1. 4151.
    +8 -1
    geçtik salona oturduk, kız hemen bize terlikler filan getirdi, böyle bildiğin bayramda akraba ziyaretine filan gitmiş gibiyiz, içimden dedim "birazdan baklavalarla fındık fıstık da gelirse şaşırma". girişte de dikkatimi çektiği üzere, zaten ev de bir acayip.. nasıl diyim, fazla dolu.. öğrenci evi gibi değil, bildiğin aile evi gibi yani.. maşallah halılar malılar her taraf, biblolar, aynalar, şilteler, bir sürü koltuk, 52 ekran tv, duvar saati, sehpa takımı.. ooohooo her taraf eşya ve gayet de muntazam sayılır.

    hani hırsız olup bu eve soyguna girsem, öğrenci evi demem. daha önce de başka evlere konuk olarak gittiğim için (genelde mutlu sonla biten konukluklar evet) kıyaslama yapma imkanım oldu epeyce.. kesinlikle bir öğrenci evinden fazlası var burada..

    neyse, genel havadan (ki o sıralar fena yağıyor) sudan muhabbetin ardından tanışma faslına geçildi, malum insanlarla tanışırken anket doldurtur gibi, "adınız-yaşınız-doğum tarihiniz" filan diye sormazsınız, tanışma, geniş ölçekli bir sohbetin arasına sıkıştırılan sorular yardımıyla, yavaş yavaş ve dolaylı yoldan gerçekleşir, tabi bu dolaylı muhabbeti buraya yazmaya kalkarsam bütün gecemizi ona ayırmamız gerekebilir, özet geçmek gerekirse, meltem aslen muğlalı, ceyda ile lise zamanı dershaneden tanışıyor (bak bu dershane arkadaşlıkları kimyanız uyuşursa daha bir sağlam oluyor ha, demedi demeyin) 86 doğumlu (hatta benden ayca büyük), babasının restoranı var, annesi ev hanımı, anlattığına göre epey rahat yetişmiş ve kendi çapında görmüş geçirmiş biri. (o masum tiple hemde, deme yauw?)

    ceyda ve bu iki ciciş olarak paso kıkırdaşıyorlar, arada sadece kendilerinin bildiği bazı espri ve anılara gülüyorlar filan, ben de o ara evi incelemeye devam ediyor, arada ayıp olmasın diye gülüyorum.. henüz sohbete ağırlığımı koymadım, bırakayım da cicişler hasret gidersinler..

    bu tarz durumlarda, yani kız arkadaşınız, bir süredir görmediği bir yakın arkadaşıyla bir araya gelip kaynatmaya başladığında araya girmeye ya da dikkatlerini çekmeye çalışmayın zira çekemezsiniz.. bırakın o, ilk ingiliz takımlarının iç sahada ilk 15 dakika yaptığı baskıya benzeyen hasret gidermeleri gitsin, kaynattıklarının dumanı dağılsın, ondan sonra devreye siz girip gecenin yönetimini ele alın.. yani başlarda hemen dikkati ben çekmeliyim, yoksa yetersiz-ezik görünürüm diye korkmayın.

    nihayet bizimkiler birbirine doyunca, baklava ve fındık fıstık olmasa da, kurabiye-kek tarzı ufak atıştırmalıklar geldi "ceydacığım geliyor diye hazırlık yaptım" diye cıvıldadı kız, bu mutfağa gittiği sıra benimki bana dönüp,

    "nasıl kız? gibisinden gülümseyerek baktı"
    ben de boyun kırıp, "iyi ya" gibisinden gülümsedim ve fısıltıyla ekledim, "biraz çatlak değil mi?".

    ceyda da gülerek karşılık verdi, "öyledir ama çok tatlı ya, tombişim benim".

    "kilolu sayılmaz?"

    "değil tabi canım, ben öyle seviyorum (:"

    "kızmıyor mu :p"

    "ııı kızmaz o bana.. kızarsa ısırırım" deyip bir kıkırdama koyverdi,

    bunlar ayıkken böyleyse sarhoşken ne hale gelirler düşünmek bile istemiyorum.. herhalde şimdiki esra-ceyda kardeşler gibi bir şey olurlar yan yana iken (:

    melte mutfaktan dönüp bizi dip dipe, ceydayı da kıkır kıkır gülerken görünce,

    "hiişşt gençlerr, napıyosunuz bakiym ;)" diye takıldı, "yanlış olmasın, aile var" diye gır gır yapmaya devam etti,

    "hıı, hani, kimmiş o aile?" diyerek oyuna katıldım,

    çatlak kız iyice işi tiyatroya vurdurarak, "aa tsigalko beyy, bakın işte, ceydaa ve ben? bir aileyiz" deyip sarıldığı ceydayı yanağında öptü, bizimki de bunun göğsüne yattı..bu sevgi gösteriler ve samimiyet gözlerimi yaşarttı aq (:

    hazır aile filan demişken ben de deminden beri kendimi oyaladığım mevzuyu açmaya karar verdim,
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster