1. 1.
    0
    Ağam Oruç, bu büyük zaferi bir nameyle bana bildirdi. Zafer haberini aldığımda, yanımda büyük ağam ishak Reis de vardı. On pare tekneyle denize açılmaya hazırlanıyorduk. Cezayir’e ağam Oruç’a yardıma gidiyorduk. Hacet kalmadı. Akdeniz’e açıldık. 16 parça kafir gemisi ele geçirdik.

    Bunlar, barut, kurşun, kereste, katran, yağ, pirinç, buğday yüklü teknelerdi. Denize açıldığımızın yirmi dokuzuncu günü dönüp Cicelli limanına demir attık. Bir gemi dolusu buğdayı fukaraya sadaka eyledim. Ağam Oruç’tan bir name gelmişti. Münafık bir Arap şeyhini yakalamam için emir veriyordu. Derhal beş yüz leventle dağlara çıktım. iki yüzlü şeyhi yakaladım. Başını kestirdim. Yerine başka bir şeyh tayin ettim. Cicelli’ye döndüm. Birkaç gün istirahat ettim. Yirmi küsur parça tekneyle denize açıldım. Mübarek bir saatte Cezayir limanına girdik. Ağam Oruç’la buluştuk. Büyük ağamız ishak Bey de bizimle beraberdi. Hayli müddet can sohbetleri eyledik. Kışı bu minval üzere geçirdik.

    Evvel bahar geldi. Ortalık lalezar oldu. Gemiler limandan çıktılar. Derya üzerinde oynaşmaya başladılar. Cezayir ülkesinde Tenes şehri vardı. Bir Arap emiri hüküm sürerdi. Amma bu hanedanda anlaşmazlık ekgib olmaz, her daim kan dökülür, ahali sıkıntı çekerdi. ispanyol kafiri, bu beldeye de musallat olmuştu. Ağam Oruç Bey Gazi, bu beldeyi de hükmü altına almak istiyordu. Bu sırada ispanya kralı Karlos, Tenes’e on pare gemi göndermişti. Güya Tenes emirini himaye eder, aslında Müslüman halka kan kustururdu. Tenes şehrinde sultanın muhafızı geçinen bir ispanyol birliği vardı. Ahaliyi soyup soğana çevirir, kıymetli ne varsa gemilerine yükleyip ispanya’ ya gönderirlerdi.

    ishak ve Oruç Reisler, Cezayir şehrinde kaldılar. Ben on iki pare tekneyle Delis’e geldim. Limanda dört pare ispanyol gemisi yatardı. Bizi görünce akılları başlarından gitti. Gemilerini bırakıp kaleye kapandılar. Gemileri, topları, tüfekleriyle elimize geçti. Öyle telaş etmişler ki, gemilerinden bir habbe almayıp firara yüz tutmuşlardı. Bin beş yüz leventle karaya çıktım. Kale önlerine geldim. Şiddetli bir mukavemet ve cenk bekliyordum. Fakat kale kapılarını açık buldum. Birkaç yüz Müslüman bizi karşıladı:

    "Hoş geldiniz!" dediler; "ispanyol kafiri, kendileriyle birlik olan beyimizle beraber gece kaleden çıktı gitti. Belki on bin kişiydiler. Hepsi beyin adamlarıydı. Şehirde kalanlar, Cezayir ülkesinde sizden ve karındaşınız Sultan Oruç’tan gayri hükümdar tanımayanlardır."

    Bu haberi alır almaz, iki bin gaziyi yola düzdüm. Kaçanların peşinden saldım. Gaziler, ikinci günü firarileri yakaladılar. Tekbir alıp savlet eylediler. Tanrı aşkıyla:

    "Nereye gidersiniz bre kafir-i bi-dinler?" deyip avaze saldılar; "bilmez misiniz ki, sizin için bizim elimizden halas yoktur?"

    Tüfek ateşinden sonra iş kılıca ve palaya dayandı. Tüfek ateşinden serçeler gibi düşen düşman, kılıç ve palaya hiç dayanamadı. 350 kafir esir alındı. Gerisi kırıldı. Bizden de yetmiş ila ciksen gazi şehit oldu. Tanrı makamlarını Cennet eyleye!

    Gazi leventlerimi, Tenes kalesinin önünde karşıladım. Şehit düşen yoldaşları için teselli ettim. Zaferlerinden ötürü tebrik eyledim. Bir müddet Delis’te kaldık. En kıdemsiz levendin eline 500 altınlık ganimet geçti. Ganimetimiz arasında 150 kantar kara biber, 75 kantar tarçın, 25.000 zira kumaş, denk denk ibrişim ve ipek, 400 kantar bal, 600 kantar bal mumu, 1000 top sof, pek çok cenk malzemesi vardı. Tenes’e bir subaşı bıraktım. Mübarek saatte 16 pare cenk teknesiyle deryaya açıldım. Cezayir’e geldik. Oruç ve ishak Reisler'le sarmaş dolaş oldum. Gaziler reisi Oruç Bey :

    "Gazan mübarek ola karındaş!" diye tebrik ve dualar etti.

    Tenes’ten kaçan bey, Tlemsen sultanının karındaşı oğluydu. Bizden aldığı ders yetişmedi:

    "ispanya Kralı sağ olsun. Benim ahımı bu Türkler'de komaz!" gibi laflar ettiği duyuldu.

    Anladık ki, bu herifin kalbinden islam muhabbeti kalkmış. Sanırdı ki, ispanyol kafiri Cezayir şehrini bizden almaya muktedirdir ve o zaman, kendisini Cezayir sultanı yapacaktır. Bu hayal ile gezerdi. Bu Arap milletine itimat etmek kat’a caiz değildir. Bir müddet sonra öğrendik ki, Tlemsen sultanının karındaşı oğlu, etrafına topladığı Araplar ve ispanyollar’ la tekrar Tenes’i ele geçirmiş. ispanyol kafirinin zulmünden ve tasallutundan kurtardığımız Tenesliler de, onu gene beyleri olarak kabul etmişler.

    Ağam Oruç bu haberi aldıkta gayet kızdı. Mübarek mizaçları galeyana geldi. Bu defa bizzat kendisi gidip düşmana haddini bildirmek istedi. Cezayir ulemasını topladı:

    "Efendiler, en büyük din düşmanımız olan ispanyol kafiriyle bir olup din kardeşlerimiz üzerine yürüyen, ispanya Kralı’na biat eden, nasihatlerimize kahpelikle mukabele eyleyen Tenes beyinin akibeti ne ola?" diye sordu. "Dinimizin bu husustaki emri nicedir?"

    Cümle ulema ittifakla dediler ki: "Katli vacib, canı ve malı helaldir" ve bunu fetva halinde yazıp ağam Oruç’a verdiler. Oruç Reis, benimle ve büyük ağamız ishak’la vedalaştı. Cezayir’den Tenes’e geldi. Tenes ahalisi baktı ki gaziler reisi yaklaşır, hal yamandır, Tlemsen sultanının karındaşı oğlu olan beylerini bağlayıp Oruç Reis’e teslim eylediler:

    HAiNiN BOYNU VURULDU

    "Sen sultansın, biz kuluz," dediler; "kusur bizden, inayet sendendir!"

    Daha bu minval üzere hayli iki yüzlü laflar ettiler. Ağam Oruç, gayetle merhametli bir adamdı. Hileden nefret eder, ihsan ve inayeti sever, gönlü zengin bir mücahitti. Tenesliler’i bağışladı. Beylerini huzuruna getirtti:

    "Bre namerd," dedi; "senin ahlaksızlığın görülüp işitilmiş şeylerden midir? Benim hakkımda <ben öyle korsan makuulesine kulak asmam, ispanya Kralı’nın devletlü bir kuluyum,> demişsin. Bre mel’un, kulu olduğun kralın yüz binlerce Müslüman’ı kılıçtan geçirdiğini, Endülüs’e kan kusturduğunu bilmez misin? Biz korsan değil, elhamdülillah mücahit gazileriz. Din yolunda cenk ederiz."

    Ve hemen cellada işaret edip hainin boynunu vurdurdu. Daha birkaç Arab’ı huzuruna aldı:

    "Bu mel’un size geldikte bağlayıp bana göndermeniz gerekti," dedi; "beni karşınızda gördükten sonra bu işi yapmak marifet değildir. Siz bana sultan olarak biat etmediniz mi? Yemininizden nasıl döndünüz?"

    Onların da başlarını kestirdi. Tenesliler gördüler ki akıbet yamandır. Cümlesi Oruç Reis’e sadakat yemini ettiler. Ondan başkasını hükümdar tanımayacaklarına and içtiler. Ağam Oruç, bütün fitnenin Tlemsen’den geldiğini bilirdi. Tlemsen, Cezayir ülkesinin en batısında, Fas hududu yakınlarında, büyük bir beldeydi. Çok eski bir hanedan orada hüküm sürerdi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster