http://fizy.com/#s/1aca71
deminden beri ayılmadıysam bile şimdi kesinlikle ayılmıştım..koridordan ayrılık boş bir odaya girdim..
seni seviyorum mu diyeyim?..
bu da ne demekti şimdi böyle..
sessiz kaldığım bir kaç saniye içinde aklımda garip düşünceler geçti..
ceyda? seni seviyorum dememi istiyor... ceyda?? nasıl olur lan bu? bu kızın öyle romantik taraklarda bezi yoktu ki... ah..ama unutmuşum..bu kız..evet.."kız"..
sonuçta ceyda da bir kızdı..kusura bakmayın beyler..unutmuşum..hatta onun aslında ne olduğunu farkına bile varmamışım bile..zira gözüme uzaydan gelme değişik bir tür, üstün bir yaşam formu gibi görünüyordu şu beraber geçirdiğimiz bir aya baktığım zaman..
ama o da sonuç olarak bir kızdı..
ilgi bekleyen..
sevgi bekleyen..
seni seviyorum dememi bekleyen..
biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur, çünkü ben ceydayı tamamen robotik ve zevk almak/vermek için yaşayan bir varlık olarak algılamış, rahat yaşam felsefesi sayesinde, bu tip romantik oyunlar ve küçük hesaplar peşinde değil sanmıştım..
o an, aslında neden kaçtığımı da bir kez daha gözümün önüne serilmiş halde gördüm, tolganın daha geçen akşam yakındığı "ilişki ciddiyeti ve sorumluluklar"..işte bu! sonunda benim bütün ilişkilerimin içine sıçan şeyi tespit etmeyi başarmıştım!
ebru..mine..hatta muhtemelen olsaydı ayşen!... vay amk..ayşen i elde ettiğim halde bile ondan vazgeçer miydim?..onun şimdiki sahibine bir ton laf söylemiş, "yavşak, karı budalası, amcık ağızlı" diye yaftalamış, mühürlemiştim ama,
adam bir küsür senedir, ama öyle ama böyle aslanlar gibi sürdürüyordu ilişkisini..ya ben?..elli çeşit one night yaşamış, sevgililer değiştirmiş, insanların hayatının içine etmiştim..
hepsi bu yüzdendi demek ki..
el bebek, gül bebek yetiştirilen, ayakkabısının bağının, kravatının bile onu seven ellerce bağlandığı, neredeyse ağzına yemek yedirilen, bir dediği iki edilmeyen, en ufak bir maddi-manevi zorluğa göğüs germek ve sorumluluğunu almak zorunda bırakılmayan bir erkek çocuğun olmanın bedeli buydu demek ki..
şimdi güya kocaman adam olmuş, sakallarım sıkoç bırayın yeşil kısmı gibi, yalancı pehlivanlar gibi dolanmaya başlamıştım amma, esasen etrafındaki tek bir toz parçasıyla bile ilgilenmek ve onu sahiplenmek istemeyen, sorumluk almaktan korkan, geleceği ve onun getireceği belirsizlikleri düşünemeyen, çözüm üretemeyen, sadece hazır olanı tüketen, bildiğin "gib kafalı muhallebi çocuğu" nun teki olup çıkmıştım ulan..
balık bile besleyemezdim ben..karıncayla bile ilgilenemezdim..kedi bile sevemezdim..
kısacası, sorumluluğu, hele ki bir başka insanın sorumluluğunu alamaz, taşıyamazdım... ama buna rağmen, erkeksi ihtiyaçlarım ve isteğim de oldukça fazlaydı..işte o yüzden, kadınlar olmadan yapamıyor, ama onlarla olunca da kurtulmaya çalışıyordum..bütün mesele, o içgüdüsel düşüncelerimi ve hislerimi tatmin etmek ve bunun karşılığında hiç ama hiç bir yük altına girmemek istiyordum..
tıpkı bir fahişeyi gibtikten sonra arkanıza bir daha dönüp bakmamanız gibi (tabi aidsli değilse)..size neydi ki?..elin fahişesi..
benim mantığım da tam bu şekildeydi..
kızlarla öpüş, koklaş, seviş..
ama iş sevgililik yapmaya, adam olmaya, sahip olmaya, sahip çıkmaya gelince zor gelsin..
vay aq ben kendimin emi..te aq..
düşündüm de, eğer o zamanlar yolu biliyor olsaydım iki günde bir karıya giderdim ben allahsızım..iki günde bir... sokaktaki köpekten bir farkım yoktu zira..it gibi sevişir, gibişir, sonra da masanın üzerine parayı bırakır çıkardım..ya da başta pekekentine verip..
dönüp arkama bakmazdım..böylece hem hislerim tatmin olmuş, hem de hiç sorumluluk almamış olurdum..
iyi ama, bunu da yapabilecek bir adam değildim ki ben? hisler, duygular olmadan da yapamazdım..aşka sevişir, seve seve, isteye isteye öper, öpülürdüm..
böyle olması gerekti..ama bunu size, karşılığında sorumluluk getirmeksizin sağlayabilecek bir kaynak yok ki? huurya gidip, karıyla sadece sevişip koklaşırsan adama "kuşu kalkmıyor" derler aq..öyle de olmaz..
anlıyordum ki, bütün mesele, tıpkı ailemin 17 yıl yaptığı gibi, beni karşılıksız ve sorumluluk yüklemeksizin sevecek bir kaynak bulabilmekti..sorunsa,
bu kaynağı bana sağlayanın sadece, iyi kızlardan oluşan sevgililerim verebiliyor ama karşılığında ilgi bekliyorlardı..
karşılığında ilgi değil sadece vizitesini bekleyecek olan huurlar ise bu sefer sevgi olayını halledemiyorlardı..
ne gibik bir durumdu lan bu böyle??
şimdi anlıyordum ceydaya böyle bağlanmamın sebebini..
çünkü o, bu güne kadar karşılaştığım kızlar içerisinde, bana tıpkı aradığım tonda bir sevgiyi verebilen (tıpkı diğer sevgililerim gibi) ama karşılığında da diğer sevgililerime kıyasla hemen hemen hiç sorumluluk getirmeyen tek kişiydi..
şimdi anlıyorum..
ama bu..bu..şey..bu son istek?.."seni seviyorum de"... acaba ben mi abartıyor ve paranoyaklık ediyorum bilmiyorum ama, sanki artık bir şeylerin değişeceği, bir takım beklentilerin gelişeceği günlerin geldiğinin habercisi mi?
ceyda, "seni tedavi edebilirim" demişti,yatakta birbirimize ait olmaya başladığımız ilk gecemizde..
acaba nihayet "aşıyı vurmaya uygun" olduğumu mu düşünüyordu? bu güne kadar anlayışlı sevgili rolü yapmıştı ve şimdi de tıpkı diğer hemcinsleri gibi nihayet kendi beklentilerini ve benim tedavimi uygulamaya mı başlıyordu?
umarım öyle düşünmüyorsundur ceyda..çünkü benim hastalığımı hiç kimse tedavi edemez..zira, doğuştan..yetiştirilişimden... huyumdan...
ona hiç bir aşı ya da antibiyotik işlemez..umarım öyle düşünmüyorsundur..
çünkü ben, ilk defa benim gibi birini bulduğumu düşünüyorum..
ve onu kaybetmek, istediğim son şey olur...