0
"PADiŞAH DUASI ALDIK iKi CiHANDA AZiZ OLDUK"
Muhiddin Piri Reis, 6 pare tekneyle Tunus’tan hareketinin yirmi birinci günü istanbul’a vardı. Sarayburnu önünde demirledi. Toplarını ateşleyip hakanımız Sultan Selim Han’ı selamladı. Sultan Selim Han, Piri Reis’i huzuruna kabul etti. Benim yazdığım nameyi bizzat kendi okumak inayetinde bulundu. Ağam Oruç Reis’in ve benim gazalarımdan hoşnud oldu. Mübarek ellerini kaldırıp bize ve levendlerimize dualar eyledi :
"Hak Taala, dünya ve ahirette Oruç ve Hayreddin kullarımın yüzlerini ak eylesin," dedi; "kılıçları keskin, düşmanları mahkur, denizde ve karada gazaları mansur olsun. Daima muzaffer olalar!"
Böylece padişah duası aldık. Artık sırtımız yere gelmezdi. iki cihanda aziz olmuştuk. Piri Reis yoldaşımız, hakanımızdan büyük iltifat gördü. On kese akça ihsan aldı. Sırtına hıl’at giydirildi. Selim Han, hediyelerimizi tenezzülen kabul etti ve teker teker bakmak suretiyle lütfunu esirgemedi. Hatta Piri Reis’in teknelerinin Yalı Köşkü’ne yanaşmasını irade buyurdu ki, şimdiye kadar hiçbir geminin saray sahiline yanaşmak haddi değildi. Piri Reis, hediyelerimizi 200 kafir esirinin sırtına yükletmiş ve iyi bir alay düzenlemişti. 200 levend de, sırmalı urbalar kuşanmış olarak sahile çıktılar, Hakanımıza gösteriş yaptılar. Selim Han, her levende ellişer altın ihsan etti. istanbul’da kaldıkları müddetçe iaşe ve ibatelerinin miriden temin olunmasını buyurdu. Muhiddin Piri Reis için ayrı bir konak tahsis edildi.
Sultan Selim Han, teknelerin tersaneye çekilmesini irade buyurdu. Teknelerimiz burada yağlandı, ekgibleri tamamlandı, gedikleri düzüldü, mühimmatı koşuldu. Ayrıca hakanımızın emriyle 27’şer oturak iki kadırga inşasına başlandı. Selim Han bu kadırgalardan birini bana, diğerini ağam Oruç Reis’e ihsan buyuracaktı. Kadırgaların kıçları altın yaldızla yaldızlandı. Güvertelerine mükemmel toplar kondu. Dökümhaneden çıkmış olan bu toplar pırıl pırıldı. Piri Reis, vezirleri de ziyaret etti. Hediyelerimizden peşkeşler sundu. Günlerden bir gün Sultan Selim Han Hazretleri, Piri Reis’i tekrar çağırdı. Huzuruna kabul buyurdu. iki elmas kabzalı kılıç verdi. Her biri birer Rum haracı ederdi. Ayrıca hıl’atlar, sorguçlar ihsan buyurdu:
"Baka Reis," dedi; "verdiğim kadırgalardan birine Hayreddin Bey, öbürüne Oruç Bey binsin. Sorguçlarımdan birini Hayreddin Bey, öbürünü Oruç Bey sokunsun. Kılıçlarımdan birini Hayreddin Bey, öbürünü Oruç Bey kuşansın. Cümle peşkeşleri makbul-i hümayunum olmuştur. Böyle diyesin. Sizi Allah’a ısmarladım. Mansur ve muzaffer olasınız. Duam berekatı sizinle biledir. Her neye ki ihtiyacınız varsa, eşiğime arz edesiniz."
Piri Reis yoldaşım, hakanımızın hatt-ı hümayunlarını aldı. Üç defa öpüp başına koydu. Yedi kere eğilip selam verdi. Selim Han’ın mübarek elini öptü. Veda eyledi. Cihan Hakanı’nın huzurundan kemal-i huzur ve rahat, ıkbal ve saadetle çıktı. Selim Han’ın bana ihsan buyurduğu kadırgaya bindi. Diğer kadırgaları peşine taktı. Sekiz pare tekneyle Sarayburnu’nda padişahı selamladı, Selim Han, Yalı Köşkü’nden gemilerimizi seyrediyordu. Cihanın taht şehri olan istanbul’dan ayrıldı. Tunus’a doğru yola düştü.
Piri Reis, istanbul’da iken ben ve ağam, 10 pare tekneyle denize açıldık. Niyetimiz Sebte Boğazı’na, Akdeniz’in ucuna gitmek, Endülüs'e uğramak, din kardeşlerimizden bir kısmını daha kurtarıp getirmekti. Ancak bu sırada Cezayir’in Becaye şehrinden elçiler geldi:
"imdad olursa," dediler; "siz gazi yiğitlerden olur. ispanyol kafirinin tasallutundan namaz kılamaz çocuklarımıza Kur’an talim edemez olduk. işimiz inayetinize kalmıştır. Cenab-ı Hak, halasımızı size inayet buyurmuş, bizi size ısmarlamıştır. Teşrif edip beldemize gelin. Hemen bizi kafir zulmünden kurtarın."
Tam Becaye üzerine hareket edecektik. Gördük ki Piri Reis sekiz pare kadırgayla Tunus sularına gelir. Hemen Piri Reis’i gemimize aldık. Heyecanla istanbul ahvalini sorduk. Daha Piri Reis’in bindiği kadırgayı görünce aklım başımdan gideyazmıştı. O kadar güzel ve azametli tekneydi. Anladım ki padişah ihsanıdır. Gönlüm sürurla doldu. Şevketlü Selim Han’ın mübarek hatt-ı hümayunlanını okuyunca sürurum arttı. Gözlerim doldu. Hatt-ı hümayunu yedi defa öpüp başıma koydum. Cenab-ı Hakk’a şükürler ettim. Böyle kudretli bir hakanın kulu olduğumuz için hamd eyledim. Ağam Oruç, padişahın kendine ihsan ettiği kadırgayı görünce sevince gark oldu. Bu denlü azametli bir tekneye sahip olduğu için hünkarın şevketine dualar etti.
Sultan Selim Han, Tunus Sultanı’na da bir hatt-ı hümayun göndermişti. Hatt-ı hümayunu ben zütürüp Sultan’a verdim. Sultan, Cihan Hakanı’nın fermanını yedi kere öpüp başına koyduktan sonra açtı, okudu. Padişahımız buyuruyordu ki :
"Sen ki Tunus Beyi’sin, bu ferman-ı hümayunum vasıl oldukta mucibince amel eyleyip zinhar hılafından hazer edesin. Kullarım Oruç ve Hayreddin Beyler’e her türlü yardımını esirgemeyesin."
Bütün Tunus erkanı toplanmıştı. Sultan’ın huzurunda Piri Reis, Selim Han’ın kılıcını bana kuşattı, gönderdiği hıl’atı sırtıma geçirdi. Azim merasim oldu. Şeyhler dualar ettiler. Cihanın hakanı Selim Han’ın şevketini övdüler. Tunus Sultanı baktı ki, Cihan Hakanı bana ve ağama ettiği iltifatı şimdiye kadar en büyük hükümdarlara karşı bile esirgemiştir, bizlere karşı muamelesi değişti:
"Senin ve ağan Oruç’un yolu, kapdan-paşalık yoludur, dedi; mübarek ola!"
Bu andan itibaren hasedinden tezvire başladı. Gördü ki, artık kendi başımıza zavallı, himayesiz korsanlar değiliz. Cihan Hakanı’nın makbul kuluyuz. Bizden çekinmeye başladı. Devlet ve memleketini Selim Han hesabına elinden alırız diye korkardı.
"DÜŞMAN TEKNELERiNE SAVLET EYLEDiK"
Ertesi gün ben ve ağam Oruç Reis, padişah ihsanı olan yeni gemilerimize bindik. Yirmi yedişer oturak olan teknelerde on altışar top vardı. 12 pare gemiyle deryaya açıldık. Bir tekne ele geçirdik. içinde 25 kafir vardı. Yağ ve bal mumu yüklüydü. Forsalar Endülüslü din kardeşlerimizden 40 kişiydi. Cümlesini halas eyledik. Deli Mehmed Reis’in gemisine doldurup Tunus’a gönderdik. Deli Mehmed’i gayetle severdim. Genç, korku bilmez bir yiğitti. 15-20 kafirle tek başına kalsa dövüşür ve galip çıkardı.
Bu minval üzere Cezayir ülkesinin Becaye limanına geldik. 2033 can levendimiz, on bir pare kadırgamız, yüz elli kadar topumuz, binlerce forsamız vardı. Becaye’nin kalesi, ispanyol kafirinin elindeydi. Cenge başladık. Cenk, üç buçuk saat sürdü. Kafirlerin çoğu öldü. Bu zaferimizi duyan 20000 Arap, Becaye’ye geldi. Bize yardıma çalışırlardı ama, cenk ahvalini iyi bilmezlerdi. Kalede kalan bir avuç kafir, bize 29 gün mukavemet etti. Şehri ele geçirmiştik. Muhasara toplarımız olmadığı için, kalede büyük gedik açamıyorduk. Minorka adasından üzerimize azim ispanyol kafiri geldiğini duyduk. Becaye’yi bırakıp Cicelli'ye çekildik. Ama Minorka’dan gelecek imdat kuvvetlerinin yolunu beklerdik. Nihayet derya ufkunda 10 pare büyük kadırga göründü. Ağzına kadar silah ve mühimmat yüklüydü. Becaye'yi kurtarmaya gelirlerdi. Ağam Oruç :
"Bu bize Tanrı nimetidir," dedi.
Cümle levendler gülbank-ı muhafazidi çekip düşman teknelerine savlet eyledik. Büyük cenk oldu. 10 tekneyi de ele geçirdik. Kafirlerden sağ kalan 781’ini esir asıp forsaya çaktık.
Tümünü Göster