1. 126.
    0
    1- kimse inanmak mecburiyetinde değildir.

    2- ingilizler kendileri savaşmayı sevmezlerdi, ya sömürgelerinden asker yığdılar, ya da yunanistan gibi beyinsiz ülkeleri kandırdılar bazı söylemlerle. çanakkale'de anzaklarla mağlup oldular 1. dünya savaşında. ileri sürdükleri yunanlar da yüzme dersleri aldı ege kıyılarında. bunun için dönemin ingiltere siyasetini de incelemen gerekir, kabinenin türkiye yüzünden ne kadar zor durumda kaldığı, güveninin sarsıldığı, ülke içindeki alevli tartışmalara neden olduğu vs... istanbul konusunda çıkmaza girildiğinde ise edirne ve izmit'e asker yığılmış, askeri bir blöf yapılmıştır kendilerine. bu önemsiz gibi görünse de lozanda çözüme gitmiştir olay.

    3- lozan'a giderken öncelikli bazı mevzular vardı. türkiye masaya hangi önceliklerle oturdu, neleri aldı neleri kaybetti iyi bakmak lazım. yine dönemin şartlarına da iyi bakman lazım. musul lozanda çözüme kavuşmamış daha sonra ingiltere ile anlaşın demişlerdir. ancak bu dönemde ilgili bölgede ortaya çıkan isyanların, bugün halen "atamızdır" diye bir kesim tarafından saygı duyulan insanların yarattığı bir sonuçtur bu.

    4- 3. sorunun cevabı bir kısmına cevap oldu bu sorunun da. savaştan yeni çıkmış, anası gibilmiş bir milletin hemen gidip orta asyada bölücü faaliyetlerde bulunması sana ne kadar gerçekçi görünüyor bilmiyorum ama buradan bana zor gibi görünüyor.

    5- dediğim gibi, kimse inanmak mecburiyetinde değildir. inanmadığı halde 23 nisan 1920'de meclisi dualarla açan bir insandır kendisi. o gün mecbur muydu? emin ol inananlardan daha fazla çekti bu millet, yine bkz: şeyh said ayaklanması.

    6- bu bir tasviye süreci, bu bir güç mücadelesi. rauf orbay'ı lozana zütürmeyerek tasviye etti, kazım karabekir'i ve birkaç kişiyi daha bu şekilde. dediğim gibi bir güç mücadelesi bu. sadece tamamen sadakat göstereceğine inandığı ismet inönü kaldı geriye.
    ···
   tümünü göster