1. 26.
    0
    "KRALLAR iÇiNDE MASKARA OLDUM!"

    Diğer taraftan ispanya kralı Karlos:

    "Krallar içinde maskara oldum", diye amiral ve kumandanlarını azarlıyor, hiçbirinin bizimle başa çıkamadığına yanıp yakılıyordu. Mecliste bulunan Cenevizli amiral Andrea Doria, hükümdarın önünde diz vurup:

    "Müsterih olun efendimiz", dedi; "ben tez zamanda gidip «Barbaros» dedikleri din düşmanını zincire vurur, huzurunuza getiririm. Dilediğiniz ölümle öldürür, onun ruhunu da ağası Oruç'unki gibi cehenneme gönderirsiniz!"

    Bunun üzerine Kral Karlos'un yüzü güldü. Andrea Doria'ya gayetle itimadı vardı. Bu Cenevizli'nin elinden bir iş gelir sanırdı. Bu meclisten ve Doria'nın söylediklerinden tez zamanda haber aldım. Avrupa'nın birçok ilinde casuslarım vardı. Bununla beraber kafirlerin de Cezayir'de ve başka islam ülkelerinde casusları bulunurdu. Cezayir'den haber sızmaması için dikkatli davranırdım. Fakat cihanın en işlek ticaret yerlerinden biri olan bu limandan askeri malumatın sızmasını tamamen önlemek imkansızdı.

    Andrea Doria, beni esir almak hulyasıyla yola çıktı. Emrinde 20 ispanyol ve 10 Ceneviz kadırgası vardı. Dev gibi teknelerdi, bizim kalyonlardan büyüktü ama, bizimkiler kadar yürük ve yollu değillerdi. Benim o anda Cezayir'de 35 kadırgam vardı. Kurdoğlu Muslihuddin Reis'e, donanmayı savaşa hazır tutmasını emrettim. Zira Doria'nın Balear Adaları'ndan Mayorka'ya geldiğini haber almıştım. Fakat Doria, hükümdarına verdiği söze rağmen, Cezayir üzerine gelmeye cesaret edemedi. Şerşel limanını bastı. Bu limanı, ancak birkaç yüz levendimiz koruyordu. Leventler, Doria'yı görünce kaleye kapandılar. Doria'nın askerleri limanı ve şehri yağmaya koyulunca, leventler, düşmanın bu gafletinden faydalanıp kaleden çıktılar. Doria, böyle bir şey beklemiyordu. Türkler korkularından hisara girdiler sanırdı. Leventler, şehre dağılmış olan kafirleri ayrı ayrı yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu şekilde yüzlercesi öldürüldü. Gerisi gemilerine can atmaya başladı. Fakat 1700'ü Türkler'e esir düştü.

    Ben Doria'nın Şerşel'e asker döktüğünü öğrenir öğrenmez, 40 parça tekneyle Cezayir limanından çıkmıştım. Şerşel'e dümen kırdırdım. Doria, hareketimi öğrenir öğrenmez Şerşel'den ayrıldı. Düşmanın ancak artçı filosunu yakalayabildim. Şiddetli bir muharebe oldu. Düşman kadırgalarındaki Müslüman esirler, fırsat bu fırsattır deyü «Ya Allah!» çekip zincirlerinden boşaldılar. Bizden 300'den fazla levent şehit oldu ama, düşmanın bütün artçı filosu elimize geçti.

    Yolda ele geçirdiğim düşman tekneleriyle beraber 60 parça gemiyle Şerşel'e gelip demir attım. Bu 60 parçanın 7 parçası, Cerbe'den gelen Sinan Reis'in filosuydu. Sayım yaptırdım. Kafirlerin elinden tam 2200 Müslüman forsası kurtarmıştık. Cümlesini azat ettim. Bir kısmını hizmetime aldım, bir kısmına para verip yurtlarına gönderdim. Gemilerden elimize geçen kafirlerin sayısı da 1900'dü. içlerinde frenklerin «amiral» dedikleri bir de yüksek rütbeli kaptan vardı. Cümlesini forsaya çaktırdım. Şerşel'de ancak birkaç saat kaldım. Cezayir'den hareketimden 3 gün sonra gene Cezayir'e döndüm.

    AYDIN REiS ATLAS OKYANUSU'NDA

    Andrea Doria'yı yakalamak istiyordum. Kudretli bir filoyla Aydın Reis'i takibe gönderdim. Aydın, Sebte'ye kadar geldi, hatta Cebelitarık Boğazı'nı geçip Atlas Okyanusu'na çıktı. Fakat düşmana rasgelmedi. Bunun üzerine geri dönüp Balear Adaları'ndan Mayorka'yı ve ispanya'nın Akdeniz sahillerini vurdu. 3000'den fazla esiri gemilerine doldurdu. Barselona limanı yakınlarına kadar sokuldu. Barselona'ya çok yakın büyük bir manastır vardı. ispanya krallarının her yıl gelip bu manastırı ziyaret etmeleri gelenekti. Aydın, burayı bastı. 80 keşişi ve 36 sandık hazinelerini ele geçirdi. Yalnız gümüş kandillerin ağırlığı 25 kantar çekiyordu. Aydın'ın bu akını hakkaa ki yahşı olmuş, Kral Karlos'un gururuna büyük bir darbe indirilmişti. Aydın, ufaklı büyüklü tam 55 parça kafir gemisiyle Cezayir limanına girdi. Doria'nın Şerşel seferi, fazlasıyla cevaplandırılmıştı.

    Gelen ganimetle Cezayir şehri, Hind ülkelerinin pazarlarından nümune oldu. Bir akçaya mal alan tacirler, bunu on akçaya satıp zengin oldular. Cezayir zindanlarındaki esirlerin sayısı 16000'e yükseldi. Gemilerimizde çakılı forsalar ve evlerimizde hizmet eden esirler, bu rakamın dışındaydı. Bu esirlerden en iyi kürek çeken 500'ünü ayırdım, Donanmay-ı Hümayun'da forsalık etmek üzere istanbul'a göndermeye karar verdim. Aydın Reis, 15 parça kadırgayla istanbul'a hareket etti.

    Aydın Reis, hareketinin 27. günü istanbul'a vardı. Cihan Hakanı Süleyman Han'ın huzuruna çıktı. Hakanımız, namemi bizzat okumak tenezzülünde bulundu. Aydın, vezirleri ve diğer ilerigelenleri de ziyaret etti. Hepsine gönderdiğim hediyelerden verdi. Çok izzet ve ikram gördü. Sultan Süleyman Han Kanuni, Aydın Reis'i tekrar huzuruna çağırdı. Bizzat hitap etmek inayetinde bulunup dedi ki:

    "Baka Reis, Cezayir beylerbeyim Hayreddin Paşa'nın işleri cümle makbulümdür. Sana şimdi 5 pare kadırga veriyorum. Gemilerine ne kadar yükleyebilirsen ve ne denlü ihtiyacınız varsa top, alet ve sair gemi donatımına yarayan nesneler yüklemen için Kapdan Paşa'ya irade ettim. Sizin bilhassa yeni dökülmüş deniz toplarına ihtiyacınız vardır. Alabildiğin kadar bunlardan al. Sana birkaç top mühendisi de vereceğim. Cezayir'deki donanmamı gayetle kudretli ve her zaman için muharebeye hazır tutun. Haber aldığıma göre Kral Karlos, Cezayir hakkında gayetle kötü niyetler beslemektedir. Zinhar tedbiri elden bırakıp gaflet üzere olmıyasız!"

    Aydın Reis, istanbul'dan ayrıldığının 41. günü Cezayir'e geldi. 15 kadırgayla hareket etmiş, Sultan Süleyman Han'dan 5 kadırga almış, yolda da 7 kafir teknesi ele geçirmişti. Gelirken birkaç kafir şehrini basıp 700 değerli esir almıştı.

    Aydın, hakanımızın name-i hümayunlarını verdi. Namenin bulunduğu Osmanoğulları'nın hanedan rengi olan al renkteki keseyi üç defa öpüp başıma koydum. Sonra nameyi çıkarıp okudum. Mübarek emirlerini ezberledim. Sonra tenezzülen bana gönderdikleri hıl'ati, samur kürkü, cevahirli saati, murassa kılıcı ve sancağı kemal-i tazim ve ihtiram ile Aydın Reis'ten aldım.

    Bu sıralarda Kral Karlos, gayetle müşkül durumdaydı. Karındaşı Fernandoş Kral, Viyana'dan imdat isterdi. Zira hakanımız Süleyman Han, Macar serhadlerini Fernandoş Kral'a haram etmişti. Kral Karlos, baktı ki bizimle uğraşmaya gücü yetmez, gene Tlemsen beyini ayaklandırdı. Beye büyük paralar gönderip kendisine Cezayir sultanlığını vadetti. Gerçek kral odur ki, elinde bulunan bir mülkü başkasına vadede. Karlos Kral ise, defalarca tecrübe edip alamadığı bir ülkeyi, hayalinden şuna buna peşkeş çekiyordu. Ancak Tlemsen Beyi, bu vaade kandı ve isyan etti. Deli Mehmed Reis'i 40 pare gemiyle Akdeniz seferine gönderdim. Ben de Tlemsen üzerine yürüdüm. Fas hududundaki bu büyük beldeye geldim. Az bir mukavemet gördüm. Tlemsen Beyi kaçtı. Din adamları gönderip affını istedi. Bizzat karşıma çıkarsa belki affedeceğimi söyledim. Geldi. Birikmiş haracı olan 110000 altını verdi. Ayaklarıma kapandı:

    "Bre kafir," dedim; "imanını yenile! Zira en büyük din düşmanımıza uyup Müslümanlar'ın halifesi ve cihanın padişahı olan hakanımızı bu ülkelerde temsil eden bana kılıç çektin!"

    Tlemsen Beyi, kelime-i şehadet getirip tecdid-i iman etti. Boş düşen nikahlı zevcesiyle yeniden nikah kıydırdı.

    Ben Tlemsen'de iken Deli Mehmed Reis, 40 pare donanmasıyla ispanyol donanmasına rasgeldi. 35 ispanyol kadırgasından 29'u, pek kanlı bir derya savaşından sonra teslim oldu, diğer altısı kaçtı. Bu büyük Türk zaferi, Barselona'da bulunan Kral Karlos'un kulağına erişinçe, teessüründen perişan oldu. Zaten Almanya'da Sultan Süleyman'a, yenildiği için ağzını bıçaklar açmıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster