+1
-2
nahoş şiirleri vardır.(şemse, +18)
•
**
"bu ayrılık
kusuruma bakmayın benim, dostlar,
bağışlayın beni.
ben davullara, bayraklara aldırmayan
bir padişahın yoluna düşmüşüm,
deli divane olmuşum.
çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.
ama yok da sayılmam hani,
var olan bir şeyim ben.
haydi ben bensiz geleyim,
sen sensiz gel.
ne varsa şu ırmağın içinde var,
soyunalım iki can,
dalalım şu ırmağa, hadi.
bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük,
bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri.
bu ırmakta ne ölmek var bize,
bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert.
bu ırmak alabildiğine yaşamaktan,
bu ırmak iyilikten, cömertlikten ibaret.
durma, çabuk gel, gelmem deme.
ne evet demek yaraşır sana, ne hayır, dostum,
senin şânına sadece gelmek yaraşır".
mevlana celaleddin rumi
•
**
dün gece
ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa,
talih kapısı ardına kadar açık,
güneş (şems) kucağımızda.
ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
şarap tasını her sunuşunda
diyordu aklına başına al.
hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya!
mevlana celaleddin rumi
mesneviden erotik hikayeler.
•
**
ateş ile pamuk- fasıl 3725-3735
zengin bir adam, zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli kızını, artık evlilik
çağı geldiği için kocaya verir. koca, kızın dengi değildir, ama babası kızının
baştan çıkmasından da korkmuştur. o yüzden kızının çocuk yapmasını
istemez: "kocan ansızın her şeyi bırakıp, kaçıp gider. çocuğu başına
dert kalır." kız da babasına söz verir, ama işler söylendiği gitmez,
gebe kalır.
3725-3735: babası dedi ki: bu ne, ben sana ondan kendini koru
demedim mi? öğütlerim, yel miydi ki hiç sana tesir etmedi? / kız,
baba dedi, nasıl tahammül edeyim? / erkekle kadın, şüphe yok ki
ateşle pamuk. pamuk ateşten nasıl çekinebilir? / yahut da ateş nasıl
olur da pamuğu yakmaz, çekinir? / babası dedi ki: a kızım, ben sana
onun yanına gitme demedim. / yalnız menisinden kendini koru dedim.
/ tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin. / kız, peki
beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? / bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz
ki dedi. / babası gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince, kız dedi:
onun gözü süzülünceye kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba!..
mevlana'ya göre bu hikâyenin kıssadan hissesi; erkekle kadın ateşle
pamuğa benzer, ateşle pamuk birarada durmaz.
•
**
mısır halifesinin aşkı
musul padişahının güzeller güzeli cariyesinin ünü mısır halifesine ulaşır.
bir adam halifeye cariyeyi över, resmini gösterir. halife, resme tutulur, onu
alması için musul'a güçlü bir ordu gönderir. ordu musul'u yerle bir eder, taş
kale mum gibi erirken musul padişahı cariyesinin istendiğini öğrenir. cariyesini
mısır halifesine bağışlar. halifenin ordusu mısır'a doğru yola çıkar. ama bir er
cariyeye âşık olur. 3875: ... aşk ateşi öyle parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
/ çadır içinde o ay parçasını kastetti. / akıl nerede, halifeden korkma nerede?...
3880: o kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu. /
aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir
koptu. / er sıçradı, g.tü başı açık bir halde ateş gibi zülfikâr elinde dışarı çıktı. /,
bir de ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış
koyuvermiş... 3885: ... er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan
gibi aslanın önünü kesti. / kılıçla vurdu, başını ikiye böldü. / derhal o ay yüzlü
dilberin bulunduğu çadıra koştu. / o hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti...
3890: o tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı. / istekle ona kendini
teslim etti. / o anda o iki can, birleştiler
birkaç gün murat alıp verirler. o yiğit er cariyeyi mısır halifesine teslim eder.
ama yaptığına pişmandır. cariyeden halifeye bir şey söylememesini ister.
halife cariyeyi görünce sarhoş olur, "tası damdan düşer." 3940: halife buluşmayı
diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti. / onu andı, aletini kaldırdı. /
o cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
/ kadının ayakları arasına oturdu. / oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.
/ 3945: farenin çatırtısı kulağına değdi./ aleti indi, uyudu, şehveti tamamıyla kaçtı...
cariye halifenin gevşekliği karşısında kahkahalarla güler, o erin aslanı öldürüp
geldiğinde hâlâ aletinin inmediğini hatırlar. kendini tutmaya çalışır ama
kahkahadan ağzını kapatamaz. halife uyanır kılıcı çeker. 3955: ... habis dedi,
neden gülüyorsun? söyle... yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir
bahane icat edersen, ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlayan bir nur vardır...
cariye o yiğit erle yoldaki gerdeğini anlatır, "aslanı öldürdükten sonra bile aletinin
hâlâ gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu", oysa fare çıtırtısının kendisinin
aletini indirmesine dayanamayıp güldüğünü söyler sonra halife cariyeyi musul
padişahından almakla hata yaptığını anlar. güvendiği er de emanete hıyanette
bulunmuştur zamanla kin güderek yapacağı zulmün, yine başına kötülük olarak
geleceğini fark eder. 3995: başkalarına yaptığım şeyler, ceza haline geldi,
bana çattı bu kasıt bana döndü, kuyuya düştüm. 4000: ... kin gütme, öç alma
zamanı değil. / ben kendi kendime bir ham iştir, yaptım... sonra cariyeden
olanları kimseye söylememesini ister ve onu yiğit er kişiyle evlendirir.
kıssadan hisse: kim kötülük ederse, kendine eder. zulmeden cezasını çeker.
sınanmışı tekrar sınama.
•
**
hanımın zayıflayan eşeği
bir hanımın eşeği giderek zayıflıyordu. nalbantlara bu illeti sordu. kimse bunun
cevabını veremedi. kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı... evde
bir de halayık vardı. ayıya türlü türlü oyun bellettikleri gibi o halayık da hanımının
eşeğine kadına yakınlaşmasını öğretmişti, onunla nefsini köreltirdi. yalnız, hayvan
içinde ileri gitmesin diye aletine bir kabak geçirirdi. bir gün evin hanımı ahır kapısı
aralığından ne görsün? halayık bir sekinin üzerinde eşekle işi bitiriyor! görmezden
gelip ahırın kapısını vurdu. 1350: ... halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı
açtı. / yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı, güya
oruçluyum demek istiyordu. eline sapı yıpranmış süpürge aldı, develerin yatması
için ahırı süpürüyor göründü... 1355: yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın, iyi.
/ fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne? / işi yarıda kalmış, öfkeli aleti
oynayıp durmada. / gözleri kapıda seni beklemede... hanım, halayığı bir bahaneyle
başka yere gönderdi.
1360: ... zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi.
/ yalnız kaldım, bağıra bağıra şükredeyim. artık erkeklerin gâh tam, gâh yarım
yamalak yakınlaşmasından kurtuldum. kadının keçileri sanki bini bulmuştu, öyle
neşelendi. / eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü... 1365: şehvet isteği, g
önlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş
parçası gösterir...
halayık gidince kadın kapıyı kapar, sevine sevine eşeği kendisine çeker, o halayığın
yattığı sekiye yatar.
•
**
cilt 5 oğlanci hikayesi ( 2497-2515. beyitler 205-207.sf)
bir adam ve birlikte olduğu oğlanla sohbeti... bir oğlancı, evine bir oğlan
zütürdü. onu baş aşağı edip düzmeye koyuldu. bu sırada o mel'un çocuğun
belinde bir hançer gördü. dedi ki: belindeki ne? oğlan, kötü düşünceli biri
hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim diye cevap
verdi.
2500. oğlancı, tanrı'ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir
düşünceye kapılmadım. sende adamlık olmadıktan sonra hançerlerin ne faydası
var? yürek olmadıktan sonra bunda ne fayda var ki? tutalım aliden zülfikar'ı
miras aldın, tanrı aslanındaki kol, sende de varsa göster. mesih'ten bir nefes
bellediğini farzedelim, isa'nın dudağı, dişi nerde ki a çirkin adam? kazanmak,
bir şeyler elde etmek için diyelim ki bir gemi yaptın, nuh gibi bir gemi kaptanı
hani?
•
**
özet: adam ılık beyler :(
Tümünü Göster