1. 1426.
    0
    gün başlamıştı, istanbul'daki yaşamımızda doğan ilk güneşimiz. tarih 21 aralık 2010. benim üzerimde siyah gömlek, gri pantolon,
    onun üzerinde ise, gerdanı açık, yeşil bluzu fırfırlı krem eteği göz kamaştırır vaziyetteydi. arabaya atlayıp ofis için
    görüşmeye gidecektik. daha ilk günden tamponuma bu kadar yakın bir araba görmek sinirlerimi bozmuştu, oysa ki ben kimseyi
    rahatsız etmemek için onca yer aramıştım, kimse düşünmemişti benim keyfimi...

    mecidiyeköyde ilk girdiğimiz plaza'da ofisi onayladık eşyaları aldık ofis hazırdı. net bağlandığında herşey tamamdı.
    onunda başvurusunu yaptım ertesi gün açılacaktı. acıktım hadi birşeyler yiyelim dedim.

    - aaa aaa kendi evimiz var ayol niye dışarda yiyecekmişiz?
    - tamam birşeyler alalım o zaman eve giderken
    - tamam hadi o zaman

    tavuk göğsü aldık yanına beyaz şarap, şahane olur hala çok severim. arabada giderken çok sevdiğim parça "serj tankian - baby" çalıyordu.

    baby, my baby i miss you la la la

    you came to me with a dream diye başlayan ortalarında kopan bi parça.

    like the great magical words en sevdiğim yeridir. o sevmese de benim hatrım için dinlerdi. eve gelir gelmez çalan zaten bach'tan
    başkası olamazdı. rahatlamak için dinleriz. yemeği yaptık şarabımızı açtık. yemeğe başladık, şu an farkettim ki tam oturduğum
    yerde oturuyordum. önümde laptop yerine yemek tabağım sağımda şu aptal kola bardağı yerine(alkole ara verdim) şarap bardağı vardı.
    karşımda ise gözlerine bakmaya doyamadığım sevgilim.

    doğum günüm sıradan bi gün gibi aktı ve gitti.

    tarih 22 aralık 2010

    dönüm noktamız sayılacak tarihlerden biri o gece ailesinde kalmak istediğini söyledi, bende karşı çıktım doğal olarak.

    - hep kendi isteğin gibi olsun istiyorsun.
    - hayatım sıradan bi sevgili değiliz biz, neden liseli gibi annenlere gidicen gece?
    - sanki hep kalcam 1 gün kalıp gelcem
    - onlar seni hep bekleyecek ama.
    - onlar dediğin ailem!
    - ben neyim peki?
    - bana bunu mu soruyorsun?
    - soruma cevap ver. hayatının neresindeyim? beni nereye koyuyorsun? ailen girdi mi işin içine hep 2. planda kalıyorum.
    - ailemi kıskanıyorsun şu an!
    - bana bağarma.
    - bağartırma.
    - tamam git nereye istiyorsan git sabah 9da ofiste ol.
    - ben senin elemanın değilim.
    - hah bi bu kaldıydı suç olmadık o da oldu. gelme anasını satayım, akşam gelirsin eve yada gelmezsin ailenle kalırsın.

    o arada montumu giymiştim.

    - nereye gidiyosun?
    - ofise nereye olcak!
    - beni bekle.
    - neden?
    - gelcem.
    - e hani eleman değildin, çalışmayacaktın.
    - çalışmayacam demedim. sıradan bi eleman değilim dedim.
    - konu iş olunca babamın gözünde sende bende normal elemanlarız şunu kavrayamadın.

    hazırlandı, ofise gidene kadar ağzımızı bıçak açmadı. müziği kapadı, tekrar açtım. aşk kokan arabamıza kara bulutlar çökmüştü.
    ofiste de hiç konuşmadık. saat 6'da hazırdı.

    - gidiyorum ben.
    - iyi.
    - akşam gelmeyecem.
    - iyi.
    - bir şey demeyecek misin?
    - selam söyle.
    - gece üşüme kombiyi kontrol etmeden yat...
    - söylemene gerek mi var sence? yada harbiden bu kadar merak ediyor musun beni?
    - saçmalıyorsun.
    - kavga etmeyecem hadi git.
    - istemiyorsun beni!
    - ya ben anlamakta sıkıntı çekiyorum seni, sabah gitcem diye yırtınıyordun şimdi birşey söyle gitmeyeyim diyorsun.
    - tamam gidiyorum ben.
    - tamam.

    eve geldim, dışardan yemek söyledim hiç birşey yiyesim yoktu. uzandım tvyi açtım uyuya kalmışım. kapı sesine uyandım.
    uykum çok hafif bu arada. neslihan'ın abisiydi gelen.

    - seko!
    - evet?
    - müsait misin?
    - gel aga gel.
    - ışık yanmayınca yoksun sandım.
    - nereye giidecem ki evdeyim işte.
    - oğlum noldu lan?
    - nolmuş?
    - bin parça suratı nesli'nin
    - anlatmadı mı?
    - yok.

    olan biteni anlattım, o benden daha kızgın görünüyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster