Proudhon ve Kropotkin toplumsal devrimden yana düşünürlerdi ve devrimin kansız olamayacağının bilincindeydiler. Ama gene de örneğin Proudhon’un politik devrimi reddetmesinde şiddetten duyduğu tiksinti ve politik olmayan bir devrimin şiddetsiz gerçekleştirileceği yatar. Bütün anarşistlerin bağlandığı "genel grev" efsanesi kansız devrim hayalinden köken alır. Anarşizmin yıkıcı yönüne en fazla vurgu yapan, bu yüzden de en fazla şiddet taraftarı olarak bilinen Bakunin bile bu konuda şöyle diyor:
"Kanlı devrimler genellikle zorunludur; insanoğlunun aptallığına teşekkürler, bu zorunlulukta şeytani, devasa bir şeytani yan, büyük bir felaket gizli; yalnızca kurban açısından değil, aynı zamanda uğruna gerçekleştirdiği amacın saflığı ve mükemmelliği açısından da bu böyle."
Anarşizmin Avrupa çapında bir hareket olarak örgütlenmesinde büyük katkıları olan Bakunin, Brotherhood (Kardeşlik) adını verdiği 160’dan fazla örgüt kurmuştur. Nerede bir barikat varsa, Bakunin oradadır. Bakunin ’in anarşizm çerçevesinde açıklanamayacak ilişkileri de vardır. Bunlardan biri de Rus teröristi Naçayev ile kurduğu karanlık ilişkilerdir. Ancak bunu hayatını sosyal devrime adamış bir sosyal devrimcinin sürçmelerinden biri olarak algılamak gerekir. iş yapan hata da yapar. Şiddet taraftarı olarak bilinen Bakunin’in taraftar olduğu şiddet bireysel terör eylemleri değil, devrim için ayaklanan yığınların devleti yıkmak için zorunlu olarak kullanmak durumunda kalacakları şiddetti. Buradaki şiddet savunusu, yeni bir toplumsal düzeni amaçlayan herhangi bir toplumsal güçten, örneğin sosyalistlerden, milliyetçilerden hatta despotizme karşı demokrasiyi hedefleyen liberallerden farklı angümanları içermez. Kimse liberalizmle terörizm arasında anarşizmde olduğu gibi paralellikler kurmuyor.
Anarşist gelenek içinde Ravachol, Emile Henry gibi gerçek teröristler de vardır. Ancak bunlar eylemlerini topluma ayna tutmak olarak adlandırırlar. Terörist anarşistler bile şiddeti yüceltmezler. Emile Henry’nin mahkemede kendisine "ellerin kan içinde" diyen hakime verdiği cevap ilginçtir. "Hayıt ellerim temiz" demez; "Aynen sizin cübbeniz gibi" diye cevaplar. Yapılan iş ayna tutmaktır. Terörist anarşistler, eylemlerinin gerekçesini, burjuvazinin güç tekeline karşı denge oluşturmak olarak açıklarlar. Gene Emile Henry’nin deyişiyle, "burjuvazi, savunmasız grevci işçilerin üzerine ayrım gözetmeksizin ateş açabiliyorsa, bunu sonucunu eğlendiği restoranda patlayan bir bomba olabileceğini de hesaba katmak zorunda olmalıdır". Amaçları sınıf mücadelesi içerisinde ezilen sınıflara moral destek sağlamaktır. Oysa yaşananlar, bu tür silahlı küçük eylem gruplarının organize devlet karşısında hiçbir şansı olmadığını ve böylesi devrimci terör gruplarının her yenilgisinin ezilenlerde derin moral bozukluklarına yol açtığını göstermiştir.
Pasifist olmayan anarşistlerin şiddet konusundaki tutumlarını bir kez daha özetleyelim. Anarşistler ahlaki olarak, tahakküme maruz kalan her insanın kendini ve kişiliğini savunmak için şiddet kullanma hakkı olduğunu kabul ederler. Bu bağlamda terörizmi halka yönelmediği sürece kınamazlar. Ancak, toplumsal devrimi hedefleyen örgütlü bir anarşist hareket, bireysel terörü reddeder, hedefleri adalet ilkelerine göre çok iyi saptamak, zamanlaması ve dozu genel toplumsal devrim hedefine uygun olmak koşuluyla şiddeti politik bir yöntem olarak benimserler. Hedefleri adalet ilkelerine göre çok iyi saptamak ne demektir? Bir; hedefi belli olmayan (otobüse bomba koymak türünden) eylemlere asla girişmemek. iki; kimseye özellikle de muhaliflerine siyasi fikirlerinden dolayı şiddet uygulamamak. Üç; karşıdevrimin şiddetinden ancak birinci derecede sorumlu olanlara yönelmek. Bu liste adalet ilkesi, vicdan ve gönül gözüyle istendiği kadar uzatılabilir. Dozunu ayarlamak ne demektir? Örneğin anarşistlerin çalışma yaptığı bir yerde uyuşturucu dağıtan bir kişi, dövülmeyi ve oradan kovulmayı hak ediyor ama öldürülmeyi hak etmiyordur. Burada kıstas anarşist vicdandır. Zamanlama ve politik yara ilkesi de anarşistlerin politik yeteneklerine bağlıdır. Son olarak şiddetin kabulü anarşistlere çok ağır ahlaki sorumluluklar yükler. Şiddet sıklıkla geri tepen bir silahtır, yeteneksiz anarşistlerin uygulayacağı uluorta şiddet sadece uygulayanların değil, diğer anarşistlerin ve düzen karşıtlarının da yaşdıbını tehlikeye atar. Bundan daha önemlisi, şiddeti politik bir araç olarak kabul etmek; kişiye öncelikle bir yargıç, zaman zaman da bir cellat rolü yükler. Özgürlük ve yaşam tutkunu bir anarşist için dayanılmaz bir durumdur bu. Hele bu rollerin kurumlaşması, en rahat şiddet uygulayabilen anarşistin en iyi anarşist sayılması, anarşi idealini iyice lekeleyecektir. (Ne yazık ki bu olasılık da güçlü bir biçimde vardır.) Öte yandan pasifizmin handikapları da daha az değildir. Pasifist anarşist, bu yolu seçmekle yargıç ve cellat rollerinden kurtulur, ama bu kez, kendisini bekleyen kurban rolüdür. Yeterince kurban verdik. Verilen her kurban bizi anarşi idealine daha fazla yaklaştırmıyor.
Parantezi kapatıp, Bakunin’in toplum projesine dönelim. Bakunin, anarşist olmadan önce de tanınmış politik bir kişilikti. Önce sol Hegelci ve Çarlık karşıtı, uzun yıllar Herzen’in etkisinde devrimci yöntemleri ve çelik disiplinli, hiyerarşik bir örgütün uygulayacağı anayasacı- demokrat- devrimci diktatörlük yanlısı, Slavlar’ın birliğini sağlayarak onları Rus, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı otokrasilerinin boyunduruğundan kurtarmayı amaçlayan Pan-Slavist, özgürlük mücadelesini Slav halk gelenekleri (köy komünleri) doğrultusunda sosyal devrime yöneltme çabaları. Bu perspektifte Polonya milliyetçileriyle ittifak çabaları, özgür, birleşik, aynı zamanda sosyal devrimini tamamlamış bir Avrupa için başta Garibaldi, John Stuart Mill vb. liberaller ile dirsek temasları ve en sonu Marks’la birlikte oluşturdukları 1. Enternasyonalde anarşizm temelinde işçi sınıfı örgütlenmesi ve özgürlükçü sosyalizm mücadelesi. Gençliğinde bir ara felsefe profesörü olmaya niyetlendiyse de Bakunin görüşlerini okuyarak değil, hayat içinde şekillendirmiştir. O önce devrimci sonra anarşistti denilebilir. (Bu yönüyle Proudhon’un zıddı bir süreç izlemiştir.) içinde büyüdüğü aristokrat çevrenin olanaklarını elinin tersiyle iten Bakunin, başlangıçta Herzen aracılığı ile tanıştığı sosyalist düşünceleri reddetmişti.
Fransız sosyalizminin iki kanadı olan, başta Fourrier gibi ütopyacı sosyalistlerin otoriter görüşleriyle Proudhon’un özgürlükçü sosyalizmi arasındaki ayrımı algılamadan sosyalizmin eşitlik dayatmasını özgürlük için bir engel olarak nitelendirmişti. Ancak zaman içinde her namuslu devrimci gibi özgürlükle eşitlik arasında kopmaz bir bağ olduğunu ve bu bağı ancak anarşist düşüncenin kuracağını görmüş ve barikatların arkasında kazandığı deneyim, dostluk ve ilişkileri de taşıyarak anarşizmin fiili bir güç haline gelmesinde kilit bir rol oynamıştır.
http://www.khaos.info/anarsizm/13731-anarsizm-nedir/