0
starbucks'a ilk gidişimde yalnızdım.. bi rezillik çıkarsa mal gibi kalmayayım,
"ben aslında bu ortamların adamıyım ama dalgınlığıma geldi." mantığıyla sağ elime adidas poşeti, sırtıma da nike çanta aldım. (çakma) i̇şportacıdan 2 tl'ye aldığım i̇phone benzeri beyaz kulaklığın teki kulağımda, diğeri ise sol göğsüm üzerinden sarkıyordu. sesi de sonuna kadar açmıştım ki rezil olursam "ya ses çok yüksekti anlayamadım." moduna girebileyim diye.. çok yoğundu.. sıra bana geldiğinde kasiyer "ne istersiniz?" dedi.. sırada bulunduğum yaklaşık 5 dakikalık süre zarfında kasiyerin arkasındaki duvarda bulunan içecek reklamlarındaki yabancı kelimelerin söylenişini kendimce düşünüp bulma gayretindeydim.. sırada önümdeki herkes "moka moka" diyordu.. ben de "cool adamım lan ben, herkesin içtiğini içmem." formatına girip elimdeki poşete, toplam değeri 10 tl bile olmayan sırtımdaki çantaya ve kulaklığa güvenip başka bir içecek söyleyecektim... "frappicino" yazan ve ne b*k olduğunu bilmediğim içeceği söyleyecektim. ve sıra bana geldi..
kasiyer: ne istersiniz?
ben: fırapi"k"ino
...
o an starbucks'taki kasiyer bana öyle baktı ki "aha" dedim, "y*rraa yedim.."
o 1 saniyelik bakışı bana 1 saat gibi geldi.. starbucks'un o kafa s*ken entel müziği ve kasanın fiş çıkarma sesi durdu ve herkes bana bakıyordu sanki.. ben ise bu en kötü senaryoya hazır olduğum için yüzümün kızarıklığını minimuma indirmek amacıyla 2 hafta sakal bırakmış ve o sırada güneş gözlüğü takıp, kafama şapkayı geçirmiştim.. şeyi tuttuğumun diğer göstergesi olan yutkunma olayını da gizlemek için mayıs ayında boğazıma atkı dolamıştım..
derken kasiyer ;
-frappi"ç"ino istiyorsunuz, isminiz neydi?
dedi. ben de;
-sorry?
dedim.
kasiyer tuhaf bi şekilde tekrar mimik modlarına girerek:
-your name please?
dedi. ben de ufakken annemin zoruyla izlediğim maria mercedes'teki adamın ismini söyledim nedense. (nasıl bir bilinç altıysa amk..)
"my name is leonardo.." dedim.
kasiyer: seven lira seventy five please.
dedi..
ben de ödeme yapmak için kredi kartımı uzattım. tam kartı kasiyer aldığında o an kart üzerinde kaan tuğrul yazdığını gördüm.. ve bank asya karıtımı aldı kasiyer..
hem adım leonardoydu hem de üzerinde kaan tuğrul yazan bank asya kartı uzatmıştım kasiyere.. kasiyer tekrar bana tuhaf tuhaf baktı.. ben de durumu sallamamak için kulaklığımdaki müziği dinleyip sakız çiğnemeye devam ediyordum.. çalan müzik de mp3 player'a nereden girdiyse i̇smail yk'dan bas gaza aşkım bas gaza şarkısıydı..
şifreyi girip yan tarafa geçtim içeceği beklemek için..
ve 1 dakika sonra elemanların bulunduğu bölümden bir ses geldi..
-mr. leonardo..
evet bu bendim.. artık bambaşka biriydim. yabancı olmuştum. adım da leonardo'ydu.. i̇çeceği aldım ve dışarı doğru yol aldım. kapıdan tam çıktım, kapı önünde şöyle bir yudum alayım dedim, o sırada yan taraftaki mağazadan yüksek bir düşme sesi geldi ve içeceği ağzıma yüzüme bulaştırdım.. acayip tırsmıştım sesten.. geri döndüm ve starbaucks'taki bana içeceği veren elemana;
"afedersiniz peçete var mıydı?" dedim..
30 saniyede türkçeyi aksanıyla sökmüş bir leonardo olarak karşılarındaydım artık.. ve bana "tam yanınızda." dedi.. peçeteyi alıp hızla uzaklaştım, sinirden bi halta benzemeyen içeceği de en yakındaki çöpe attım.. eve gittim, çanta ve poşeti yere bıraktıktan sonra dolabı açıp bir su içtim.. "vay amk." dedim, "su gibisi yokmu