayir seferi arasında geçen üç yıldan fazla müddet, bu çeşit siyasi maskaralıklarla geçmiştir.
Hakanımız Sultan Süleyman Han, 9. sefer-i hümayunlarından istanbul’a dönerlerken, Karlos Kral da, sahip olduğu Avrupa kıtasının yarısından topladığı kuvvetleri Cezayir’e çıkarmaya hazırlanıyordu. Cezayir’i alırsa, Kuzey Afrika’daki Türk hakimiyetinin temellerinden sarsılacağını biliyordu. Haçlı donanmasında 516 tekne vardı, 274’ü kadırga ve sair cenk teknesiydi. 65 dev galer bilhassa korkunç birer kale gibi derya üzerinde yüzüyordu. Haçlı teknelerine forsalar dışında 12330 denizci ve 23900 kara askeri, cem’an 36230 muharip bindirilmişti. Ayrıca yardımcı sınıflar da vardı. Bizzat Karlos Kral’ın kumandanlık ettiği bu seferin neticesinde Cezayir’in alınacağından şüphe bile edilmiyordu ve Avrupa’nın en tanınmış amiralleri, generalleri, asilzadeleri, krallarının yanında zafere katılabilmek için büyük arzu göstermişlerdi. ispanyol, Alman, italyan, Flaman, Maltız asilzadelerinin en büyükleri, Karlos Kral’ın yanındaydı.
Tümünü Göster