ceyda ile ilişkimiz dolu dizgin devam ediyordu, yaklaşan finallere moralli girmek önemliydi tabi, son zamanlardaki en büyük desteğim ve yaşama sevincim olan çılgın sevgilimle aramızdakiler, elbette sadece cinsellikten ibaret değildi.
ceyda libidosu yüksek bir kız, ama bu onu bir ciks manyağı yapmaz sonuçta. hatta zaman zaman bu konuyu tamamen dışarda bıraktığı bile oluyor, sadece sevişmeye - öpüşmeye dayalı bir ilişkinin sağlıklı olmayacağının ikimiz de farkındayız ve onun başka alanlar da paylaşımcı olması hoşuma gidiyor, birbirimizin ufak zevklerini, sevmediklerini, sevdiklerini, takip ettiklerini, umursamadıklarını öğreniyor, ortak noktalar yaratıyor, hatta bazen saatlerce konudan konuya atlayarak sohbet edebiliyoruz..
yani normal sevgililerden çok da farkımız yok, tabi ikimizin de birer kurtadam a dönüştüğü geceleri saymazsak,
o bar köşelerinde kucak kucağa dans ederken kendimizi kaybedip içimizdeki canavarı ortaya çıkarıyoruz.. etrafımız da genelde bizim gibi canavarlarla dolu olduğu içinde ortama kolayca uyum sağlıyor ve kendimiz gibi davranabiliyoruz..
okulda ise epey kontrollü sayılırız..hem benim taze olan ilişki geçmişim hem de ceydanın ılımlı bir ortama sahip sınıfında infial yaratmamak adına, alttan aldığım derste yan yana otursak bile fazla samimi pozlar vermekten kaçınıyoruz.
sanırım biraz avrupai bir çiftiz, bilemiyorum
*, rahat takılıyor, anı yaşıyor, birbirimize keyif vermekten mutlu oluyoruz, ikimiz de sanki kendimiz için değil, karşımızdakini mutlu ettiğimiz için mutlu gibiyiz..
bir gün yine cuma günü bunların sınıfta alttan dersime giriyorum,
alper, makineci nurettin bizim önümüzde, onların önünde alpere yamanan iki kız, biz de alperlerin arkasında, duvar kenarında oturuyoruz,
mustafa hoca zaten dersi kendisi de kaynatmaya elverişli bir adam olduğu için sık sık şamata çıkıyor, biz gülüp eğleniyor filan, her şey harika, etrafımda arkadaşlarım, sevgilim, pozitif bir hava, kendimi "ıstanbuuul cok guuzeeğ" diyen turistler gibi hissediyorum, öyle bir enerji, sevindiriklik durumu var üzerimde..
bu pembe toz bulutlarının dağılması için ise sadece bir iki saniyelik bir bakışma yetiyor.. çabucak unuttum sanıp, güya sünger çektiğim eski suçlarımı hatırlatan, beni ardımda bıraktığımı sandığım şeylere doğru vakumlayan bir bakışma,
o eğlencenin ortasında ceyda omzumda kıkırdarken, hafif arka çaprazımda, orta sıraların ortasında oturan ayşegül ün donuk bakışını yakalıyorum, dediğim gibi, 1-2 saniye öyle kalıyoruz... günlerdir giblemediğim ve nihayetinde beni muhtemelen pek hazzetmediği bir kızla kafa kafa gören ayşegül ün gözlerinde hayal kırıklığı ve öfke var... anlaşılan cici ev kızımızın "evlenilecek ideal adam" hayallerinde epey ilerleme kaydetmişim ki bu tarz bir bakışa maruz kalıyorum..
biraz moralim bozulmakla beraber, ayşegülün pasif bir kız olduğunu hatırlayıp (yani benim düşünce ve sınıflandırmama göre) "amaan, bitti gitti işte o da, ne yaşadınız ki zaten oğlum?" deyip kendimi rahatlatıyorum..
ders çıkışı çocuklarla ve ceyda ile vedaşlaştıktan sonra yurda gitmek üzere yola koyulacağım, bunların daha dersleri var tabi, onlar devam, ben kaçar..
neyse, koridoru geride bırakıp giriş merdivenlerine yönelmişken arkamdan tanıdık bir ses adımı sesleniyor, duymayı istemeyeceğim seslerden biri,
"tsigalko??"
ayşegül..
koridorun başında bana doğru ilerliyor, sanırım vermem gereken son bir sınav daha var.. belki de ayşegül o kadar da pasif değildir..