1. 26.
    +1
    bi gün;

    09:30 duruşması için evde çıkıp köprü trafiğine revan oluyorum. 08:45 gibi, ulan trafik kilit yetişemeyebilir miyiz sultanahmet'e, bi sakatlık olmasın deyip sekreterimi arıyorum ve bekletme fakslamasını söylüyorum. 10 dakika sonra arayıp faksladığını ve baro odasını arayıp faksın iletildiğini teyid ettirip ettirmediğini soruyorum, fakslamış, teyid almış. 09:25'de adliye önündeyim, arabayı park edecek yer yok. üst tarafa geçip özel otoparka bırakıyorum. 09:30 adliye kapısındayım, icra mahkemesi'nin yerini hatırlayamıyorum o anda, duvardaki levhalara bakıyorum, 3. kat yazıyor, koşa koşa çıkıyorum, 3. katın sonuna kadar varıyorum, yok öyle bir mahkeme. çaycıyı yakalıyorum koridorda soruyorum, giriş katında diyor. koşarak varıyorum kapıya, saat 09:33. listeye bakıyorum şansımı gibiyim 2. sıradayım ve dosyam alınmış. davacı olduğum için düşmüş. listede benden sonra tam 14 adet 09:30 dosyası var. bir önceki duruşmada aynı gibtiğimin koridorunda 09:30 duruşması için 11:30'a kadar yannan gibi beklemişim ve yetişmem gereken başka bir dosya olduğu için 11:32'ye kadar beklediğim halde sıra gelmediği için duruşmaya giremiyorum şeklinde mazeret bırakmışım. ve hakime olacak hanımefendi beni 3 dakika beklememiş, bekletme faksı da dosyada olduğu halde. kaybettim kontrolümü ve duruşmasını bölerek bağırdım zat-ı şahanelerine. beklemek zorunda değilmiş hanımefendi. ben seni niye inek gibi, malak gibi, dıbını zütünü gibtiğimin koridorunda bir uçtan bir uca volta atarak 2 saat beklemek zorundayım? bağırdım, çağırdım. uzattım, takunu çıkardım, alamadım hırsımı dıbına koyim. duruşmanın inzibatını bozduğum için işlem yapacam dedi, "yapsanıza hadi" diye bağırdım bu sefer de. neyse biraz içimdeki ateşi boşaltınca çıkıp yenileme dilekçesi yazdım geldim, dosyayı istemek için tekrar girdim salona. aslında bi tak olduğu da yok ha, ne müvekkilin ne de benim bir kere daha aynı yere gelmek dışında kaybımız yok. hatta dosyada tedbir olduğu için davanın uzaması bir açıdan lehimize bile ama konu o değil, yapılan muamele insanlık dışı resmen. içeri girip ekşi suratını görünce bir volkan daha patladı içimde, bir daha başladım bağırmaya. aynı faslı bir kere daha geçtim, meslektaşlar da dahil herkes uyuz oldu, farkettim de ama açıkçası gibimde de değildi. hala da değil dıbına koyim. dosya kaleme gidince bir posta da orada bağırdım, hayır bağırdıkça da gaza geliyorum, ağzımdan ters birşey çıkacak, tutanak tutacaklar gibtiritaktan bir olay yüzünden başımız ağrıyacak. kalem müdürü baktı susmuyorum, "gel avukat bey çay ısmarlayayım dertleşelim" diyerek yanına çağırdı. istemiyorum ben çay may diye terslendim ama adam "ya gel sen bu kadar sinirlenme, kendi sağlığına zarar" gibisinden şeker gibi girince olaya yelkenleri suya indirdim ve gittim oturdum masasına. çekmecesinden bir kağıt çıkarıp uzattı "oku" dedi. aldım kağıdı elime, meğerse bütün kalemcek hakim hakkında tutanak tutmuşlar. "sen bi gün burdasın, ben her gün çekiyorum avukat bey" dedi adam ve başladı anlatmaya. anlattıklarını buraya yazamam, o derece bir cinslikler silsilesi. offf offf.

    ertesi gün

    gene 09:30 duruşması, gene köprü trafiği, gene anormal kilit vaziyeti. gene sekreter, gene teyid. üstüne bu sefer ben adliyeyi aradım, kalemi bağlattım. şu anda şişli camiinin önündeyim, geliyorum, mübaşire iletir misiniz dedim. iletmeyiz dedi. canınız sağolsun dedim. 11:32 duruşma salonun kapısındayım, karşı tarafın avukatı meslektaş sırıtarak çıkıyor dışarı. bu sefer de 10 tane 09:30 dosyasının ilkiymiş. "ben sizi gelmeyeceksiniz sandım meslektaşım, sordum mazeret veya bekletme de yoktu" dedi. "ee, düştü mü yani dosya?" diye sordum, "yok, düşmedi" dedi ve kaçtı. istedim dosyayı mübaşirden, hakikaten yok bekletme. tam sekreteri arayıp fırçalayacaktım ki çaycı geldi elinde benim bekletme faksıyla, mübaşire uzatıyor. "kim verdi arkadaşım sana bunu ve ne zaman verdi?" diye sordum, baro odasından getirip çay ocağına bırakmışlar. o hırsla gittim baro odasına, başladım gene bağırıp çağırmaya. özür diliyorlar, hiç olmazmış da, yapmazlarmış öyle şey de, nasıl olmuşsa olmuş da.. lan bu gibtiğimin dilekçesini zütürüp çaycıya veren sen değil misin? sen ne iş yaparsın, görevin ne senin? of ulan of.

    neyse döndüm geldim bir daha baktım dosyaya, meslektaş düşürmeye çalışmış ama hakim düşürmemiş. avukat bey takip ediyordu dosyayı, aceleniz varsa alayım, dava zaman aşımıyla ilgili, duruşmayı takip etmese bile karar veririm demiş. helal be, hakime bak. bu arada benim sevgili meslektaşıma da bak, hayır düşürsen ne olacak, kabak gibi belli ki yenileyeceğim ve kazanacağım o davayı. şimdi ben o kararı aldıktan sonra vekalet ücretini icraya koyup senin müvekkiline hacze gitmez miyim? hacze gittiğimde bir lira bile indirim yapmadan bütün parayı dosyaya almaz mıyım? müvekkilin biz alacaklıyken nasıl borçlu konumuna düştük diye sorduğunda "avukatınıza sorun, zuhahahaha" demez miyim? derim. uyanık ://

    kendime not: 09:30 duruşmaları için evden en geç 07:30'da çıkılacak.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster