1. 4926.
    +6
    http://fizy.org/#s/2b7d3x

    Bir ürperti geldi..nasıl yani..

    “Ceyda, saçmalama..sakın..yani..bak,”

    “yok yok..kendime zarar vermeyeceğim..” dedi yine gülümseyerek, artık ağlaya güle, yaşlarla da ıslanmış olan yüzü iyice dramatik bir hale gelmişti..ifadeler, duygular karışmış, anılar, hatıralar dağılmış,

    Soyguna uğramış bir evin yatak odası gibiydi yüzü..çekmeceler yerde..yorgan, çarşaf dağılmış..kıyafetler etrafa saçılmış…bir cümbüş…eğlencelisinden değil, acı vereninden bir cümbüş..kaos..karmaşa…

    “en azından fiziksel olarak” diye devam etti..elimin üzerindeki eli sıklaştı..bakışları donuklaştı..

    “yarın sevgililer günü..” dedi… “rezervasyonları iptal etmem gerekecek..ama hediyeni verebilirim hala” deyip yine hastalıklı şekilde güldü..

    içim fokurdamaya başlamıştı..düdüklü tencere gibi, korkunç bir basınç dalgası hissediyordum içimde, sanki, biraz koyversem kendimi, patlayacağım..paramparça olup dağılacağım..

    Kulaklarım uğulduyordu..rakımı yüksek dağ geçitlerinden geçerken kulaklarınız basınçtan tıkanır, sonra da siz yutkuna yutkuna onu açmaya çalışırsınız ya hani..(izmir-manisa arası çok olur bu) işte ben de sanki bu baskı ve ağırlıktan kurtulmak ister gibi, bir biri ardına yutkunuyor, yanmaya başlayan yüzüm ve boynum için serinletici, Allah vergisi bir esinti diliyordum..

    “yok..çok..çok özür dilerim..ceyda..gitmeliyim ben..yoksa ağlamak zorunda kalacağım..beni öyle görmeni istemem..”

    Elini elimden çekti..ama gözlerini yüzümden çekmedi..yeniden hıçkırıklara boğulup oturduğu yere sinerken, bu sefer hem terk eden, hem de kalkıp giden bendim..ayağa kalktım..sonra güya vicdan yapıp omzunu sıvazladım..(ne kadar pekekentim aq..kendime sinir oldum bak şu an..) sonra da onu orada, öylece, darmadağın bırakıp uzaklaştım..

    Attığım her adımda, az önceki anların baskı ve kasvetinden de uzaklaşıyordum..artık yeni bir hayat vardı önümde..başka biri olma şansı..ve Ceyda, bu yolda vermem gereken son kurbandı..son..artık düzgün bir adam olacaktım..değişecektim..

    Yüzümde anlamsız bir gülümsemeyle mühendislik kantinine girerken, bulutların arasından çıkan güneş göz kırptı..aydınlanan girişte, elinde parlak kılıcıyla, kar beyazı atının üzerinde şaha kalkmış, üstü başı parça parça ve dağılmış haldeki kara kuru şeytanı köşeye sıkıştırmış heybetli bir melek figürü gözümün önüne gelir gibi oldu..

    iyi tsigalkonun dönüşü muhteşem olmuştu..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster