1. 1.
    0
    ibnü'l-Kaadi ölünce, askerleri silahlarını atıp zemine kapandılar. Bu zavallılara eziyet etmekte mana yoktu. Cümlesini affettim. Salıverdim, gittiler. Bir kısmı hizmetime girmek için çok yalvarıp yakardılar. Kabul ettim. Bu Araplar'ı nizama almaya fazla imkan yoktu. itaat nedir bilmezlerdi. Bir devletin tebaası olarak yaşamanın kudret ve nimetini öğrenememişlerdi. Böyle gelmişler, böyle giderlerdi. Ancak Anadolu'dan gelen bazı leventlerim vardı ki, ibnü'l-Kaadi'nin hizmetine girmişler, Türk'lüğün yüzünü kara etmişlerdi. Hepsi gelip boyunlarını büktüler, ellerini kavuşturup huzurumda durdular. Türkler, Araplar gibi yere kapanmayı bilmedikleri için, bu vaziyetleri, teslimiyet manasına geliyordu. Kararlarımı gayet çabuk almak itiyadımdır. Ancak eski leventlerimin karşısında bir an tereddüt ettim. Bazıları mazide büyük hizmetler etmişler, çok yararlık göstermişlerdi. içlerinde ispanyol kaptanlarının başlarını kesmiş, gemilerini zaptetmiş olanlar vardı.

    Eski yoldaşları olan binlerce levendim de ardımda saf saf duruyor, heyecan ve merakla vereceğim emri bekliyorlardı. Bunları affetmekte birkaç mahzur vardı. Biri; bu lütfum istanbul'da nasıl karşılanır, bilmiyordum.

    Çünkü bu leventler benim şahsımda, şevketlü hakanımıza isyan etmiş sayılırlardı. Ancak bir anda gelen içten bir duyguyla:

    "Cümlenizi affeyledim," dedim; "silahlarınızı alıp kuşanınız." Hepsinin gözleri doldu. Mahcubiyetle yerden silahlarını alıp kuşandılar. Ardımdaki leventlerin de yüzünde memnuniyet ifadesi vardı. Anladım ki, eski yoldaşlarını affettiğime sevinirler. Bu kararımın isabetli olduğunu sonradan hadiseler ispat etti. Affedilen leventler, büyük fedakarlık göstererek mazideki cürümlerini örtmeye çalıştılar. Hemen hepsi şimdi şehit olarak ölmüştür. Tanrı rahmet eyleye!
    ···
   tümünü göster