1. 76.
    0
    Kar dört bir yanı sarmıştı.Şehrin en karanlık saatleriydi. Sokaklar sessizdi , süzülen kar taneleri arasında yaşam belirtisi görünmüyordu. Az sonra delikanlı kendini sokağa atmaya karar verdi. Biraz da olsa sessizliğin ve soğuğun kendisini rahatlatacağını düşünüyordu. incecik montuna sıkıca sarıldı ve dışarıya çıkar çıkmaz hafif esen rüzgarla beraber üşüdüğünü farketti. Umursamadı. Sert bir tavır takındı ve kararlı bir biçimde yola koyuldu.

    Sokağın sessizliğiyle beraber düşüncelerini de ortaya dökmüştü. Kar taneleri ellerini , burnunu heryerini yakıyor , dayanılmaz olan acılarına daha başka bir boyut kazandırıyordu. Soğuğun verdiği tatlı huzur vardı sadece içinde. Sadece yürüyor ve düşünüyordu ; ardında bıraktıklarını , yaşadıklarını ve bir daha yaşayamacaklarını. Kurduğu hayalleri ve düşleri aklından geçiriyor , her hayal kırıklığının içine oturmasıyla yüreğine saplanan bıçaklara aldırmıyor sadece düşünüyordu.

    insanların arasında yaşadığı yalnıztan daha iyiydi o an yaşadığı sessizlik. Kimseye ihtiyacı yoktu artık hayalinde yaşadığı dünyadan başka. Düşünüyordu ve keşkelerle dolduruyordu düşüncelerinin boşta kalan tüm kısmını. Keşkeler daha çok sıkıyordu içini ama son kez hayaller kuruyordu acıyı ve hüznü bir kenara koyarak.

    Telefonuna bakmak geldi içinden. Hala umutları vardı ama onları bile inanmayarak ve çaresizce kuruyordu kafasında. Soğuğun ellerini yakmasına rağmen baktı ve gelen onlarca mesajı ve aramayı gördü. Umrunda olmamalı artık diye geçirdi içinden..Artık umrunda olmamalı devam et diye fısıldadı kendi kendine.

    Bazı şeylerin istese de olmayacağını , olamayacağını anladığı için kararlı gibiydi. Aklına gelen anılarla yaşadığı mutluluklar kısa sürüyor bir süre sonra onlarda yerini acıya bırakıyordu. En sevdiği müzikleri , filmleri , sevdiği şiirleri , romanları kısaca herşeyi artık gerisinde bırakmıştı. En önemlisi kendisini yenebilmişti ; onu da bırakıp gidebiliyordu. Acı çekiyordu yürüdüğü sırada; artık attığı adımlar bile ağır geliyor , ruhunun en dibine gömdüğü hatıralar beyninin en can alıcı yerini zorluyor ve yırtıyordu. Gözyaşları soğukla beraber birleşip yüzünü kesiyor ve kesilen yerlerden fışkıran tüm yıkılmış hayaller sokağa dökülüyor , rüzgarında katılmasıyla kaldırımlarda acı bir senfoni beliriyordu.

    Hayaller... Olmayacak ve basit görülmüş olan hayaller. Yalanlarla delik deşik edilmiş umutlar ve düşünceler. Hepsi o gece bir insana saldırıyor ve son direnişini de kırmak için ne kadar kötü senaryo , geçmiş ve olanlar varsa hepsini delikanlının düşüncelerine yapıştırıyordu.. O da razıydı artık , direnmeyi ve savaşmayı bırakmıştı. Direndikçe daha çok yara aldığını farketmiş ve kendini ölümün soğuk dişleri arasına bırakmıştı. Gidiyordu işte , sadece gidiyordu. Dönmek kelimesinin anlamsızlaştığı , yaşamak kelimesinin basitleştiği o gecede gidiyordu hiç kelimesini daha bir benimseyerek ve anlamlı hale getirerek.

    Yaşadıkları bir hiç miydi ? Sadece bir oyunun içindeki küçük bir figüranı oynamıştı belki de. Kendisi de bir hiç idi yaşadıkları da. Bu kadar basitti işte ; hiç olmamıştı ve olmayacaktı , hiç bir zaman o hiçin içinde gerçek bir rolü oynayamayacaktı. Oyun bitiyor , perdeler kapanıyordu. Hiçliğe uzanarak diğer insanları hem rahatsız etmeyecek hem de zaten farkedilmeyen rolünü usulca kenara bırakıp gidecekti..

    Dakikalardır yürüyor ve düşünüyordu. Üşüyordu ama farkında bile değildi. Bacağı ağrıyordu ve umursamıyordu. Biraz sonra gözyaşlarının içinden hafif bir gülümseme çıkarmayı başardı. Onu ilk gördüğü an geldi aklına o bankta o soğuk sabahta... Gözyaşlarında boğularak gülümsedi hep o anda kalacağının verdiği hazzı kutlayarak. Belki de sahte oyundaki tek gerçekçi andı o an o sıcacık sarılışlar ve gözlerinin içinde kayboluşlar. Hepsini hatırlayarak acıyla gülümsedi ve içi biraz olsun ısındı. Tekrar montuna sarıldı sıkıca ve garip bir mutlulukla devam etti yoluna..

    Cebinden onun resmini çıkardı. Kokusunu içinde bir kez daha hissetti. Keşkelerle doldurdu yine düşüncelerini. Keşke yalanların olmadığı saf bir sevgileri olsaydı , keşke her ihtiyaçları olduğunda sadece birbirlerinin yanında belirseler ve sadece birbirlerini sevselerdi.. Safça ve gerçeklerle dolu olsaydı herşey... Keşke sadece birbirlerinin olsalardı ve tüm gülüşleri , ağlayışları ortak olsaydı... Tüm bunları bir umutla tekrar kafasında kurdu ve keşkeleri acılarıyla silerek sonsuza kadar kapatmaya karar verdi. Olmamıştı ve çok geçti bu bir gerçekti ; gerçekler değişmezdi.

    Tek tesellisi hep 20 yaşında ve o bankta onu heyecanla bekleyen çocuk olarak kalacak olmasıydı. Hep çocukça hareket eden ve onu herşeyden çok seven çocuk... Ona baktıkça aptallaşan , içinde bir ağlamak biriken ve kendini ona adayan çocuk..Hep 20 yaşında kalacak olan ve o bankta hiç kimsenin duyamayacağı heyecanla sonsuza dek bekleyecek olan çocuk.. Ruhunu o bankta bırakıp gidiyordu , sonsuz bir aşkla sevdiği kadının geriye kalan kısımda mutlu ve özgür kalacağını ve hep onu o çocuk haliyle hatırlayacağını umarak..

    Sokağın köşesinde son kez görünmeye başladığında son mutluluklarını yaşıyor , acıyı ve tüm kırıklıkları bir kenara koyuyor ve sadece yürüyordu... Elveda diyecek gücü bile yoktu ve sadece soğuğun tatlı sesiyle adımlarını atmaya devam ediyor , uzaklaşıyordu; herşeyden kaçarak , umutlarını ve tüm geride kalanları gömerek..

    bu da son hikayemdir beyler..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster