1. 1.
    0
    Ve anılar da gider peşinden.
    Siz hiç o yüreğinize sığdıramadığınız aşkınızı bir başka aşk için ağlarken gördünüz mü? Ben gördüm. Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan. Bir alev topu gibi onun için çığlık çığlık yanarken siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp "Bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu sana kıyamam n'olur git" diye yalvardınız mı? Onu bir başkasının kollarında düşünürken siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı:

    "Unut onu unut onu unut ya da öl!"

    içinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? Gözyaşları içinde yastığınıza gömülüp her Tanrı'ya sığınmak istediğinizde artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp dua etmekten vazgeçtiğiniz oldu mu hiç?
    Siz hiç yana yana sevdiğiniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip
    Yoluna kalbinizi serip yoluna ölümünüzü serip güle güle bir başka aşka uğurladınız mı?

    Bazen aşk gider..
    Ama ölüm gelmez birtürlü. Ne yapsanız da öfke duyamazsınız giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği ömrünün alevleri içinde eriyip giden yüzünüze silinip giden kokunuza kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza...
    Anlarsınız aşktır bu öfkeyi birtürlü yurduna kabul etmeyen...
    Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen...
    Hayattan soğutup size ölümü özleten...
    Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen...
    Anlarsınız aşktır bu...

    Ama bazen aşk gider..
    Aslında bilirsiniz nereye gittiğini. Onu çağıran o ekgib yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. Onu çağıran hani o gözlerinde görüp de belki de en çok bu yüzden vurulduğunuz ertelenmiş çocukluğunun o mavi bahçesidir. Dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçede onu ekgib severek yaralamış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belki de. Yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp gözyaşlarına boğulmuştur. Belki de onu bu yüzden affedersiniz. Belki de bu yüzden bir başka sevda için karşınızda gözyaşlarına boğulduğunda onunla beraber ağlayıp "Git ve aramaya devam et unut beni" dersiniz. Çünkü bilirsiniz ki aşk çocukluğun arka bahçelerinde dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu birtürlü bulamadığınız kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. Birgün ansızın o oyunda yanıvermiş haketmediğiniz halde bahçeden kovulmuşsunuzdur. Anlayamazsınız neden kovulduğunuzu nerede hata yaptığınızı neden unutulduğunuzu... Yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp hayatı dışınızda bıraktığınız için birgün aşk gider ve siz evinizin yolunu birtürlü bulamazsınız.

    Sonra zaman geçer. O karanlık bahçe aydınlanır. Ve anlarsınız ki sevda denen o büyülü oyunda herkesin kuralları birbirinden farklıdır. Siz aynı bahçede aynı oyunu oynadığınızı sanırsınız belki ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. Kendi bahçenizle onun bahçesini kendi oyununuzla onun oyununukendi kurallarınızla onun kurallarını kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. Belki de bunu anladığınız için kendi bahçenizden onun bahçesini kendi çocukluğunuzdan onun çocukluğunukendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için birgün aşk gider ve siz onun gerçek aşk olduğunu anlayıp unutamazsınız.

    Belki de bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız çocukluğunun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktığı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duyamazsınız. Ve belki de bu yüzden aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.

    Bazen aşk gider..
    Günler geçer ardından. Ve aylar. Bazen de yıllar...
    Bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. Eşyalar eskir. Evler yıkılır. Kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğin acımasızlığına teslim olur.

    Sevilen unutur. Seven yanar.

    Bazen aşk gider...
    Ya da siz gittiğini sanırsınız...

    Cezmi Ersöz
    ···
   tümünü göster